Son günlerde artan özel günlerin de etkisiyle yeni yeni atasözlerimiz ve hikmetli sözlerimiz ortaya çıkmaya başladı. Sosyal medyada paylaşım yapmak için ne paylaştığımıza bakmadan paylaştığımız sözler.

Hayatımızda bize ait olmayıp ama sanki bizimmiş gibi kabul ettiğimiz veya bizlere kabul ettirilen sözlere daha ne kadar tahammül etmeyi düşünüyoruz. Bazı sözlerin sabır taşımızı çatlatması lazım değil mi artık? Yaşadığımız döneme ya da sözün söylendiği döneme göre tahammül edilemeyecek sözlere neden bizimmiş gibi sahip çıkarız ki? Öküzün trene baktığı bu sözlere bakıp duracak mıyız?

Şu an takkemizi önümüze koyup geldiğimiz yeri sorgulamamız lazım. İnsan üslubu ile insandır, der "atalarımız". Duyduğumuz bütün sözleri atasözü belleyip dilimize alarak mı üslubumuza sahip çıkacağız. Veya hoşumuza gitmeyen atasözlerimizi işimize geldiği gibi yorumlayıp ya da işimize gelmeyen yerlerini değiştirerek mi sahip çıkacağız atasözlerimize.

Biz Türk milleti olarak doğruyu, güzeli, iyiyi ve bize yakışanı tarih boyunca seçmişiz şimdi ne değişti.

Atasözü deyip söyleyip geçebileceğimiz bir söz olmamalı atasözleri kimin atasının sözü, bizim kültürümüzü, yaşayış tarzımızı yansıtıyor mu?

Mesela, ölünün ardından konuşulmaz, der söz. Bizde ölünün değil dirinin de arkasından konuşulmaz. Dinimiz gıybeti haram satmıştır. Bal tutan parmağını yalar, sözünü kendine düstur edinip yedi sülalesini işe sokan kişi. Kul hakkının haram olduğunu neden unutur.

Köprüyü geçene kadar ayıya dayı de. Yalanın her türlüsü haramken menfaati için yalan söyleyen kimin atasıdır.

Yine, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, diyen biri kimin atası olabilir. İnsanlığını kaybederken atalarımıza hakaret eden bu söze nasıl göz yumarız.

Yazımı Türk Dil Kurumuna bir öneri ile bitirmek istiyorum. Atasözlerini çıkarları doğrultusunda yorumlamak veya değiştirip kullanmak dile karşı yapılan anayasal bir suç kabul edilsin. Atasözü adı altında bu tip sözleri paylaşanlar da suçlu ilan edilsin.