Osmanlı tarihinde Lale Devri (1718-1730) döneminin çıkış noktası olan Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın eşi Fatma Sultan’ın yalısı, Çırağan Sarayı’nın bugün bulunduğu alandaydı.

Beşiktaş’la Ortaköy arasında bulunan yalının İstanbul
Boğazı kıyısı boyunca uzanan lale bahçesinde düzenlenen eğlencelere, başta Padişah
3. Ahmet olmak üzere zamanın ileri gelenleri katılır, sabahlara kadar süren Çırağan
safası/sohbetleri yapılırdı. Kağıthane deresi ve Haliç eğlencelerin yapıldığı alanlardı.
Kağıthane deresinin iki yakasında “Sadabat” adıyla düzenlenen Lale Bahçeleri,
Padişah ve saray ileri gelenleri ile zenginlerin sabahlara kadar süren sazlı, şarkılı
eğlencelerine ev sahipliği yapardı.
Ünü dünyaya yayılan bu zevk ve eğlence dönemi, Patrona Halil İsyanı (1730) ile son
buldu. Sadrazamın idamı yetmedi, Padişah 3. Ahmet kelleyi kurtarmak için tahttan
feragat etmek zorunda kaldı. Divan edebiyatının ünlü şairi Nedim’in isyandan
kaçarken çatıdan düşerek öldüğü iddia ediliyor; kim bilir… 
Her ne kadar Patrona Halil öncülüğünde ayaklananlar dini gerekçeleri kullansalar da
aslında olan şey, “İran’la girilen savaşın olumsuz yansımaları, maaş alamayan
Yeniçerilerin huzursuzluğu, yoksulluk içindeki halka rağmen şatafatlı hayatından
ödün vermeden eğlence ve israf içinde yaşayan saray yönetimine karşı bir başkaldırı”
şeklinde izah edilebilir. 
ATATÜRK’ün mirası: Çağdaş, laik Türkiye Cumhuriyeti
1923’te çağdaş, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK,
inanılması zor bir zafere imza atarak harekete geçirdiği halkla beraber, işgalci
emperyalist devletlere karşı verilen Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşmasına öncülük
etti. Tarih boyunca benzer olumsuz koşulların bulunduğu bir çöküşten herhangi bir
liderin diriltemeyeceği yepyeni bir devlet ve milli bilinçle kenetlenen bir toplum
yaratan ATATÜRK, Anadolu topraklarına altın harflerle kazındı. O, eğitimde, medeni
hayatta, sosyal ve siyasi alanda Batılı ülkelerin gıptayla baktığı değişimlere ve
yeniliklere imza atan büyük bir devrimciydi. Üstelik savaşarak kurtardığı bu
topraklara, “Yurtta Barış, Dünya’da Barış” felsefesini, akıl ve bilimi miras bıraktı.
Tarih, dünya var olduğu sürece O’nu saygıyla anacak. 
Yeni Lale Devri: Atatürk’ün bıraktığı mirası hiçe sayan gerici yönetim
Ne büyük bir talihsizliktir ki Lale Devri, 21. Yüzyıl versiyonu ile yeniden hortladı.
2002’den beri başımıza bela olan şeriatçı, cahil ve gerici güruh, bir yandan halka din
tüccarlığı yaparken, diğer yandan sülalece israf, şatafat ve yolsuzluk denizinde
yüzüyor.
Yoksulluk içindeki halka, Ramazan ayında yardım paketleri dağıtıyor.
Saray rejimi, yardıma muhtaç bıraktığı halka bir lütuf gibi yardım dağıtıyor, sonra da
yardımların reklamını yaparak oy istiyor.

Peki ya muhalefet? O da benzer söylemler ve politikaların ötesine geçemiyor.
Hasbelkader bir DEPREM veya Siyanürlü Altın Faaliyeti sonucu bir FACİA yaşandığında
harekete geçen muhalefetin elinde başka hiçbir argüman kalmadı. İdealleri, felsefeyi,
akıl, bilim ve sanatı terk edeli yıllar oldu…
Bu koşullarda halk kime oy verecek?  
İdealizmden kopmuş siyasi partilerin yaptığı polemikler halkın ilgi alanına girmiyor.
Siyasetçilerin bir film setindeki kötü birer oyuncu gibi iğrenç ses tonuyla, bağırarak,
pot kırarak, birbirlerine ters cevap vererek kendi dünyalarındaki atışmalarını halkın
bilinç dışına atmasının üzerinden yüzyıllar geçmiş gibi… 
Siyasetçilerin suratlarındaki samimiyetsizlik, cehalet kokan konuşmalar, tutarsız siyasi
hayatlar, çocuk gibi kavga etmeler, milletvekillerinin kendi maaşlarına yapılacak zam
için kalkan kirli elleri… 
İktidarın, neredeyse kendi pisliğinde boğulacağı FETÖ kalkışmasının ardından
kirlilik nasıl devam etti?
Kirlenmişlik o kadar ileri boyutlardaydı ki, fırsatçılar bu darbe girişimini bile fırsata
çevirip FETÖ Borsası yarattılar. Parayı veren hapisten kurtuluyor, parası olmayan
mecbur hapis yatıyordu. Telefon dolandırıcıları vatandaşlara telefon açıyor, para
göndermezlerse FETÖ’yle bağlantıları oldukları gerekçesiyle yargılanacaklarını
söylüyorlardı. Komşusuyla anlaşmazlık yaşayanlar, FETÖ’cü diye ihbarda
bulunuyordu… 
Yandaş şirketler, ihaleler, beton ekonomisi, çevre katliamı, satılan kamu kurumları,
boşaltılan Merkez Bankası kasası, mafya haberleri…
OECD’ye bağlı FATF (Financial Action Task Force/Mali Eylem Görev Gücü)
tarafından Türkiye 2021’de GRİ listeye alındı. Gri listede Pakistan, Suriye, Güney
Sudan da var. Suç gelirlerinin/kara paranın aklanması, terörizmin finansmanı gibi
gerekçeler nedeniyle gri listeye alınan ülkelerin pazar payları daralıyor. 
İktidar ve çevresindeki oligark sınıf lüks içinde yaşarken, diğer yanda göreve
atanamayan öğretmenler intihar ediyordu.
Bir yanda uyuşturucu baronları, lüks araçlar ve mafya kanunları, diğer yanda açlık
sınırının altında yaşayan ve din sömürüsüyle kandırılan kitleler… 
Halkın iktidar veya muhalefetten beklentisi kaldı mı? Ne olacak?
İktidarın kötü birer kopyası olmayı tercih eden muhalefet partilerinin ezici çoğunluğu,
önümüzdeki 31 Mart Yerel Seçimleri’nde statükoyu korurlarsa kendilerini şanslı
hissedecek, milletvekilleri ve yeni belediye başkanları yumuşak deri koltuklarına
oturacaklar.