Yalnızlığın giderilmesinde çayın önemini bilmeyen var mıdır? Varsa biraz daha yalnız kalacak demektir.

Öncelikle çay içme isteği içimize doğduğu andan itibaren neler konuşacağımıza da karar vermiş sayılırız. 
Öncelikle elimizdeki işimize son verir, sadece kendimizle kalırız. Kendimize ortak edecek başka şeyler ararız. İşte çay tam bu esnada devreye girer.
Su, ateş, demlik, bardak…
 Ve tabii ki çayın demlenmeden önceki ilk hali.
Daha su “fokurdarken” işin yolunda olduğu anlaşılır. 
Sonra demlenme sırası gelir. Bu süre içinde beklemek sabırsızlığa sebep olur. Kolay mı çayın demlenmesini  beklemek…
Gün içinde o kadar şeyin olmasını beklerken canımız sıkılmaz da çayın demlenmesini beklemek tuhaf bir sabırsızlık verir insana. 
Her şeyin bir sonu vardır. Çay da demlenir nihayetinde. Artık çayla muhabbet faslı başlamak üzeredir. 
Hani çay “yatmış mı”, “çökmüş mü” diye demliğin ağzı açılıp bakıldığında bir koku gelir ya; insan mest olur o kokuya. 
Çayın en keyifli tarafı o kokuyla bardağa kondurulan ilk busedir.
Gerisi mi?
Gerisi tekrardan ibaret…