Yavru Angut soruyor annesine;

-“Bize neden “angut” diyorlar?

-“Bedenlerimiz hantal, algımız düşük, oldukça safız. Buna “iyi niyetli” diyenlerde var, “ahmak” diyenlerde.”

Yavru angut soruyor babasına;

-Neden yılanların, çıyanların, çakalların ve diğer yırtıcıların gözleri bizim yuvamızda?

-“Bunun yanıtı basit, bizim angutluğumuzdan dolayı onu koruyamamamız.”

Yavru angut soruyor;

-“Bana insan diye gösterdiğiniz canlılar neyin nesi?”

-“Onlar mı? En tehlikeli türdür. Bu türden sadece biz değil, bütün canlılar korkar. Sebebi de ne zaman ne yapacakları bilinmediği gibi, kestirilemez de! Bu dediğim kendileri içinde geçerlidir. (0sman Pamukoğlu-Angut)

Kimdi Angut?

Kimdi İnsan?

Bazı soruların ehemmiyeti soruda değildi; cevabındaydı. Her şeyi bildiğini zanneden, asabi, saldırgan, tehditkâr insanların; kendi halinde, saf, iyi niyetli kimselere hakaret etmek için argoda kullandığı bir küfürdür “Angut!” Aslında, Angut’un tek tüyü bile olamadık fakat “Angut!” diye hakaret ettik sinirlendiklerimize. Haksızlık ettik angut kuşlarına. “Sen ne laftan anlamaz adamsın!” yerine “Sen ne angut adamsın” dedik. “Salak mısın?” yerine “Angut musun?” dedik. “Niye bön bön bakıyorsun?” yerine “Angut gibi bakma!” dedik. Lafa gelince onlar “Angut” biz ise –güya- “İnsanız”. İnsanlık aleminin hak ve şahsiyetine mazhar olup da ismini küçümseyerek, hakaret ederek, birbirimize küfretmek için kullandığımız hayvanlar kadar bile olamamak ne elim bir akıbetti!..

Aslında angut bir kuş. Ördekgiller familyasından. Doğaları gereği biraz ağır-aksak. Bizim “kuş beyinli” diye küçümsediğimiz türden. Bunun nedeni, diğer uçan akrabaları inişlerini ince hesap yaparak rüzgâra karsı yaparken, bu garipler hesap kitap bilmedikleri için- rüzgârın estiği yöne doğru iniş yaparken takla attıkları için paldır küldür düşerlermiş. İyide kendileri düşermiş sadece –size ne ki, angutlukları kendine- başkasını itip, çelme takıp düşürmüyor ya!. Neymiş efendim onların bu özelliğine atıfta bulunup ince hesap yapamayan insanlara “angut” denilmiş. Biz insanoğlu böyleyiz işte; “hızlı yürüyene deli, yavaş yürüyene ölü” diyoruz. Kendi halinde olana hakaret edip, halden anlamayanı baş tacı ediyoruz.

Elbette bu kuşun yaptığı –biz insanların algılayamadığı- bir takım angutlukları mevcut. Bir efsaneye göre birbirinden ayrılmaya zorlanan bir çift angut kuşu boyunlarını birbirine dolayarak intihar ederlermiş -ki- cidden bu durum –sevmeyi bilmeyen- biz insanoğlu için büyük bir angutluk. Ayrıca ölen diğer çiftinin başında gözlerini ondan hiç ayırmadan ta ki kendisi de ölene kadar yas tutmak ise bir diğer angutluğu. Bundan dolayı demişler “angut gibi bakma” diye. Sevdiceği öldüğünde başından hiç ayrılmayıp, gözlerini sevdiceğine dikip ölene kadar sevgisine teslim olan angut kuşları gibi sevdiğine –sağlığında bile- bön bön bakamayan biz insanlar –angut gibi- bakmayı bile bilemedik sevdiğimize. Angut olmak yerine “Angut” diyerek hakâret ettik birilerine. Bundan böyle olur olmaz herkese angut deme. Bundan böyle, birileri sana angut derse de üzülme. Bilakis sevin. Güzel şeydir angut olmak. Hele birde “Angutcuğum” dediğin biri varsa bu âlemde; değmesinler keyfine…Saygılarımla..