Edebiyat dersinde öğrenciler tam bir haftadır “Leyla ile Mecnun” hikâyesini işliyorlardı. Hoca bu konuyu çok önemsiyor ve en ince ayrıntısına kadar konuyu ele alıyordu. Artık son dersin son dakikalarıydı ve hoca sınıfa sordu:

-Son olarak sormak istediğiniz ya da eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Arka sıralardan bir öğrenci söz istedi:

-Hocam, ben her şeyi anladım da bir konu var tam kavrayamadığım. Bu Leyla, Mecnunun nesi oluyordu acaba?

Çok acıdır ki günümüzde, aşktan uzak, aşktan bihaber yaşayan bir gençlik var. Aşkın adını bilen çok da, anlamını bilen yok. Ne Leyla var uğruna ölünecek, ne de mecnun var, o yüreği taşıyacak. Havada aşk kokusu değil, et kokusu var ne yazık ki. Öyle yazılan aşk mektupları da yok artık, bilgisayar tuşlarından kısaltılarak yazılan sözcükler var, sanal ortamda birbirini dürten insanlar var. His yok, duygu yok, anlam yok. Sevgiliye yazılan şiir yok, şarkı yok, beste yok. Eskilerde yazılan ve bugünlere kadar gelen hala dilimizden düşmeyen, defalarca dinlediğimiz o şarklılar neden yok acaba?

Eskilerde yaşanan gerçek aşklar vardı bir zamanlar. Leyla’sına sarılamayan ama Leyla’nın sokağından geçti diye, uyuz bir köpeğe sarılan Mecnun vardı. Yazılan şiirler, bestelenen şarkılar vardı. Bakın sevgiliye özlem nasıl anlatılmıştı. Yine yakmış yar mektubun ucunu, askerlikte sevda çekmek zor diyor. Yükleyip postanın bana suçunu hatırımı teller ile sor diyor.”. “Yeter ki gel bana, senede bir gün” diyordu sevgiliye. Öyle bir aşk ki, senede bir gün bile olsa sevgiliyle geçen günün kıymetini biliyordu. “Bir bahar akşamı rastladım size, sevinçli bir telaş içindeydiniz. Derinden bakınca gözlerinizin içine, neden başınızı öne eğdiniz.” derken sevgiliye gösterilen saygıya dikkatinizi çekmek istiyorum? Birde şimdiki şarkılara bakın “Kulağımdan öp beni, gıdıkla beni” , “Sarılmandan belli, kırıcan mı belimi, çok canım acıdı çeksene elini.” Günümüzün aşkları da, şarkıları da köpük ne yazık ki. Bugün sevilip, yarın unutulan, bugün bestelenip yarın hatırlanmayan cinsinden.

Ahh! eskiler diye iç geçirirken; eski aşkların bir değeri ve aynı zamanda güzel bir ahlakı da vardı. Eskiden erkekler öyle ulu orta anlatmazlardı sevdikleri kadını. Ne çabuk tükenirdi sevgileri, ne de şimdiki gibi ucuzdu aşkları.Yaşadıkları aşk da, sevgilide özeldi. Ayrılık bile olsa, saygı vardı aşka. Yani marifet değildi biten bir aşk hakkında konuşmak. Aşkı bile eskilerde yaşar olduk değil mi? Öğrenemedik sevmeyi. Beceremedik aşık olmayı. İleri ki yüzyıllara aktaracağımız şarkılarımız olmayacak, anlatacak aşklarımız olmayacak maalesef. Aşk deyince aklımıza Leyla geldi, Mecnun geldi. Leyla olmak istedik, Mecnun olmak istedik. Leyla ile Mecnunun aşkını özler olduk.

Günümüzde her şey gibi aşk da evrim geçirdi. Oda nasibini aldı değişimden. Sahiplenme duygusuyla namus cinayetleri işledik, adına aşk dedik. Kıskançlık duygusuyla cinnet geçirdik ve aşkı bitirdik. Aşkı için aklını kaybeden Mecnuna deli dedik, aklı olmadığı için aşkını kaybedenlere ise akıllı…Daha ne diyebilirim ki. Hepimize AŞK OLSUN…