Erzincan İliç ilçesinde 13 Şubatta meydana gelen Çöpler altın madeni faciası, maalesef göz göre-göre gelen bir çevre faciasıdır.

Peki! bu bir iş kazası mıdır? Maalesef bunu diyemiyorum, çünkü mühendislik prensipleri gözetilmemiştir.

Facia da resmi olarak açıklanan 9 maden işçileri için Allah’tan rahmet ve yakınlarına baş sağlığı dilerim.

Neden onların öldüğünü kabul ettiğimi merek etmişsinizdir.

Çünkü yaklaşık 10 milyon metre küp hacme sahip bir siyanür içeren bir balçıktan bahsediyoruz da ondan.

Maalesef ölen maden işçilerinin cansız bedenlerini bulmamız ve çıkarmamız da mümkün değildir.

İnşallah ben yanılırım da işçilerin aileleri mevtalarına kavuşur.

Böyle büyük (10 milyon metre küp) bir malzemeyi kaldırmak aylar hatta yıllar alır.

Üstelik bu malzemeyi üstünden kazdıkça sürekli yukarıdan akacak ve kurtarma personelini de tehlikeye atacaktır.

Hatırlayın Kahramanmaraş’ın Afşin-Elbistan ilçesinde bulunan Çöllolar Kömür Ocağında 6 Şubat 2011 tarihinde meydana gelen heyelanda (şev kayması) biri maden mühendisi olmak üzere toplam 10 maden emekçisi yaklaşık 50 milyon metre küp’lük bir malzemenin altında kalmışlardı.

Cansız bedenlerini çıkarmak mümkün olmadığı için 10 maden emekçimize göçen yığın mezar olmuştu.

Gelelim bu facianın neden meydana geldiği? Bu facia önlemez miydi? Neden önlemler alınmadı? Çevreye ve bölgede bulunan barajlara olan etkisi nedir? Altın cevherini siyanürle mi kazanmak zorundayız? Siyanür zararlı mıdır? Dünya’da bu tür kazalar oluyor mu? gibi sorulara cevap arayalım.

Üç gündür bilen-bilmeyen her kez, doğru-yanlış bilgileri tüm ulusal medyada konuşmakta.

Bir Yerbilimci ve Maden Mühendisi Profesörü olarak konuya açıklık getirmek benim için zorunluluk oldu.

Öncelikle bazı terimleri düzeltmek ve Çöpler altın madenindeki altın zenginleştirme sürecinden bahsetmem gerekiyor.

Öncelikle “siyanürle altın aranıyor” ifadesi tamamen yanlıştır.

Hiçbir zaman siyanür, altın arama işleminde kullanılmaz.

Siyanürle altın cevherinden çözündürme (liç) işlemi ile kazanılır veya zenginleştirilir.

Zenginleştirme işlemi nedir? Bunu vatandaşlarımızın anlayabileceği bir örnek ile anlatayım;

Birbirlerine arkadaşça sıkı bağlı 1000 kişilik bir sınıfta 3 kişi kız olsun. Kızlar bizim için değerli, aynı cevherdeki altın gibi. Kızları ayrı bir sınıfa almak istiyoruz. Fakat sınıfta güçlü bir arkadaşlık bağı olması sebebiyle diğer sınıfa götüremiyoruz. Çözüm olarak çok yakışıklı ve cazibeli bir sanatçıyı örneğin; Tarkan’ı (Siyanür) o sınıfa koyarsak kızlar o sınıfa gitmek isteyecek, fakat erkekler onu kıskandığı için gitmeyecek. Burada Tarkan altın cevherinin liç işlemindeki siyanür oluyor. Aynı işlemi tüm sınıflar için yaptığımızda kızların çok olduğu yani kızca zengin bir sınıf oluşturmuş oluruz. Bu işleme zenginleştirme denir.

Eğer Tarkan yerine onun kadar popüler olmayan ve kızların hayranlık uyandırmayan başka bir sanatçıyı test ederseniz, belki de kızların çoğu diğer sınıfa gitmek istemeyecektir. Buna da zenginleştirme işleminin verim kaybı deriz ve bunu istemeyiz.

Bu nedenle bazı altın cevherleri için çözeltme (Liç) yönteminde siyanür kullanmak zorundayız. Bunun birkaç yolu olmakla birlikte daha çok Tank liç’i ve Yığın liç’i yaygın olarak kullanılır.

Siyanür altını cevherden çözer ve kendine iyon [Au(CN)2] olarak bağlar. Çözme aşamasından sonraki aşamalar olan altın kazanım tesisi (ADR) hem teknik hem de konu ile alakalı olmadığı için bahsetmeye gerek duymuyorum.

Peki! Siyanür zararlı mıdır?

Tabii ki doğrudan içerseniz öldürücüdür. Belli bir oranda havada gaz halinde solunursa da öldürücüdür.

Nitekim Hitler’de 2. Dünya Savaşında siyanür hapları ile milyonlarca insanı siyanür gazı ile zehirleyerek öldürmüştür.

Fakat, siyanürü kullandığımız gibi zehirli ve zararlı olan birçok kimyasalları evimizde de kullanmaktayız. Örneğin; halkımızın “Tuz Ruhu” olarak bildiği hidroklorik asit (HCl) sürekli evimizde kullandığı bir temizlik ürünüdür.

Nasıl zararlı olduğunu bildiğimiz ve evimizde kullandığımız birçok temizlik ürünü kontrollü bir şekilde kullanıyorsak siyanürü de kontrol altına alabiliriz.

Peki! Siyanürü nasıl kontrol edebiliriz?

Karbon (C) ve azot (N) elementlerin birleşmesinden siyanür (CN) oluşur.

Aslında karbon ve azot elementleri bizim için yaşam kaynağımızdır. Aynı CO2 gibi düşünülebiliriz. Nasıl oksijen (O2) bizim için yaşam kaynağı ike, karbon (C) ile bağ yapınca zararlı oluyor ise siyanür de böyledir.

Diğer taraftan tüm zararlı bileşikleri istersek kontrol edebiliriz.

Nasıl trafiği kontrol edersek kaza olmaz ise siyanürü de kontrol edersek kaza olmaz.

Fakat zaman zaman trafik kazaları oluyor diye tamamen trafiği men edip, araçların trafiğe çıkmasını yasaklamıyoruz.

Halkımızın daha iyi anlaması için siyanür kontrolünü yine Tarkan örneğinden bahsetmiş olayım.

Siyanürü Tarkan olarak düşünürsek, evli ve nişanlı olanlar için bir tehlike ve topluma yani çevreye de zararlıdır. Eğer Tarkan’ı evlendirirsek, yakışıklılığı ve cazibe etkisini kontrol edebiliriz. Altın siyanür ilişkisinde bu kontrol mekanizması kireç ile sağlanan yüksek bazik (pH=10) ortamdır.

Bir diğer yanlış; İliç’de meydana gelen olay işlem görmüş atık depolama sahasında değil, bilfiil altının siyanür ile çözündürüldüğü yığın liç pad’inde meydana gelmiştir.

Ayrıca, İliç’de meydana gelen olay bir heyelan değildir. Bir toprak kayması da değildir.

Burası maden ocağından üretilen altın cevherinin kırıcılar ile küçültülerek yapay olarak inşa edilmiş bir yığın alanıdır.

Dolayısıyla, Sabırlı akarsuyunun akış yönündeki vadiye dolan yığının, siyanür içeren bir malzeme olup çevre açısından tehlike arz etmektedir.

İkinci bir yanlış ise; yığın üzerine hem siyanür (CN) hem de asit (H2SO4) verildiği söylemidir.

Çünkü asit ortamda siyanür Hidrojen Siyanür (HCN) halinde gaz haline geçer ve havaya karışır. Bu durumda siyanür ortamdan gaz halinde uzaklaşır ise altın’ı çözemez. O zaman altın kazanma amacı hâsıl oluşmaz. Bunu da hiçbir madencilik firması istemez.

O zaman bu asit iddiası nereden geliyor?

İşletmede hem altın hem de bakır kazanılmaktadır. Altın ve bakır önce siyanür ile çözündürülmekte, çözünen sıvı bir tank içerisinde asitli ortamda bakır’ı kazanmak için kullanılmaktadır. Bu proses’in ismi SART’tır.

Dolayasıyla, yığın liç’inde ortada siyanür vardır, asit yoktur.

Peki! Yığın liç’i nasıl oluşturulur?

Yığın oluşturulmadan önce siyanürün ve bazı diğer tehlikeli bileşiklerin yeraltı su tabakasına geçmemesi için belirli bir kalınlıkta geçirimsiz kil tabakası ve geo-membran ile kaplanır.

Sıvı malzemeleri geçirmeyen altı kauçuk veya PVC malzemeden yapılmış ve asfalt bitümlü kaplanmış geo-membran diye tabir ettiğimiz malzeme ile hem kil dolgusunun altına hem de üstü örtülür. Bu geçirimsiz alana yığın liç pad’i denir. Yani bir binanın temeli gibidir.

Geo-membran bizim binaların çatılarına yağmur suyu akmasın diye izolasyon amaçlı serdiğimiz siyah PVC veya yer muşambası olarak bilinen malzemeye benzer.

Daha sonra kırılmış altın içeren cevher, yığın liç pad’in üzerine serilir. Bu serilme işlemi birkaç kademede yapılabilir. Her kademe yaklaşık 7 metre yüksekliğinde olur ve kademeler arasında altının siyanür ile daha verimli çözünebilmesi için hava vermek için plastik borular döşenir.

Tarım alanında uygulanan damlama sulama sistemine benzer, siyanür çözeltisi yığının en üst kademesinden az az verilerek yığın içerisinde bulunan altın gibi değerli metalleri çözerek aşağıya süzülür.

Bu süzülme işlemi günler, aylar hatta yıllar sürebilir. Ta ki yüklü çözelti (altın, gümüş gibi metalce doygunluğa ulaşmış olan çözelti) oluştuğunda çözeltiden metal kazanma işlemlerine geçilir.

Maalesef şimdiye kadar birçok yazımda çevre ile madencilik dost olabilir yaklaşımıma bu facia kötü bir örnek oldu (devam edecek…).