Gelelim Kömür ile Çevre ve Orman ilişkisine!

Önceki iki köşe yazımda enerji ihtiyacımız açısından kömürün yaşamımızda ne kadar önemli olduğunu rakamlarla izah etmeye çalıştım.

Diğer taraftan Orman da hepimizin hayatında önemli bir yer tutar.

Ormansız hayat düşünülemez.

Fakat, bizim ormana olan sevgimiz madencilik faaliyetlerinde ve özelliklede kömür madenlerinde sadece ortaya çıkmaktadır.

Mesela, Muğla’da özellikle Bodrum, Marmaris ve Fethiye gibi kıyı kesimlerinde var olan orman alanlarının kesilip sonrada lüks oteller veya yazlık siteler yapılırken çok önemsemiyoruz. Çünkü! Hepimiz deniz manzaralı bir yerde oturma isteğimiz var.

Mesela, İstanbul başta olmak üzere kalabalık şehirlerde ulaşımın işkence olmaması için yeni yolların yapılmasını talep ederek, ormanlık alanlar kesilerek yolların yapılmasına sesimiz çıkmıyor. Çünkü! Otoban veya duble yollarda, yani; akıcı bir trafikte seyahat etmek istiyoruz. Kimse yollarda zaman kaybetmek istemiyor.

Tüm madencilik faaliyetlerinde olduğu gibi kömür üretimi için kesilen ağaçların bedeli Orman Genel Müdürlüğüne ödenmekte ve firmalar kömür üretimi bittikten sonrada tekrar kesilen alanlarda yeniden düzenleme çalışmaları yapmakla yükümlüdürler.

Orman Genel Müdürlüğünün 2019 yılı verilerine göre tüm madencilik faaliyetleri için orman alanlarının yalnız %0.3 kadarı kesilip geçici kullanım izni verilmektedir.

Diğer taraftan, bir turistik otel, bir tatil sitesi, bir konut veya yollar (otoban, duble yol veya tren yolları) için kesilen alanları bir daha orman olma ihtimali neredeyse sıfırdır. Oysa, madencilik faaliyetleri bitmiş olan alanlar tekrardan orman vasfına kavuşturulmaktadır.

Tüm Dünya’da ve özellikle gelişmiş ülkelerin hepsinde madencilik faaliyetleri sonrasında ormanlık alanlarda yeniden düzenleme (iyileştirme veya rekültivasyon) işlemleri yapılmakta ve hatta çok daha uygun hale gelebilmektedir.Örneğin; Yeni Zellanda’da kömür rezervi bitmiş olan kömür sahası yeniden düzenlenerek çok güzel bir orman gezi ve dinlenme alanına çevrilmiştir.

Kanada’da bugün “Butchart Garden” ve “Sunken Garden” olarak bilinen bahçeler, 1921 yılına kadar maden işletmesi olan yerlerdi. Bugün bu bahçeleri ziyarete her yıl milyonlarca turist gelmektedir.

ABD’de kömür işletmesi olan bölgeler, kömür üretimi bittikten sonra tekrar ormanlık alana çevrilirken, bir başka kömür sahası ise futbol sahası ve suni göletli park alanına çevrilmiştir.

Bir başka örnek ise Çin’in Şangay iline yakın bir ormanlık alanında geçmişte işletilmiş bir taşocağı, üretim bittikten sonra yeniden düzenleme yapılarak 2018 yılında özel gölet’i ve birçok sosyal aktiviteye sahip bir otel komplesi haline getirilmiştir. Bu otelde geceliği 2000 $ ila 5000 $ arasında odalarda kalmak isteyen turistler aylar öncesinden yer ayırtmak zorunda kalmaktadır.

ABD, Kanada, Yeni Zelanda ve Çin’de madenilik faaliyetleri sonrasında yeniden düzenleme örneklerinin yüzlercesini çoğaltmam mümkündür. Fakat, orman alanları kesilerek üzerinde turistik oteller, konutlar ve yollar yapılmış olan yerler bir daha yeniden ormanlık alana dönüşmüş bir tek örnek maalesef yoktur.

Peki! Türkiye’de durum nedir?

Türkiye’de de madencilik sonrası yeniden düzenlenmiş orman alanları oldukça fazladır. Bunlar arasında en iyi örnek, Aydın ilinde bulunan bir kömür işletmesi, üretimi tamamlanan alanları zeytin ağaçları ile donatmıştır. Şu anda firmanın bu zeytinlik alanından hasat ettiği birkaç tane ödüllü zeytin yağ markası bulunmaktadır.

Benzer bir durum İstanbul’da Kemerburgaz kömür maden sahası rezervleri bittikten sonra ormanlık alana dönüştürülmüştür.

Yine bir başka maden sahasının 2004 yılında rezerv bittikten sonra 2022 yılında tekrar ormanlık alana dönüştürülmüş halini görebilmekteyiz.

Tüm bu madencilik faaliyetleri sonrasında yeniden düzenleme ile tekrar ormanlık bir bölge yapmak mümkündür.

O zaman Muğla Akbelen ormanlarında benzer uygulama yapmak mümkün değil mi?

Tabiî ki mümkün! Hatta, yasal zorunluluk nedeniyle madencilik firmaları yapmak durumundadır.

Diğer taraftan, vatandaşların firmaların yeniden düzenlemeyi yerine getirmeme şüphesi duymasını da anlıyorum. Fakat, Orman Genel Müdürlüğü, önceden ağaç bedelini firmalardan zaten almakta ve kendisi bunu yapabilmektedir. Dolayısıyla, aslında endişe edecek bir durum söz konusu değildir.

Aslında, Yeniköy-Kemerköy termik santralleri 1987 yılından 2014 yılına kadar Devlet tarafından işletilirken sorun yoktu. Esas zorun özelleştirme sonrası başlamıştır.

Halkın gözünde bu firmaların birçok Devlet ihalesinde haksız kazanç sağladığı kanısı oluşmuş olması, maalesef bu gergin ortama gelmiş olmamızın sebebidir.

Bugün Devlete ait (TKİ ve Etibank gibi) birçok maden ocağı benzer ormanlık alanlarda madencilik faaliyetini devam ettirmektedir. Buralarda orman ve çevre ile ilgili herhangi bir sorun çıkmıyor. Bunun sebebi, halkın devlet adına yapılan işlere karşı daha toleranslı olmasıdır.

Maalesef, hükümetlerin her şeyi özelleştirme iştahı halkı tedirgin ediyor. Halkın bu tedirgin oluşu ve karşı çıkışı ülke madeniliğine büyük bir darbe vurmaktadır.

1983 yıllarından sonra ilk yabancı madenicilik firması tarafından işletmeye alınan Bergama-Ovacık altın madeni açıldıktan sonraki 10 yıl boyunca sürekli yöre halkı ile birlikte çevre aktivistleri tarafından sürekli engelleme ve protestolar ile karşı karşıya gelmiştir.

1983 yılından günümüze altın madeni birçok özel yabancı ve Türk firmaya el değiştirmiş ve sonunda TMSF’e ait bir maden olarak devletleştirilmiştir. Bugün, Ovacık altın madeni alanında madenin bittiği alanlar ormanlık alana dönüşmüştür. O yüzden, Ovacıkta bugün hiçbir çevre direnişi duymuyoruz.

Maalesef, yerel köylü halkın dışında kendini çevre aktivisti olarak tanıtan kişilerin çoğu ya konuyu bilmiyor veya art niyetli bir yaklaşım sergilediklerini düşünüyorum. Bunun sebebi, bazı çevre aktivistleri ile madencilik ve çevre ilşkileri konusunu konuşmalarımızdan edindiğim deneyimlerdir.

Çevre aktivistlerine, ilk sorduğum sorular şunlar olur;

Araç kullanıyor musun?”,

Akıllı telefon kullanıyor musun?”,

Evinde beyaz eşyalarının hepsini kullanıyor musun?

Bu soruları sorma sebebim! Araç olsun, telefon olsun, evimizdeki beyaz eşyalar olsun hepsi enerji olmadan çalışamazlar. Aslında hayatımızda hemen hemen kullandığımız her şey enerji olmadan çalışamaz.

Enerji konusunun ne kadar önemli olduğunu önceki iki yazımda uzunca rakamlar ile bahsettim. Ayrıca, enerji temininin fosil yakıtlar (kömür, petrol ve doğalgaz) olmadan olmayacağını da rakamlar ile detaylı bahsettim.

Özellikle Türkiye’nin enerji açığı olduğu düşünüldüğünde; yerel kaynak olarak fosil yakıtlardan sadece kömür ile enerji üretebilmekteyiz.

Genellikle bu açıklamalarıma, karşı cevap olarak enerji temini için rüzgar veya güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları ile yapmamız gerektiğini öne sürerler.

Fakat, Dünya’da gelişmiş ülkelerde bile maliyet ve sürdürebilirlik açısından rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına bel bağlamıyorlar.

Sonraki yazımda Yenilenebilir veya Yinelenebilir enerji kaynaklarından da bahsedeceğim…

Şunu da unutmamak lazım her enerji kaynağının olumsuz veya çevreye olan uygunsuz bir durumu vardır. Önemli olan enerjide dışa bağımlı olmamak için yerli kaynak olup olmadığı ve enerji maliyetinde kar-zarar ilişkisindeki fayda miktarıdır.

Aslında hem çevreyi düşünerek hem de enerji ihtiyacımızı karşılamak mümkündür.

Sizlere bol enerjili ve aydınlık günler dilerim…