Dünya Madenciler Günümüz kutlu olsun!

Dünyanın her yerinde birçok madenci, 4 Aralık gününü Madenciler Günü olarak kutluyor ve koruyucu azizeleri olarak kabul ettikleri Azize Santa Barbara'yı anarak, ondan kendilerini korumaya devam etmesini için dua ediyorlar.

Santa Barbara ile ilgili ülkeden ülkeye değişen farklı efsaneler ve birçok hikâye anlatılır. Bunlardan en ilginci; madende geçmesi sebebi ile madenciler onu azize ilan etmişlerdir.

Santa Barbara erken dönem Hıristiyan azizlerinden olup, 3. yüzyılda Türkiye'nin Kocaeli-İzmit ilçesinde bir başka rivayete göre Antakya ilinde yaşadığı varsayılır.

İnanışa göre; bir pagan olan babasının istememesine rağmen gizlice Hıristiyan olduğu için bir madende saklanır. Çok zaman sonra babası onu bulur ve başını keserek idam eder. Barbara idam edilir edilmez babasına yıldırım çarpar ve ölür.

Santa Barbara’nın madenlerde saklandığı sürede hiçbir kaza olmadığı ve babasını tanrı tarafından cezalandırıldığını düşünen madenciler onu azize olarak kabul etmişlerdir.

Onun ölümünden buyana tüm Hristiyan Madenciler "Hayatımız ateştir, inancımız Tanrıdır, Şehit Azize Barbara için" diye dua ederler.

Hikâye veya efsane ne olursa olsun! Bugün tüm Dünya’da 4 Aralık tarihi Madenciler için kutlama günüdür.

Bugün için Madenciler Günü; bu tehlikeli mesleği icra edenleri kutlamak ve tanımak, hayatlarımızın rahat ve kolaylıklarla dolu olmasını sağlayan madencilere minnet sunmak amacıyla kutlanır.

Ülkemizde yaklaşık 1850’li yıllarında Zonguldak bölgesinde kömürün keşfi ile madencilik başlamış, bugün ise eksikleri ile birlikte bir madencilik kültürü de oluşmuştur.

14 Ekim 2022 yılında 43 Madenci şehidi verdiğimiz Amasra Grizu Faciasını daha unutamadık.

Belki de unuttuk!

Çünkü 13 Mayıs 2014 tarihinde Türkiye’de meydana gelmiş en büyük maden faciası olan Manisa-Soma’daki ikisi eski öğrencim olan Maden Mühendisi ile birlikte toplam 301 madenci şehidimizi bile bugün unuttuk!

Maalesef bu yıl 6 Şubat 2023 tarihinde 10 ilimizi etkileyen ve resmi rakamlar ile 50.783 kişinin ölümüne neden olan 7.6 ve 7.7 şiddetindeki depremleri bile unuttuktan sonra, maden kazaları sonrasında ölen madenci şehitlerini hatırlamamızı beklemek hayal oluyor…

Madenciliğin tarihi, çakmaktaşı gibi kaynakların yeryüzünden çıkarıldığı tarih öncesine kadar uzanır.

Hatta Dünya’nın tarih öncesi dönemlerinden olan “Holosen Çağı”nın alt çağları ifade edilirken “cilalı taş çağı, yontma taş çağı, bakır çağı, tunç çağı ve demir çağı” gibi madenler ile anlatılmıştır.

Zaman geçtikçe ve cevherlerin doğası ve bunların nasıl işleneceği hakkında daha fazla şey anlaşıldıkça, dünyanın her yerinde birçok madenler ortaya çıkmaya başladı.

Bugün gelişmiş olan ülkelerin hepsi geçmişte madencilik sektörü sayesinde kalkınmışlardır.

Kalkınmanın ve uygarlığın temelinde Madenciliğe önem vermekten geçtiğini ifade eden ulu önder ATATÜRK’ün birçok sözünde de bunu görüyoruz.

Eğer ABD bugün Dünya’ya yön veren bir ülke ise; bunu 1849 yılında altına hücum dönemlerindeki altın madenleri sayesinde zenginleşmesine borçludur.

Yine bugün adı Avrupa Birliği (AB) olan kuruluşun geçmişine bakıldığında, bir önceki adı Avrupa Ekonomik Topluğu (AET) olsa da; Avrupa’nın sanayileşme dönemi sonrasında 1950’li yıllarda Demir-Kömür birliği olarak kurulmuştur.

Sanayi devrimi demek makineler demek, makinelerin çoğu da demir-çelik’ten imal edilmektedir.

Demir madeni ihtiyacı çok daha eski zamanlarda olsa da makineleşme ile çelik kavramı ortaya çıkmıştır.

Demir’i çeliğe dönüştürmek için koklaşabilir kömüre ihtiyaç vardır.

Tüm Dünya’da demir maden rezervi çok olmasına rağmen koklaşabilir kömürler her yerde yoktur. Ülkemizde de sadece Batı-Karadeniz bölgesinde (Zonuldak-Ereğli’den Bartın-Amasra’ya kadar olan bölge) bulunmaktadır.

Fransız, İngiliz ve Almanlar, 1850’li yıllarda Osmanlı’dan küçük kira bedelleri ile Karadeniz bölgesindeki kömür sahalarını işleterek gemiler ile ülkelerine kömür taşımışlardır.

Bu süreçte özellikle Almanya’da ve Fransa’da bulunan demir-çelik fabrikaları birbirleriyle rekabet etmeye başladılar.

Bugün nasıl petrol için savaşlar oluyor ise; o zamanlarda da demir-çelik için Almanya ve Fransa kendi aralarında birçok savaş yapmışlardır. Özellikle de, I. ve II. Dünya savaşları çok ciddi sonuçlar doğurmuştur.

Soğuk savaş döneminde, Fransa ve Batı Almanya arasında, dönemin en önemli sanayi hammaddeleri olan kömür ve çelikten doğabilecek herhangi bir uyuşmazlığın önlenmesi amacıyla kömür ve çelik endüstrilerinin bir araya getirilmesi planlandı.

Sonunda, 18 Nisan 1951 tarihli Paris Antlaşması’yla Almanya ve Fransa dışında 4 ülkede (İtalya, Belçika, Lüksemburg, Hollanda) dâhil edilerek Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) kurulmuştur. AKÇT, Avrupa ülkeleri arasında kurulan ilk Avrupa Topluluğu’dur.

Bugün Avrupa Birliği (AB) olarak bildiğimiz en büyük birlik; kömür ve demir madenciliği faaliyetleri sayesinde kurulmuş oldu.

Madenciler Günü'nü kutlamanın en basit yolu, etrafınıza bir göz atmak ve hayatınızdaki konforların ne kadarının yeraltı kaynaklarına bağlı olduğunu anlamaktan geçer.

Sahip olduğunuz cep telefonu, bilgisayar, televizyon, beyaz eşya, otomobil, hatta yemek pişirdiğiniz tencere, tava, ocak ve benzeri ürünlerin hepsini madencilerin emeği sayesinde kullanabiliyoruz.

Peki! Yaşadığımız evimizi ne ile yapıyoruz? Demir ve beton’dan. Demir metali demir madeninden üretildiğini söylememe gerek yok sanırım.

Beton; çimento ve agrega’dan üretilmektedir. Çimento ise kireçtaşı, kil, tras, demir, aliminyum ve alçı madenlerinden üretilmektedir. Agrega taşocaklarından üretilir.

Evimizin pencereleri ise ağaçların kesilmemesi için günümüzde PVC’den veya Aliminyum metalinden yapılır. PVC’den yapılan pencereler, demir, aliminyum ve kalsit madenlerinden yararlanılarak üretilir. Pencerenin camı ise kuvars madeninden üretilir.

Banyomuzdaki seramikler; lavabo ve klozetler, kuvars, feldspat ve kil madenlerinden, musluk ve bataryaları; demir, bakır, çinko, kalay, krom gibi metal madenlerden üretilmektedir.

Mutfağımızdaki tezgâhlar, duvar ve yer kaplamaları mermerlerden veya seramiklerden yapılmaktadır.

Evimizin boyası, kalsit ve barit madeninden üretilirken, sıvası, alçı ve kum madenlerinden üretilir.

Son 5 köşe yazımda bahsettiğim üzere “Yenilenebilir Enerji” konusunda tercihimiz rüzgâr olsun, güneş olsun hangisini tercih edersek edelim, madenler olmadan ne rüzgâr türbinlerini ne de güneş panellerini üretemeyiz.

Yukarıda sayamadığım daha binlerce kullandığımız üründe madenler kullanılmaktadır.

Bugün madenler olmasa, modern anlamda yaşayamayız!

Belki “Tarzan” benzeri hayatı yaşarsak madenlere ihtiyaç duymayız. Bu da günümüzde olmayacak ve kabul edemeyeceğimiz bir durum olsa gerek.

Yaşamımızın vazgeçilmez unsuru olan madenleri çıkarmak ve işlemek ise oldukça meşakkatli ve tehlikeli bir süreç ile gerçekleştirilebilmektedir.

Bugün madenlere karşı çıkan çevrecilerin hangisi cep telefonu, bilgisayar, araba ve benzeri araç-gereci kullanmıyor? Hangisi çadırda yaşıyor?

Madenlerin çıkarılma sürecindeki bilinçsiz çevreci bakışı nedeniyle engeller ve zorlukları da düşünüldüğünde çok daha zor bir iş kolu olduğu görülmektedir.

İnsanoğlunun geçmişten günümüze çalışanların uğradığı kaza ve sağlık problemlerinin çoğu madenlerde ve onların işlenmesi sırasında ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) konusundaki problemlerin çözümü de madenlerde oluşan sağlık problemleri ve iş kazaları sonrasında ortaya çıkmıştır.

Aslında İSG ile ilgili bugüne kadar yapılmış tüm olumlu gelişmeler madencilerin ölümleri sonucunda kazanılmıştır.

Bugün bile toplam çalışan sayılarına göre iş kazası ve meslek hastalığı sonucu en fazla ölüm vakası veren sektör Madenciliktir.

Tüm madenlerin nasıl ve hangi şartlarda çıkarıldığı ve madencilerin karşılaştıkları tehlikeler hakkında ilk elden bilgi edinmek için ziyaret edebileceğiniz bölgenize yakın bir maden ocağı veya tesisi bulun.

Bir uğrayın ve çabaları için onlara teşekkür edin! Belki de onları desteklemek için bir Türk kahvesi ve çikolata götürebilirsiniz.

Madenciler Günü, sahip olduğunuz her şeyin değerini gerçekten anlama şansınızdır.

 Madencilerin zor şartlar altında verdiği mücadeleyi ve dayanışmayı başka hiçbir alanda görmek mümkün değildir.

Dünyanın en zor mesleğini icra ederek yeraltı kaynaklarımızı insanlığın ve ülkemizin hizmetine sunan, saygıdeğer temsilcileri olan madencileri saygı ile selamlıyorum.

Manisa-Soma’da Bartın-Amasra’ya, Afşin-Elbistan’dan Kütahya-Gediz’e, Konya-Ermenek’den Zonguldak-Karadon’a ve daha sayamadığım ülkemiz madenlerinde hayatını kaybeden madencileri rahmetle anıyorum.

Hem Maden Mühendisliği hem de İş Sağlığı ve Güvenliği öğretim üyesi olarak tüm madenciler için temennim; iş kazalarının olmadığı, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin dikkate alındığı, insan onuruna yakışır çalışma koşullarının sağlandığı bir sektöre dönüşmüş madencilik faaliyetinde çalışmalarıdır.

Sağlıklı, güvenli ve onurlu çalışma koşulları temennilerim ile meslektaşlarımın “Dünya Madencilerin Günü”nü kutluyorum…