Ulus Dağı Türk Milletini Bekliyor…
Ali İhsan’ın kahvesi sanki mahallenin meclisidir. Genci, yaşlısı, orta genci, kadını erkeği hep o mahalle kahvesinde buluşurlar.
Ali İnsan Kıbrıs gazisi… Barış Harekâtı’nın ondaki hatırası aksayan bacağıdır ki adı Aksak Timur’a çıkmıştır bu yüzden…
Kahvenin duvarları ise adeta bir Cumhuriyet tarihi müzesidir. Mustafa Kemal başta olmak üzere İsmet İnönü, Bülent Ecevit’in fotoğrafları ve bir de Ali İhsan’ın askerlik resimleri…
Kahvenin kimilerine aykırı gibi gelen özelliği ise müdavimler arasında kadınların da olmasıdır.
Kahve dedin mi televizyon olmazsa olmazdır. Ama… Kahvede başköşede bir gramofon bulunur. Dekor zannetmeyin… Taş plakları dünden bugüne taşıyan bir güzelliktir o. Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar, Münir Nurettin Selçuk, Hafız Burhan ve niceleri… Sahaflara tembihatı vardır Ali İnsan’ın eğer bir taş plak düşerse ona göstermeden kimseye satamazlar.
Son dönemin gözdesi ise bir CD çalardır. Eskilerden yenilere zaman zaman içinde bir cümbüş… Candan Erçetin de dinlenir, Funda Arar da… Sezen Aksu mu dediniz?…
Sezen Aksu denince işte burada derin bir ah çekmek gerekir. Hani şu Minik Serçe diye bilinen Sezen Aksu, Ali İhsan’ın en sevdiği şarkıcılardan biridir… Daha doğrusu biriydi…
Ancak… Her şey Minik Serçe’nin AKP taklacılığı ile tersine döndü.
Ali İhsan, “İçimde bütün camlar kırıldı…” diye anlatmaya çalışsa da anlatamaz. İşte bu sebepten Sezen Aksu’yu ne kadar severse sevsin, yarasına tuz basar, tütün sarar da dinletmez kimseye…
Kahvenin müdavimleri mi dediniz? Sözü onlara bırakalım.
Sabah 10.00 suları… Demli çayın kokusu sarmış her yeri…
Kemal Bey, gazeteleri büyük bir ciddiyetle okumaktadır. Bir masada iki genç gazetelerin magazin sayfaları üzerine laflarken, televizyon dizilerine dalıp çıkıyorlar.
Kemal Bey: Gazetelere baktınız mı? Büyük rezaleti yazan kim? Ya televizyonlar… Bir kanal hariç hepsi üç maymunu oynadı… İstanbul’da Taksim Cumhuriyet Meydanı’nda yaşanan rezaleti haber yapan yok…
Ali İhsan: Kemal baba, boşuna kızıyorsun, bunlar Lale devri çocukları…
Kemal Bey: 1 Mayıs’a düşen leke kapkara bir damga gibi duruyor Taksim Cumhuriyet Meydanı’nda… Cumhuriyet anıtı kanıyor…
Ahmet: (Liseyi bitirmiş, üniversite sınavını kazanamamış… Gel geç işlerde karabatak gibi çalışan biridir.) Ağabeyler, 1 Mayıs, bir bayram coşkusuyla kutlandı. Münferit bir iki hareket dışında çok güzel geçti. Olay çıkmaması sevindirici değil mi?
Kemal Bey: Münferit bir iki hareket ha… Efendiler, odayı süpürüp halının altına toplayarak evi temizlediğini sanan pasaklı tiplere benziyorsunuz… Pes vallahi… İstanbul’da Atatürk heykelinin tepesine tırmanan bölücüler, bölücü başının posterini astılar… Heykele çamur sürdüler…
Ahmet: Ne diyorsun Kemal baba… Provokasyona gelip de olay mı çıkarsınlar yani?... Barış ve kardeşlik içinde geçti 1 Mayıs… Bayram gibi kutlandı…
Kemal Bey: Daha ne olsun? Cumhuriyet’imizin kurucusu, dünyanın sayılı liderlerinden Mustafa Kemal’e hakaret ediliyor, sesiniz çıkmıyor. Yandaş medya saklıyor… Kimi utangaç yandaşlar suskun… Dedim ya, tıpkı çöpü çöpeleği halının altına süpüren pasaklı karılar gibi…
Ali İhsan: Kemal Baba, 1 Mayıs bildirisinin Kürtçe okunmasını niye söylemiyorsun?
Kemal Bey: İpe görürseler unutmam… Lafı ağzımdan aldın… Kanla, irfanla, devrimle kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin dili Türkçedir. Bir milleti millet yapan dil birliği, tarih birliği, yurt birliği, kültür birliğidir. Dili parçalarsanız ülkede birliği sağlayamazsınız…
Ahmet: kemal baba… Hepimiz Atatürkçüyüz… Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Kemal Bey: Efendiler, Oldum demekle bir olunmaz. Yakaya rozet takmakla da olmaz bu iş, daha da açığını söyleyeyim, gidip bir derneğe üye olmak da yetmez.
Ahmet: Kemal baba, sen de çok hoşsun vallahi… Ne yapsın millet? Biz şu rozeti takarken duruş gösteriyoruz… (Sesinde bir böbürlenme vardır.) En kısa zamanda derneğe de gidip üye olucam… Söz…
Kemal Bey: İhsan, bende bir tuhaflık mı var? Deminden beri duvara mı konuşuyorum?
Ali İhsan: Gençler, Kemal Baba diyor ki “Âyînesi iştir kişinin lafa bakılmaz”… 
Kemal Bey: Hay ağzını öpeyim… Gençler, eskiden bir söz vardı… Teori ve pratik… Teori, pratikte sınanır ve yeniden üretilir. Laf değil, iştir esas olan… Yani eylem, duruş… Sen istediğin kadar Atatürkçüyüm, ulusalcıyım de… Eyleme, işe bakarsak Mustafa Kemal’e hakaret ediliyor, kimsede ses yok…
Ali İhsan: Ah ki ne ah… Arabanın rotu çıktı, fren patladı, yokuş aşağı gidiyoruz… Nereye çarpacak uçuruma mı düşecek, belli değil? Bunu gören yok… Kemal baba, sen boşuna yoruyorsun kendini… Bunlar salon Atatürkçüsü…
Ahmet: İhsan Çavuş, sende de hiç insaf yok, yangına körükle gidiyorsun vallahi… Yakamızda rozet… (Sol kolunu açar… İçinde boydan boya Mustafa kemal Atatürk imzası dövme olarak kazınmıştır. Kolunun göstererek…) Bu imza benimle gidecek…
Kemal Bey: Ah sırası bana geldi İhsan Çavuş… 1 Mayıs’ta bölücülerin ve onların yandaşlarını yaptıklarına ses çıkarmıyorsan ister rozet tak, ister dövme yaptır… Az gelirse kalpak tak… Zarf değil ki mesele mazruf…
Metin: Ağabeyler deminden beri dinliyorum. Bizim gibi Atatürkçü gençlere haksızlık ediliyor. Laiklik elden gidiyor, siz tutturmuşunuz devletçilik, halkçılık, milliyetçilik diye tutturmuşunuz… Bunlar 1930’lardan kalma laflar… Şu AB meselesini bir halletsek, demokrasi bütün bunları çözecek…
Kemal Bey: Evlat…
Metin: Ben sizi dinledim ama… Geçen sene 1 Mayıs’ta neler oldu? Unuttunuz mu? Bu yıl demokrasi konusunda aşama kaydettik… Kayda değer bir olay çıkmadı.
Kemal Bey: Olay çıkması için kolluk güçlerinin ille de biber gazı sıkması, cop salamsı mı gerekir? Olay dediğiniz bunlarla mı sınırlı?
Kahvenin Nermin teyzesi kapıda görünür. Nermin hanımın lakabı Seyyar Ansiklopedi’dir. Bir suskunluk olur… İhsan Çavuş’a seslenir…
Nermin Hanım: Herkese günaydın… İhsancığın benim kekik çayımı verir misin? (Kemal Bey’in oturduğu masaya yönelir… ) Haberleri gördünüz mü? Süper rezalet… Herifler Güneydoğu’da başlattıkları ayaklanma provalarını İstanbul’a taşımışlardı, yetmedi şimdi de Atatürk’e alenen saldırdılar… Benim sözüm bölücü takımına değil… Onlar işlerini yapıyorlar… Benim kalbimi kanatan, öfkemi patlatan Atatürkçüyüm, Kemalist’im, ulusalcıyım, yurtseverim diyenlere… Kadın derneklerine… Çağdaş geçinenlere…
Ali İhsan: Biz de bu konuyu konuşuyorduk, tam zamanında geldin…
Nermin Hanım: Gece sabaha kadar gözüme uyku girmedi… Kalktım açtım nutku, Gençliğe Hitabeyi bir daha okudum… Açtım Burs Nutku’nu bir daha okudum… Ulusalcı gençlik derneklerinden bir ses, bir açıklama bekledim… Sabah televizyonlarda haberlere baktım… Mısır’da sağır sultan duydu, bizde ses yok… “1283 Mustafa Kemal içimizdesin” diyenler derin uykuda… Türk milletine gerçekleri anlatacak olan kurumlar dilini yuttu. Açık işgal altında olsak bu kadar olmaz…
Kemal Bey: Ah Nermin hanım, ah… Sokaklara çıkıp, avaz, avaz bağırmak istiyorum… Kimse yok mu, sesime ses veren yok mu?
Nermin Hanım: Ulus Dağı’ndaki ateş yeniden yanmadıkça ses gelmeyecek… Ulus Dağı Türk milletini bekliyor.
Kemal Bey: Pardon, hangi milleti?
Ali İhsan gramofona giderek bir taş plağı çalmaya başlar…
 
Annem beni yetiştirdi
Bu vatana yolladı
Al sancağı teslim etti
Allah’a ısmarladı…

Boş durma çalış dedi
Hizmet eyle vatana
Sütüm sana helâl olmaz
Saldırmazsan düşmana…

Arş, arş, arş ileri marş ileri
Türk askeri dönmez geri…

Yastığımız mezar taşı
Yorganımız kar olun
Biz bu yoldan döner isek
Namus bize ar olsun…

Ne şereftir ölmek bize
Bu güzel vatan için
Yanar yürek yurt aşkıyla
Daima için, için…

Arş, arş, arş ileri, marş ileri
Türk askeri dönmez geri…