1-Tüdanya duygusal mıdır, duygusallığını nasıl yaşar?
1.Evet hem de çok ağlayarak yaşar.
2-Yıllar önce söylediğiniz şarkılarınız, yeniden başka yorumcular tarafından cover yapılarak albümlere konuluyor. Bunları nasıl karşılıyorsunuz? 
2.Memnun oluyorum.
3-Sizin zamanınızda klip yoktu. Acaba şarkılarınıza nasıl klip çekilirdi, düşündünüz mü?
3.Yoo benim kliplerim var...
4-Şimdi eskiden haklarınızı koruyacak bir MESAM bir MSG gibi meslek kuruluşları yoktu. Haklarınızı nereden alırdınız?
4.Haklarımızı hiç alamadık ki...
5-Hayatta en çok kıymet verdiğiniz kişi?
5.Çocuklarım...
6-Benzetildiğiniz biri var mı?
6.Ben tekim herkes gibi. 
7-En sevdiğiniz şarkı ve nedeni?
7.Hasretinle yandı gönlüm, çünkü içimi acıtıyor, garip geliyor bana. 
8-Tüdanya duygusal mıdır? Duygusallığını nasıl yaşar?
8.Evet ağlayarak.
9-Tüdanya'nın bir şeyden vazgeçmesini istesek, vazgeçeceği ilk şey ne olur ve buna mukabil vazgeçeceği son şey ne olur?
9.Zorunlu olsam malımdan, paramdan vazgeçerim ama onurumdan asla vazgeçmem…
10-En sevdiğiniz hayvanla, en sevmediğiniz hayvan?
10.Allahın yarattığı bütün hayvanları severim ama fareden korkarım...
11-En sevdiğiniz ünlü hangisidir?
11.Birden fazla olduğu için isim vermeyeceğim.
12-Issız adaya düşseniz yanına alacağınız üç ünlü kim olurdu neden?
12.Ünlü almaktansa beni sevenleri tercih ederim çünkü benim ünlü dostum yok.
13-Karşınıza onbeş tane tinerci çıksa ya paranı ya canını dese, yapacağınız şey ne olurdu?
13.Seve seve paramı zaten onlar istemeden veririm. 
14-Cebinizde sadece 2 lira var ve evde uzakta, acaba gidip başkalarından ya yol param 5 lira eksik diyerek yol parasını tamamlamaya mı çalışırdınız yoksa ben başkalarına yüz eğemem deyip eve yürüyerek mi giderdiniz?...
14.Ne yürüyeceğim, isterim 5 lira, sonuçta ödünç alacağım...
15-Bundan sonra yapmak istedikleriniz?
15.Benim yapmak istediğim hiç bişi olmadı. Rabbim ne isterse o olur...
 
BİR ‘KÜL KEDİSİ’
Bir ‘Kül Kedisi’ masalı dinlemeye hazır olun; ya da Yeşilçam filmlerine ilham vermiş hikâyelerden birini… Tüdanya, Bergamalı yoksul bir ailenin dokuz çocuğundan biri. “Öyle fakirdik ki, ekmek bile özendiğimiz bir şeydi.” diyor. On beş yaşında evleniyor, ilk çocuğu bakımsızlıktan ölüyor, ardından iki çocuğu daha oluyor ve çok geçmeden eşini kaybediyor. Yeniden baba ocağına dönüyor; fakirlik bu kez daha sarsıcı; iki de çocuk var yanında… Çalışmak, para kazanmak lâzım; ama nasıl? Evlere temizliğe gitmeye başlıyor; fakat aklında müzik var. Sesi güzel, kimse onsuz gitmiyor ırgatlığa, pamuk toplarken, tütün kırarken söylediği şarkılarla ekmek kazanabilir mi, bunu düşünüyor.
Geçmiş günlerden söz edilirken, geçişler hızlı oluyor, uykusuz geçen geceler, sancılı bekleyişler unutulmak istendiği için belki, hemen atlanıyor. Tüdanya da, tarlalarda ırgatlık, evlere temizlik yapan genç bir kadınken, İzmir’de Pırlanta Pavyon’a gitmeye nasıl olup da cesaret ettiğini anlatmıyor. Tıpkı filmlerdeki gibi işte, fakir kız, gazino patronunun karşısında, “Beni bir dinler misiniz abi?” diyor. Ayaklarında yarısı yırtılmış naylon terlikler, şarkısını söylüyor ve mutlu son: “Sesin güzel kızım, sende bir ışık görüyorum, kısa sürede yıldız olabilirsin.” Tüdanya’nın şimdi rahmetle andığı patron Cengiz Özşeker, sözünün arkasında duran bir adam. Pavyonundan ‘ünlü fabrikası’ diye söz ediliyor, Kibariye ve Bergen oradan çıkıp tırmanıyorlar şöhret basamaklarını. Ne ki, Tüdanya’nın tek düşüncesi kendisinin ve ailesinin karnını doyuracak parayı kazanmak; yıldızlık üzerine düşünecek mecali bile yok.
 
VE TÜDANYA HAKİKATEN GELİR
“Aileniz nasıl baktı pavyonda çalışmanıza?” diye soruyoruz, gülümsüyor: “Onlar pavyonun ne olduğunu bilmiyordu ki. Annem ev kadınıydı, babam ayakkabı boyacısı. Bilselerdi gündeliğe gitmem için ısrar ederlerdi. Annem rahmetli oldu, babam pavyon ne demektir bugün bile bilmez. Radyodaki sanatçılar gibi sanat müziği okuyacağım sanıyorlardı.” Arabeskin yasaklı yılları, Orhan Gencebay dinlemek için pikap sahibi olmak lâzım. Tüdanya’nın da arabeske ilgisi yok zaten, pilleri çabucak biten kırık radyosunda sanat müziği ve türkü dinliyor. Favori sanatçıları Hamiyet Yüceses ve Neşet Ertaş… Şöhreti arabeskle yakalayan şarkıcı; “Ben bu insanlarla yetiştim işte.” diyor.
Cengiz Özşeker de onun sanat müziği okumasından etkilenmiş zaten ve Tüdanya arabesk furyasının estiği o yıllarda, ‘Dönülmez Akşamın Ufkundayız’ ve ‘Leyla Bir Özge Candır’ gibi ‘ağır’ parçalarla çıkmış sahneye. Bu arada patron, Bergamalı yoksul kızın pek de inanmadığı yıldızlık hayalini gerçekleştirmek için kolları sıvamıştır bile, iki ay boyunca gazetelere verilen gizemli ilanda ne fotoğraf vardır, ne açıklama, yalnızca şöyle yazar: “Tüdanya geliyor!”
Gazinoda bir gün segâh, diğer gün hüzzam okuduğu akşamlardan biri, diğerinden ayrılır ve Tüdanya, dikkat buyurunuz tıpkı filmlerdeki gibi ikinci kez keşfedilir: “İzmir fuarının meşhur zamanları, İbrahim Tatlıses ‘Ayağında Kundura’ ile fırtına gibi esiyor. Ben, gazinodan çıkıp eve gidiyorum. Çocuklarıma bakıyorum, yemek pişiriyorum. Fazla tanındığım söylenemez; ama bir akşam, Tatlıses’in saz ekibi gazinoya beni dinlemeye geldi. Aralarında, Uğur Bayer ve Bayram Şenpınar var. Sesimi çok beğendiler ve kaset yapmak istediler.” Kaset teklifi cazip; ama bir pürüz var; sahnede sanat müziği okuyan Tüdanya’nın kasette arabesk okuması isteniyor. O dönemin rüzgârından payına düşeni alma niyetindeki firma, makam bilgisini ‘tek hocam’ dediği radyodan öğrenen şarkıcıya pek de haksız sayılmayacak gerekçeler sıralıyor. Tüdanya o yıllarda ikna olsa da, hiçbir kasetinde Türk sanat müziği okumamış olmasına hâlâ üzülüyor: “Bana dediler ki, ‘Sanat müziği okuyan onlarca radyo sanatçısı var, seni kimse dinlemez. Nota da bilmiyorum ya. Belki de dinlenebilirdim, farklı bir yorum getirebilirdim; ama diretme şansım yoktu; çünkü bu işi onlar biliyorlardı. Ben orada sadece bir işçiydim, söyleneni yapmak zorundaydım.”
 
TÜDANYA’YI MEŞHUR EDEN ŞARKI
Sene 1983… İlk kaset ‘Sıra Sıra Dağlar’ 650 bin gibi yüksek bir satış rakamına ulaşır ve her iki taraf da para kazanır; ancak hemen arkasından gelen ‘Azap’ beklenen ilgiyi görmez. İlk kasette yer alan türküler, özellikle de Mustafa Topaloğlu’nun yeni meşhur ettiği ‘Oy oy Eminem’ çok sevilmiştir; ama ikinci kaset ağdalı arabesktir ve Tüdanya da çok isteyerek okumamıştır bu parçaları. İlk bakışta erken bir hezimet gibi algılanabilir; fakat şarkıcı kendisini şöhrete taşıyacak şarkıyı daha söylememiştir bile... 1986’da, yine bir fuar zamanı, başka bir firma çalar Tüdanya’nın kapısını.
Ellerinde bir şarkı vardır, İbrahim Tatlıses’e soyadını veren Yılmaz Tatlıses’in bağlamasıyla çalıp söylediği bir şarkı. Firma biraz tereddütlüdür, ‘Bu parça tutar mı, okumak ister misin?’ diye sorarlar kendisine. “‘Şarkı bana bir şeyler anlatıyor.’ dedim, o zaman; ama tam olarak hissedemiyordum. Çok sonradan anladım ki, sözleri Allah sevgisini ifade etmek için çok uygun.” Tüdanya, şarkıyı okuyor burada: “Her şey yalan gerçek sensin/ Gelirse dert senden gelsin/ Bence aşkın kendisi sensin/ Seni sevmeyen ölsün.” Sonra soruyor: “Sizce de öyle değil mi?”
Bu arada Tüdanya ikinci evliliğini yapmıştır ve bu kaset için stüdyoya girdiğinde yedi aylık hamiledir. Temmuz sıcağında, önünde bir kova buz, hem kıtır kıtır buz yiyor hem söylüyor. Sonuç korsanlar hariç 2 milyon satan bir kaset ve kaçınılmaz şöhret.