Sınavlar açıklandı. Kazananlar sevindi. Birinci sınavın ilimiz bazında geçen senelere göre düşüş var. Sebebini bilende yok gibi geliyor. Herkes kendine, başkasına soruyor. Neden düşüş oldu?
Bilende var mı? Bilinmez. Kimse bilmiyor.

Ülke ölçeğinde belli yerimiz vardı.Sınavlar açıklandığı günler seviniyorduk. Öğrenci de değiliz, belki sınava giren yakınımızda yok. Aidiyetten.

İlimizin adı başarılı illerin gözbebeği haline geldiğine şahit olduk. Kimse başarısızlığın nedeni budur diyemiyor. Hep iyi olduğunu düşünmekte insanı yanıltabiliyor.

 Her zaman işlerin sağlıklı yürüdüğüne inanırken, umulmadık  şekilde sonuç elinize gelince insan tuhaf oluyor. Başarıya alışanlar düşüşe, şahit olunca aklı başından gidiyor. 

Sınavlarda adımızı duyuran Burdur ilinin öğrencileriydi. Yine 9. ‘luğa düşmemize neden öğrencilerimiz. Kalıcı başarıyı herkes ister. Başarıda çıta aşağıya değil, yukarı çıkmalıdır. 

Bizler açıkça şunu diyebilmeliyiz. Bu sınav sonuçlarında okul adına ilk suçlu benim demeli herkes.

Günahın büyüğü bendedir. İdareciyse idareci, öğretmense öğretmen bunu diyebilmelidir. Eskiden doğru yapıp da uygulanmayan ne varsa tekrar gözden geçirilmelidir. 

Başarıyı nasıl sahiplendiysek, nasıl hepimiz sevinerek, coşkulu, gururlu kabul ettiysek aynı şekilde başarısızlık da hepimizindir. 

İyiliklerde varım diyenler, zor durumlarda da vebali başkasına yükleme basitliğine düşmemelidirler.Yalnız insanların yapısında bu var. Başarının altında imzası vardır, madalyanın   takılmasında emek sarf etmiştir, karabulutlar olursa günahı olduğu halde, bigünah olduğunu savunmaya kalkanlar olabilir. 

İnsan olarak öğrencilere, anne babalar olarak yapılan fedakarlıkları dillendirmek hakaret olur. Çocuğu okuyanların yaptığı insanüstü diğer gamlıkları düşünsek insan göz yaşlarını tutamaz. 

Velilere de özellikle görev düşüyor. Çocuklarının ufak başarısında hemen cep telefonu almaları. Müzik çalar türü aletleri hediye etmeleri. Zamanında  müdahale etmemenin cezalarını kısa zamanda çekmekteler.

 Hiç umulmadık durumlarla karşı karşıya kalınca insan donup kalıyor. Cep telefonu gerekli mi? Aile kendi karar versin. 

Lakin cep telefonuna ayırdığı  zamanı öğrenci ders çalışmaya ayırsa mutlak surette başarı artacaktır. Gecenin bir saatinde kalkıp mesaj yazma hevesi gibi ders konusunda da olsa hem aile, hem okul, hem de öğrenci mutlu olacaktır.

 Bilinçsiz kullanılan eşyaların zararını kimse telafi edemez. Hele akıla dayalı konular daha çok önem arz eder. Ortaöğretim çağında ki, öğrencilerin en sinsi ve acımasız yanlış davranışların başında, arkadaşlıklardır. 

İnsanlar hem toplumsal varlıktır diyorsunuz , hem de arkadaşlığa karşı çıkıyorsunuz diyenler olabilir. Öğrenci bahsettiğimiz arkadaşlık sahasına girdiğinden sonra iflah olmaz şekilde ders notları düşüyor.

 Velilerde bunların farkındalar. Toplumun her kesimi dikkat etmeli.  Gençlerden kimileri caddelerde birbirlerine kız- erkek olarak örf adete ters davrandıklarını biliyorlar. 

Ama çevreyi umursamıyorlar. Nasıl olsa ailem uzakta diyerek , kendince özgürlüğe kavuşmuş oluyor. Bu öğrencilerin davranışlarına şahit olan geriden gelen nesilde onların izinden gitmeye başlıyor. 

Kötülükler çok hızlı yayılıyor. Aynı gençler kütüphaneye giden ağabeylerini görseler , kütüphaneye gitmeye heveslenmezler.

 Sınava ciddi olarak hazırlanılmalıdır. Velilerde okulları ziyaret etmelidir. Öğrencinin de  derslerine çalışmaları şarttır.

 Test çözmesi gerekiyorsa test çözmelidir. Etüt yapması gerekiyorsa etüt yapmalıdır.  Meslek lisesindeyse mesleğiyle alakalı kitaplar okumalıdır.

 Deneme sınavları çözmelidir. Özel ders almalıdır. Çıkan soruların ışığında sınava çalışmalıdırlar. 

Dört yıllık öğretim boyunca ailesinin, öğretmenlerin, devletin emeklerini “sıfır” çekerek ödememelidir. Memleketi için mesaja ayırdığı vaktin çeyreğini kendine ve ülkesine ayırmalıdır.  

Zaman yetmedi, sorular uzundu, kısaydı, zordu, kolaydı; sorular hep aynıdır. Antrenmanlı olan öğrenci hep bir adım öndedir. Kitapla haşir neşir olmalıyız ki başarıya ulaşabilmeliyiz.