Bana çok tipik geldi umarım size de tipik gelmiştir. Nerden aklına geldi nohut,nerden aklına geldi leblebi?
        Kırsal alanda bazı yerleşim birimlerinde nohut tarlaları çok bulunur. Her toprakta nohut yetişmez. Tarımla uğraşanlar bilirler. Sulak olmayacak, gücünü yıllardır ürettiği için yitirmeye yüz tutmuş, sulanmayacak ancak bir miktar yağış alabilecek topraklar nohut üretimi için normaldir. Nohutla birlikte mercimek ve benzeri bitkiler topraklarda üretilebilir.
        Ülkemiz nüfusunun büyük bir bölümünün kırsal alanda,yani bugün belde dediğimiz, köy ve mezra dediğimiz yerleşim birimlerinde yaşarken Anadolu'nun özgürlük kokan topraklarında ki üretim çok çeşitli idi. Buğday en önde gelen tahıllardandı.
        Anadolu insanı gelecekte üreteceği tahılın tohumunu kendisi ürettiklerinden seçer ve bir kenara koyardı. Özenle ayrılan ve bir yere yerleştirilen tahıllara tohumluk adı verilirdi. Her üretilen sebze ve meyvenin belli bir tadı ve nefis bir kokusu vardı. Ayrı bir değeri olan o meşhur sandıkların kapağı açıldığında etrafa dağılan kokular insana ayrı bir keyif veriyordu.
       Genç kızlar ve gelinlerle annelerin ayrı sandıkları bulunur, bu sandıklarda elma, armut ve benzerleri kışa saklanır, uzun kış geceleri sandık açılır bir miktar meyve çıkarılır tatlı bir gecenin tüketimi sağlanırdı.
       İdare ve lambanın çıkardığı aydınlıktan kurtulmak isteyen kırsal alanda yaşayan insanımız büyük yerleşim birimlerine göç etmeye başladı. Bu göçler giderek birbirini kovaladı. Akrabadan birisinin öncülük ettiği ailenin hemen tümü onun yardımları ile büyük yerleşim birimlerine göç etti.
      İdare ve 5 numaralı lambanın ışığı ile yetinmeyen insanımız 220 voltluk bir ampulün ışığında oturmayı yeğledi. İdare ve lamba döneminde kırsal alanda yaşayanlardan varsıl olan ailelerin çocukları eğitimden geçiyor ve ülkenin yönetiminde görev alabiliyordu.
      Göç olayının yeni başladığı ve yoğunlaştığı dönemlerde bir patikadan oluşan ulaşım yollarını geçerek köy ve mezralara ulaşan çerçi dediğimiz kişiler, çocukları bir tarafı yanmış, diğer tarafları kavrulmuş sürmeliyi yani çerezi bir yumurta ile buluştururlardı. Çerçinin ya güçlü bir merkebi yada güçlü bir atı bulunurdu. İki büyük sandık bulunan hayvanın sırtında birinde satılan diğerinde alınan karşılıklar saklanırdı. Ara sırada kırsal alana girerken bağıran çerçinin etrafı kısa sürede çocuklarla dolardı. Yumurtayı alan gelir ve sürmeliden bir bardak alır eve gitmeden onu yolda bitirirdi.
      O dönemde aklını kullanan çerçiler daha sonra daha karlı basamaklara yükselirlerdi.
      Çerez denilen kuru yemiş ile kırsal alanda dünün çocukları nasılda kolayca kandırılıyor evdeki birkaç yumurta ister istemez az sayıya indiriliyordu.
       Geçenlerde yerel basında bir yazı dikkatimi çekti. Adını vermek istemiyorum reklam olur. Çocuğunu adı belirtilen okula giriş kaydı yaptırana bir kilo leblebi hediye edilecekmiş.
     Nohudu başkaları yetiştiriyor, onu biz leblebiye dönüştürüyoruz. Nohudu yetiştiren üreticiden bahsedilmezken onu leblebiye dönüştürenden bol, bol söz ediliyor.
     Eğer bir kilo leblebi ile öğrenci alabiliyorsak,leblebinin reklamı yeterince yapılmış demektir.
Umarım adı geçen okuldan mezun olan genç için ilerde bir kilo leblebi baş kakıcı olmasın.
    Bizim insanımız güzel şeylerin üretilmesinde önemli katkılarda bulunmaktadır. Eğitim ve öğretim veren kurumlara bir kilo leblebi ile başlamak bir başka tat veriyor olmalı. Biz bir avuç çerezle bu günlere geldik.Geldik derken beklide hata ediyorum.
    İnsan yaşlandıkça çok değişik olgulara tanık oluyor. Sizin birkaç dakikanızı aldım. Çerezi, leblebi yaptık ne mutlu bize.