Dinler ayıdır Muharrem. Allah’ın ayı dermiş Hz. Muhammet bu ay için. Gerçi her gün Allah’ın günü fakat bu ayda ki rahmani bereket, ilahi feyz ve coşan kerem göz ardı edilmemelidir. Birçok Peygamberin yaşadığı kerametlerin özellikle bu aya denk gelmesi ise, asla bir tesadüf değildi. Hz. Âdem’in tövbesi bu ayda kabul olmuştu. Hz. Yusuf kardeşlerinin attığı kuyudan bu ay kurtulmuştu. Evlat acısıyla yanıp tutuşan Hz. Yakup bu ay evladına kavuşmuş. Hz. İbrahim Nemrut’un ateşinden bu ayda kurtulmuş. Hz. Nuh’un gemisi bu ayda Cudi dağına oturmuş. Hz. Yunus balığın karnından bu ayda kurtulmuştu. Hz. İsa bu ayda doğmuş ve göklere kaldırılmış.

Başlangıçtır Muharrem. İslamiyet’in başlangıcı. Hicretten on altı yıl sonra Hz. Ömer’in başkanlığında toplanan bir meclis Hz. Muhammet’in hicretini (638) hicri yıl olarak kabul etmiştir. O nedenle hicrettir Muharrem. Kötülüklerin terki, zulmün defidir. Peygamberin ayak sesidir Muharrem. İslam’ın gücü, imanın nurudur. Müminlerin yeni yılıdır.

Matemdir muharrem. -“Hasan ve Hüseyin benim dünyada kokladığım iki çiçeğimdir” diyen Nebi’nin çiçeklerinin solduğu gündür muharrem. Ne demişti Hz. Muhammet: -“Size iki emanet bırakıyorum. Onlarla yolunuzu doğrultursunuz. Biri Kuran, öteki ehli beytim” Efendimizin bıraktığı emanetin katledildiği günden beri “yastır” muharrem.

Ker-belaydı muharrem. Muharremdi ker-bela. Aşktı ker-bela. Hüseyin’in Rab’ına olan aşkıydı. Sevginin nefrete karşı savaşıydı. Hakkın, adaletin arayışıydı ker-bela. Vefanın vefasızlığa cihadıydı. Zulümdü ker-bela. Vahşetti ker-bela. Cinayetti ker-bela. Makam-mevki hırsıydı. Makam-mevki sevgisinin Ehli Beyt sevgisini çiğnediği yerdi. İnsanlığın salasının verildiği yerdi. Zeynep’in sahrada duyulan çığlığıydı ker-bela. –“Unutmayın” diyordu Zeynep. –“Yarın hesap vereceksiniz. Allah sormayacak mı size? Dedem Resulullah sormayacak mı? Neden budadınız çiçeklerimi dediğin de ne cevap vereceksiniz?” Ağıttı ker-bela. Ağlamaktı ker-bela. Çığlıktı ker-bela. Yanmaktı ker-bela. İnlemekti “Su…su” diye. O nedenle ki; Ehli Beyti anmaktı muharrem. - “Kim bir bardak soğuk içerse beni ansın” diyen Hüseyin’i anmaktı. Hüzündü Muharrem. Fatma Ana’nın hüznü…Aliyyül Murtaza’nın hüznü…Zeynel Abidin’in hüznü.

Ah Hüseyin! Resulü Ekrem’in gülü. Hz. Ali’nin gözünün nuru. Hz. Fatma’nın “ciğerparem” dediği yiğit. Daha bir yaşında iken Hz. Fatıma’nın kollarında ağlayan Hüseyin’in sesini duyan Hz. Muhammet: – “ Hüseyin’imi ağlatma Fatıma, onun ağlaması benim ciğerimi deliyor, sinemi yakıyor” diyordu. Ve artık sen sustun Hüseyin. Sen sustun yürekler ağlar. Sen sustun gök kubbe ağlar. Sen sustun insanlık ağlar. Sen sustun ker-bela ağlar.

Haklılığın onuruysa insanı yaşatan, haklıydı Hüseyin. Haklılığın onuruysa insanı yaşatan, yaşıyordu Hüseyin. Her doğru kalpteydi Hüseyin. Her iyiliğin, her güzelliğin adıydı Hüseyin. Şefkatti Hüseyin. Adaletti Hüseyin. Masumiyetti Hüseyin. Kendini bilene ibretti Hüseyin. Nefsini bilmeyene nefesti Hüseyin. Dünyanın şöhretini eliyle itip, şehadet şerbetini içen şehitti Hüseyin.

Susmanın utancı öldürürse insanı, biz susmadık. Ker-belayı unutmadık. Yezidi unutmadık. Hüseyin’i unutmadık. Evet, takdiri ilahi olduğuna itiraz etmedik. Lanet etmeyi de ihmal etmedik. Fuzuli gibi, ker-balayı anmayı görev bildik. Anlatmayı, yazmayı şeref bildik. Ne büyük şerefti, şerefli insanları anmak. Ne güzeldi Hüseyin için Fatma anayla birlikte gözyaşı dökmek.

Her Muharrem ayında bir Hüzün rüzgârı eser yeryüzünde. Hüseyin!..Hüseyin! diye… Makamı hüzün…Makamı Hüseyin…

Makamı cennet olan cennet efendileri; İmam Hüseyin’e selam olsun. İmam Hasan’a selam olsun. Muharrem ayınız mübarek olsun.

Leyla Yargı Mantar

[email protected]