Yaşam yolunda maceraya hazır mısınız?
Yaşam yolunda yapılan her yolculuk bir anlamda içe yapılan yolculuğu da tetikliyor. Aslında yol içimizden başlıyor. Yollar çağırırdı insanı; derinlerimize varma çabasıydı bizimkisi… Kimimiz hedef seçmeyi ve seçtiğimiz hedefe varmayı sevdik. Kimimiz içinse gittiğimiz yerin hiçbir önemi yoktu, asıl olan yolculuğun kendisiydi…“Arazinin içindeyken, araziyi tam göremezsiniz” demiş Ralph Waldo Emerson. Bu yüzden bazen kendimizi anlayabilmek, yaşamımızı gözden geçirebilmek için içinde bulunduğumuz çevreden, hatta çevremizdeki insanlardan dahi uzaklaşmamız gerekiyor.
Her yolculuk bir anlamda içe yapılan yolculuğu da tetikliyor. Aslında yol içimizden başlıyor. Yaşadığımız şehirden uzaklaşırken, içimizdeki “ben”e yaklaşıyoruz, yolculukla birlikte… Çünkü yoldayken her şeyden uzaklaşıp, kendimizle baş başa kalabiliyoruz. Bildiğimiz yerlerin ve bildiğimiz hayatın dışına çıkarak yaşamı, kendimizi ve düşüncelerimizi tazeliyoruz. Yolculukta yaşadıklarımızla, gördüklerimizle yeni bir bakış açısı kazanıyoruz.Nesimi, ta Bağdat yöresinden kalkıp Hacı Bektaş Veli’nin yanına dek yolculuk yapar. Hacı Bektaş Veli’nin belki kabul etmediği Nesimi, yüreğine bakar, ta içine… Gezer, görür ve yanar. Sonra dile gelir ulu pir:
“Kâh çıkarım gökyüzüne, seyrederim âlemi… Kâh inerim yeryüzüne, seyreder âlem beni” diyerek kimselerin görmediği âlemi gökyüzünden seyran eyler.
Nesimi, Bağdat’a döner. Bu yolculukta kendini bulur. İçine bakmıştır çünkü. Âlemi seyrederken âlem de onu seyreder.Her yere seyahat edebilirsiniz tabi paranız var ise.  Zaman ayırır planlar yapar evinizden, konfor alanınızdan uzaklara gidebilirsiniz..  Yeni ülkelere yelken açar, dağlara tırmanır,  yeni lezzetler peşinde; belki de gurme  olma yolun koşarsınız, yada kendinizi geliştirmek, yeni bilgiler öğrenmek için seyahat  yaparsınız..
Güzeldir  yola çıkmak.  Yeni yerler keşfeder, farklılıklar görüp, vizyonunuzu genişletip mutlu ama bir o kadar da yorgun olarak konfor alanınıza dönersiniz. Sonrası mı rutin hayat koşturmacası ta ki yeni yolculuğa çıkana kadar ..Peki  ya hiç kendinize yolculuk yaptınız mı? Nasıl yada neden  dediğinizi duyuyor gibiyim.  Korktunuz mu yoksa kendiniz ile yüzleşmekten…!  Bilinçaltınıza saklanmış korkularınızdan, hırslarınızdan, güvensizliklerinizden, kıskançlıklarınızdan, bastırdığınız tüm duygu ve hislerle karşılaşmaktan.
Kime sorsam herkes mükemmel, iyi kalpli, cömert, alçak gönüllü, özgüvenli,  istediği mevkilere ulaşmış, herkese yardım eden, vicdanlı doğru İnsan…  Öyle misiniz? Ya da öyle miyim?  ACABA…Gerçekten öyle miyiz? Yok mu bilinçaltımızda saklı olan, zihnimizin  ücra köşelerinde gezen korkularımız ve karanlık yönlerimiz, yok mu?  Farkında mıyız yoksa hasır altı mı  yapıyoruz?
Mesela kızdığında öfken kime? Yaşanan olumsuzluklar kime neye göre yanlış? Kendimize ne kadar dürüst davranıyoruz!?..  Aslında tepkimiz karşıdaki kişi ya da olaya mı? Yoksa istediklerimizin yerine gelmediği için kendimizi saklamak için dışarı vurduğumuz  tepki midir?Hepimizin dışarıya  hatta kendimize bile göstermekten, dışa vurmaktan çekindiğimiz  korkularımız, öfkelerimiz,  kıskançlıklarımız, kabullenemediğimiz  affedemediklerimiz  yok mu? Evet içimizde sevmek kadar nefret etme hislerimiz, bağışlamak yerine öfkelenmek, anlamak yerine saldırmak, karşı çıkmak için gösterdiğimiz tepkilerimiz var.  Kontrol edemediklerimiz..  Yüzleşmekten korktuklarımız. İçimizde bütün iyi yada kötü olarak adlandırdığımız kontrol edemediğimiz duygularımız  var.
İç dünyamıza  yönelirken  kendimize neden, neden, neden  gibi sorular sorarak özümüze ulaşmaya çalışabiliriz. Neden kızdım? öfkelendim? kıskandım?  Bunların altında ne yatıyor? Neden güçsüz hissediyorum diye sorular sorarak;  bilinçaltında yatan  bizi rahatsız eden duyguya ulaşabiliriz..
Ulaştıktan, Öz deki hissi keşfettikten sonrası kolay, ya kabul ederiz  yada değiştirmeye dönüştürmeye çalışırız yada terk ederiz..
Tabi ki bu seyahat sizi biraz yorabilir ama sonrası…  Sonrası  daha sakin daha heyecanlı, daha mutlu, daha sağlıklı olabilirsiniz..  Çünkü her bastırılan, hasır altı edilen duygular, hisler bir süre sonra bedende sıkışarak bir hastalık olarak dışa vurur..  Sen Zihnini, bedenini, bilinçaltını dinlemez isen o da seni dinlemiyor ve hastalıkların baş gösteriyor…Şimdi sakin bir yere oturup biraz nefes çalışması ve meditasyon yaparak iç dünyana yolculuğa çıkmaya ne dersin?  Aslında sen bir mucizesin. Başlı başına hücrelerden oluşan bir yaşam fabrikasısın.. Yeter ki hücrelerimizde oluşan hislerimizin farkına varıp, kendimizi bağışlayarak, kabul ederek ve  değişime dönüşüme açık olalım. Farkındalıklarımızı Fark edelim.  HAYAT GÜZEL.