Hele vaktinde imkânları israf eden gençler için çok zor geçecek zamanları. Okuma şansını öğrenciler mutlaka değerlendirmeliler.
Çevrelerinde ki zamanında çalışan insanların imkânlarının sağladığı kolaylıklara sahip olmak istiyorsa çalışmaktan, kitap okumaktan başka çareleri yoktur.
Fakir ailenin derdini anladığımı düşünürüm. Yerine göre ayakkabımız olmadı, lastik pabuçları giydim. Lastik pabucun alternatifi olan naylon ayakkabılardan da nasibimi aldım. Yaz sıcağında ayaklarımın terlemesiyle çektiğim ıstırabı ben bilirim. 
Gündemde birçok hadise varken nereden çıktı “ fakirlik” yazısı diyenler olacaktır. Öğrencilerin çok dikkat etmesi gerektiğine, çalışmalarının zaruri olduğunu, gece gündüz kitap okumalarının kendilerinin kurtuluşları olacağının idrakine varmaları gayesiyle yazıyorum bu yazıyı.
Karneler verildikten sonra işim gereği dairelerden birine gittim. Oradaki görevli tanışılmış olduğunu andırır şekilde başıyla selam verdi. Bende selamını aldım. Bir türlü çıkaramadım. Öğrencim olduğunu düşünmedim, çünkü öğretmeni olsam mutlaka hafızamda yeri olurdu.
İkinci kez gittiğimde mecburen işimden dolayı, bu sefer elinde çay ve tabağa konulmuş ikram etti. Ben içmeyeyim dedim. Yok, sizin için getirdim dediğinde afallamıştım. Çayımı içtikten sonra teşekkür edeyim diyerek bardağı vereyim diye kapıyı çaldım. Girince dedim ki, kusura bakmayın, tanıyamadınız değil mi? Dediğinde daha da şaşırdım.
Öğrencim değilsin, evet dedi, fakat öğrencinizin velisiyim dedi.  Zor şartlardan bahsetti. İmkânsızlıklarından, elerlinin geniş olmadığından, tedavilerinin pahalılığından da anlattı. Doktora gittiklerinde” yüklü masrafları olduğunu söyleyince “ nasıl geçiniyorsunuz diye sordum?
Eşinin işinin olmadığını, kendisininde kısa süreli işyerine girdiğini anlattı. İnsan dert ortağı olur ya, kendimi öyle hissettim. Yemek yeme ihtiyacım vardı. Dairede ki işimin bir an önce bitmesini istiyordum. Çünkü yemek yemeliyim. 
Çalışan kişinin anlattıklarını duyunca ne açlık kaldı, nede iştahım, hiç yemek yemeyecek hale geldim. Ümidi çocuğuydu. Ne olur okusun diyordu. Okumalıydı çocuğum, mutlaka okumalı. Okumalı ki iyi insan olsun. Fakirlikten yokluktan çok çekiyoruz ailecek, tedavinin masraflı olması, sosyal güvencelerinin olmayışından kaynaklanan sıkıntıları had safhadaydı.
Ailenin dertli ve fakir olması yüreğime oturdu. Hiç olmasın çocuğumun daha rahat ders çalışması için imkân olsa dediğinde, tanımış olduğum yetkiliyi aradım. Aradınız ama “para” konusunu nasıl hallederiz dediğinde, sağ olsun yetkili arkadaşımız masrafıda üstlenmişti.
İyiliğine karşılık hemen ziyaretine gittim. Memnuniyetimi anlattım. Birinci dönem itibariyle öğrencinin karnesinde zayıfları var. Olabilir öğrencinin geleceğine katkıda bulunalım için çabaladık arkadaşla. İkinci dönem umarım öğrenci ailesinin istediği şekilde çalışır, başarılı olur.
Karnesinde ki zayıflarının sebebi olarak ders çalışmadığını ve okulu önemsemediğini düşünen veli ikinci döneme ümitle bakıyor. Öğrencilerin niçin hala ders çalışmadıklarını da anlayamadım.  Babasının, annesinin durumlarını akşam bir saat düşünse mutlaka başarılı olur.
Öğrenciler gelecekleriyle alakalı imkânları, olabilecekleri ne yazık ki kavramıyorlar. Hayatta gelecek zaman diliminde de başkasının himayesinde ömrü hayatını devam ettireceğini düşünüyorlar. Sorumluk sahibi evlat olmalı ki, fırsatları değerlendirebilsin, mücadele etsin, çalışsın ve ailesinin ümitlerini boşa çıkarmasın.
Ne yazık ki çoğu öğrenci içinde bulundukları nimetlerin değerini bilmiyor. Köylerden taşımalı gelen öğrenciler kadar başarılı olamayan imkânlar içinde yüzen öğrenciler var.
Sabahın beşinde, altısında kalkıp yola düşen öğrencide ki şuur ne yazık ki, devlet veya aile imkânlarına sahip birçoğu zamanlarını boş meşgalelerle heba etmekteler. Öğrencinin kaloriferi yanıyorsa, yemeği saatli pişiyorsa, sıkıntısı da yoksa zayıfı olmamalıdır.
Garibime giden burası benim için. Öğrencinin derslerden başka alanlarda kendini göstermesini kendisi okullardan mezun olunca anlatır.