Figânî köyünde doğup büyüyen her yetişkin kimse, köyün neden bu adla isimlendirildiğini zannederim merak ederler. Ben de bunlardan biri olduğum için, bu konuyu araştırmayı düşündüm ve Amasya Bayezıt İl Halk Kütüphanesi’nde bulunan bazı tarihî eserlerden incelemelerde bulundum.

Ma’lûmdur ki, Osmanlı İmparatorluğu zamanında Figânî köyü Amasya’ya bağlı bulunuyordu. Bu itibarla; köyümüzün adını taşıyan Figânî isimli şahıs, Amasya’da yaşamış olduğundan, Figânî hakkındaki bilgileri Amasya kütüphanesinde bulma ihtimali daha kuvvetli olduğundan, bu konuları söz konusu kütüphanede incelemeye karar verdim ve neticede bazı bilgilere ulaşmış oldum.

Amasya Bayezıt İl Halk Kütüphanesinde Amasya Tarihi diye bir kitap elime geçti. Bu eser Osmanlıca olup, Meşhûr Amasyalı tarihçi Abdizâde Hüseyin Hüsameddin’in kitabıdır. Merhum Abdizâde Hüseyin Hüsameddin Efendi Amasya’nın yerlisi olduğundan, Amasya’da cereyan etmiş olayları çok mükemmel bir şekilde kaydetmiştir. Bu münasebetledir ki, adı geçen eseri baştan tedkik etmeye başladım ve üçüncü ciltte Figânî köyünün ilk atası sayılan Figânî İshak Çelebi’ye ait bütün bilgileri buldum ve köyümüze bir hizmet düşüncesiyle bu konuyu belgelemeye karar verdim. 

Figâni köyü mensupları olarak, herhalde ilk aklımıza gelecek olan “Figânî” isminin ne anlâmlara geldiği ve bu ismin kimden kaldığını öğrenmek olmalıdır sanıyorum. O halde, önce “Figânî” isminin sözlük anlamlarını kısaca kaydetmeye çalışalım..

Figânî İsminin Lügattdeki Anlamları:

Figânî kavramı farsçadır. Bu kavramdaki “g” harfi, Arap alfabesindeki “?” (ğayn) harfi karşılığındadır. Türkçe’de “g” harfiyle kullanılmaktadır. Figanî isminin önündeki “î” nisbiyedir. İsmin aslından değildir. Yâni; “figan’a mensup” demektir. (????) (“ga” uzun okunur. F.i.): ıztırap ile bağırıp çağırma, inleme (1/a), nale ve feryat: figan naleden daha yüksek sestir (1/b), acılı ses, çığlık ve hâle (2) anlamlarına gelir.

Figânî isminin anlâmlarını öğrendikten sonra, herhalde bu ism niçin köyümüze ad olarak verildiği de hatırlarımıza gelecektir. Bu gayet normaldir. O halde, kısaca bu ismin sahibinden de kısaca bahsedelim..

FİGÂNÎ KİMDİR?

Tarihte Figânî isminde çok meşhur kimseler gelip geçmiştir. Biz burada, bu isimlerin tamamından bahsedecek değiliz. Bizim üzerinde duracağımız Figânî ismi, sadece kendi köyümüzü ilgilendiren şahıs olacaktır.

Köyümüzün adını taşıyan Figânî kimdir? Bu şahsın gerçek adı nedir? Şimdi de bu husus üzerinde fazla detaya kaçmadan gereği kadar açıklamalarda bulunalım..
Köyümüze adı verilen Figânî; Figânî İshak Çelebi’dir. Figânî İshak Çelebi, meşhur Selçuklu komutanlarından olan Torumtay’ın torunlarından Muhammed İshak Çelelebi’nin oğludur.

Figânî İshak Çelebi, Osmanlı Devleti zamanında (Sultan II. Bayezid’in büyük oğlu olan) Amasya Valilerinden Sultan Ahmed’in oğlu Şehzâde Murad’ın arkadaşıdır. Meşhur Osmanlı padişahlarından Yavuz Sultan Selim Han Trabzon valisi iken, Sultan Ahmed de Amasya’da vali olarak bulunuyordu.

Rivâyetlere göre Amasya valisi Sultan Ahmed Figânî İshak Çelebi’ye, oğlu Şehzâde Murad’ın arkadaşı olması münasebetiyle, aynı adı taşıyan Figânî köyünün bulunduğu yerin arazisini tahsis etmiştir. Bir başka söylentiye göre de; Figânî İshak Çelebi idam edildikten sonra, Amasya Valisi Sultan Ahmed halkın dedi-kodusundan kurtulmak amacıyla, Figânî İshak Çelebi’nin akrabâ-u taallügatına bugünki Figânî köyünün bulunduğu araziyi vermiştir. Meşhur Amasyalı Tarihçi Abdezâde Hüseyin Hüsameddin’den aşağıda nakledeceğimiz açıklamalar bu hususları te’yit etmektedir. Henüz bu konuyla ilgili belgelere ulaşma imkânı bulamadığımdan, şimdilik üzerinde durmaya gerek yoktur. İnşâ-Allah bu belgeler ileride elimize geçerse tekrar değerlendiririz.. Figânî İshak Çelebi’nin akrabâ-u taallügatı kendilerine tahsis edilen araziye yerleşmişler ve bunların bulunduğu yere, Figânî İshak Çelebi’nin adına izafeten, Figânî ismi verilmiştir.

Meşhûr İran Şahlarından Şah İsmail, adamları vasıtasıyla zamanın Amasya valisi olan Sultan Ahmed’i çeşitli hediye ve eğlencelerle oyalayıp Anadolu’da ilerlerken, Figânî İshak Çelebi adıyla meşhûr olan muhterem zât, Amasya Valisi Sultan Ahmed’in gafletine karşı bir ikazda bulunmak maksadıyla özel bir destan hazırlayıp Şah İsmail’i tahkir ve dolayısıyla da Sultan Ahmed’i bu konuda ikaz etmeye çalışmıştır.

Meşhur Amasyalı tarihçi Abdizâde Hüseyin Hüsameddın Efendi, Şah İsmail’in adamlarının Anadolu’da yaptığı katliam ve tahribatı detaylı bir şekilde kaydettikten sonra Figânî İshak Çelebi’nin çok değerli bir insan ve aynı zamanda Şehzâde Murad’ın çok samimi adamı olduğu hakkında aynen şunları yazmaktadır:

“Acemler ve Şiîler, işte bunun sevincinden cûş ve hurûş etdiler. Bu cûş (3) ve hurûş (4) esnasında hayli arbedeler olmuş, hayli Türkler hakaret görmüş, hissiyât-ı diniye rencide edilmişdi. Bu hallerden Sultan Ahmed’e şikâyet etmek faidesizdi. Çünki duyurmak güçdü.

“ Meşahir-i (5) şüarâdan (6) ve Amasya’nın asil bir hanedanı olan Torumtay ahfâdından (7) Şehzâde Murad Bey’in müsahibi (8) (Figânî İshak Çelebi) bin Muhammed Çelebi Sultan Ahmed’e bu halleri duyurmak maksadıyle Şiîleri, Acemleri ta’n eden hicviye kılıklı bir destan yapmışdı. Halk arasında bu destan okunur, Şiîler kızdırılırdı.” (9).

Zamanın Şiîleri, Şah İsmail’in bu mel’anetlerini bir destan hazırlayarak engellemeye çalışan Figânî İshak Çelebi’yi idam ettirmek için teşebbüse geçerler. Nihayet kendi aralarında bir iftira atmaya karar verirler. Bu konuyu, Amasyalı tarihçi Abdizâde Hüseyin Hüsameddin Efendi aynen şöyle kaydediyor:

“Acemler bunu hazmedemediler. Sultan Ahmed’in en ziyade iğtimad ettiği bir zat ile Figânî’nin Şehzâde Murad Bey zâdeye alâkası ve su-i niyeti olduğunu icad ve iftira ederek Sultan Ahmed’i inandırmışlardı. Bîçare (Figânî) bilâ tahkîk (10) (912) senesi Şevvalinde sulben (11) idam edildi.”(12)

Tarihçi Hüseyin Hüsameddin, Figânî İshak Çelebi’nin halk arasındaki değerinden de şöyle bahsediyor:

“Amasya’da elime geçen bir tezkire-i şuarâda Amasyalı (Çeşmi Çelebi)’ nin şu kıt’ası, herhalde bu (Figânî) hakkında olacakdır:

“Hazînim (13) durmayub ağlar duçeşmim (14) boğub âhımı gelûmi (15) makta’(16) etdi,

“Bu kalbin nâlesi (17) ağlatdı halkı, Figânî göklere yükseldi gitdi.” (18).

Figânî İshak Çelebi’nin idamı halk üzerinde o kadar çok tesir meydana getirmiş ki, Amasyalı (Çeşmi Çelebi) yukarıdaki beyti söylemiştir.
Figânî İshak Çelebi’nin idamından sonraki gelişmeleri, tarihçi Hüseyin Hüsameddin şöyle anlatıyor:

“Amasya Kadısı Muslihzade Abdurrahman Efendi, bir tarafdan kendisine karabet-i (19) sıhriyesi (20) olan Figânî vak’asından, diğer tarafdan bu badirenin önüne duramadığından dolayı dil-giîr (21) olan halkın acı sözlerinden hastalandı. Sultan Ahmed hakkında hayli söylendi. Sonra vefat etdi. Yerine Müeyyedzâde (Şemsüddin Ahmed Efendi) Amasya Kadısı oldu…” (22) .

Amasyalı tarihçi Hüseyin Hüsameddin, Figânî İshak Çelebi’nin idamından Amasya Müftüsü Acem Sinan Efendi’nin eli olduğunu şöyle açıklıyor:

“Fakat kadî-i merhumun oğulları (Muhammed, Mahmud, Seydî) Çelebiler Amasya’da duramadılar, kaçıp Trabzon’da Sultan Selim’in yanına gitdiler. Figânî vak’ası da Sultan Ahmed’in mevkiini , nüfuzunu (23) halkın nazarında hayli küçüldüp kırdı. Acemleri bu nisbetde neşelendirdi.

“Lâkin Figânî’nin akrabâ-i taallukatı çok oldukça sahib-i nüfuz idiler. Bu iftirayı Sultan Ahmed’e arz edenin müfti Acem Sinan Efendi olduğunu zannetdiler.
“913 senesi evailinde (24) Amasya müftisi ve Sultaniye Müderrisi mûma-ileyh (25) (Acem Sinan Efendi) bir gece yatağında füc’eten (26) vefat etmiş olduğu anlaşıldı.Yerine Tokat’da Hatuniye Müderrisi olan Nakîbü’l-Eşrâf Kaymakamı (27) Koca Emîr (İbrahim Efendi) müderris ve müfti olarak geldi.” (28).
Figânî köyünün ilk atası sayılan merhum Figânî İshak Çelebi, Amasya halkı arasında sevilen, saygı duyulan çok muhterem bir zatdı. Onun hakkında daha geniş bilgi edinmek isteyenler, Hüseyin Hüsameddin’in meşhur eseri olan “Amasya Tarihi” ni tedkik edebilirler.

Şunu kesin olarak bilelim ve kabul edelim ki; Figânî İshak Çelebi, Amasya halkı içerisinde sözü-sohbeti dinlenen ve hem de çok sevilen bir şahıs olduğu ma’lûmdur. Şâyet böyle biri olmamış olsaydı, Amasyalı şâir Çeşmi Çelebi onun hakkında: “Figânî göklere yükseldi gitdi” beytini söylemezdi. Böylesine muhterem bir zâtın neslinden gelen Figani Köyü halkı, bu zât-ı muhteremle ne kadar onur duysa hakkıdır.

Figânî İshak Çelebi’nin kabri, Amasya’daki Torumtay türbesinin şehir merkezine doğru giderken biraz ilerisinde ana caddenin halden tarafındaydı. Yol genişletilmesi çalışmalarında kabri tahrib edildi ve mezar taşı da yeni yapılan müzenin bahçesindeki bir kümbetin içerisine konuldu. 1968 yılında müzenin müdüründen izin aldım ve mezar taşını bulmak istedim. Mezar taşları çok ve hem de üst üste yığılmış olduğundan, Figânî İshak Çelebi’nin mezar taşını bulamadım.

...::: KAYNAKÇA :::...
 
(1/a) Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ferit Develioğlu, Aydın Kitabevi Yayınları, 22.Baskı, Aydan Web, Ankara-2005, s. 266
 
(1/b) Farsça-Türkçe Lûgat Gencinei Güftar Ferhengi Ziya III, Yazan: Ziya Şükûn, M.E.B.Yayınları:3015, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul-1996, s. 1446
 
(2) Büyük Türkçe Sözlük, D. Mehmet Doğan, Birlik Yayınları, İkinci Baskı, Semih Ofset Matbaacılık, Ankara-Kasım 1982, s. 318
 
(3) cûş (f.i.): Coşma, kaynama..
 
(4) hurûş (f.i.): Coşma, çağıltı, gürültü, şamata, telaş.. Cûş ü hurûş: coşma ve gürültü.
 
(5) Meşâhir (a.i. meşhûr’un c.): ünlü kimseler.
 
(6) Şuarâ (a.i. şâir’in c.): şâirler, ozanlar.