Yüz yetmiş TV kanalındaki ahlaksız dizilerde gayrı meşru ilişkiler Müslüman-Türk ailesine dayatılırken, hapishaneler alkol, uyuşturucu, cinayet suçluları ile doluyken, doğar doğmaz kola’ya, ilkokulda sigaraya, ortaokulda içkiye, üniversitede uyuşturucuya başlayan milyonlarca gencimiz varken, üniversiteler lise, liseler ortaokul ayarına inmişken, annesini, babasını, sevgilisini kesip bavula koyan evlatların ülkesi olmuş, on üç yaşında hastane tuvaletinde evlilik dışı çocuğunu düşüren küçük kadınların ülkesi haline gelmişken… Neyi kutluyoruz?
AİDS, frengi, tüm zührevi hastalıklar, paralı fuhuş, evlilik dışı birlikte yaşama rezillikleri, gayrı meşru çocuklar, alkolizm, artan boşanmalar, yine alkol ve uyuşturucudan sönen hayatlar, cinayetler, trafik kazaları, çığ gibi artan ve küçük yaşlara inen kürtajlar, tecavüzler, aile içi sapık ilişkiler, cinsel taciz suçları ve her gün şiddet gören onca kadınlarımız varken… Neyi Kutluyoruz.
Asr-ı saadetten önce “Onlar” çocuklarını diri diri toprağa gömerken İslami mesajı henüz almamış birer bedevi idiler. Ama biz nüfusunun yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğunu iddia eden güya çok daha medeni bir toplumuz. Hele şu bilgi ve internet çağında artık herkesin her şeyden tam mükellef ve sorumlu olacağı “bilmiyorum, duymadım, haberim yoktu yarabbi” diyebilme şansımızın da asla olamayacağı bir durumda iken Neyi kutluyoruz?
Kutlu doğum salonlarındaki beş yüz kişi “Vatan Sathı” değildir. On yedi milyon öğrenciden, 1-17 yaş arası her türlü tehlikeye, tehdide ve kandırılmaya açık, kolay suç işleyebilen 27 milyon gençten ve seksen milyonluk dev bir ülkeden hatta dünyanın üçte biri olan 1.5 milyar Müslüman’dan veya Koca bir İslam dünyasından bahsediyoruz. Teknolojide, elektronikte, silah sanayinde yedi milyonluk İsrail’e bağımlı iken, dışarıdan tohum ithal ederken, kendi motorumuzu, uçağımızı hatta insansız uçaklarımızı bile yapamamışken... Neyi Kutluyoruz?
Ülkede kalkınmışlık ve on bin dolarlık milli gelir diye kendimizi kandırırken, yüzde sekseni yabancıların eline geçmiş bankaların kredileri ile bu dünyamızı araba, yazlık, lüks eşya satın alarak tanzim ederken, kredi kartları ile ileriye ötelenmiş borçlanmalarla bir mal biriktirme gayretkeşliği içinde yüzüyorsak;
Bankamatik makinalarından fütursuzca para çekerken bunun neye varacağını hiç hesaplamadan çalışmadan ve kazanmadan harcayabiliyorsak... Neyi kutluyoruz?
BİZ ONA YAKIŞAN BİR ÜMMET MİYİZ. Efendimizin SAV Yaşantısı, yediği, içtiği, davası, kavgası, risaleti,tebliği, ahlakı, giyimi, kuşamı, edebi, tevazuu, konuşması, lisanı, hali ahvali, şekli şemaili vs her şeyi ile ne kadarımızın gerçekten bir alakası veya benzerliği var.
Kutlu doğum kutlamaları icat edildi edileli hangi kurum, kuruluş, cemaat, cemiyet, belediye, parti, fırka, hizip veya tarikatın, üniversitenin, vakfın, STK'nın, sendikanın, holdingi programında şu yukarıda saydıklarımızla mücadele, bilinçlendirme veya bir eğitim programı hatta bir endişe bulunuyor.
Kim nasıl bir tedbirin; nasıl bir planın, projenin veya nasıl bir çabanın içinde.?
Bunun için on bakanlık bütçesi kadar parası, yüz binlerce elemanı, binlerce camisi, mescidi, külliyesi, mektebi, kursu, medresesi matbaaları, imkanları, din, ilim ve sanat adamları, aktivist, profesör, yazar, çizer, ulema vs mensupları olan kurumlar nerede…
Kim nerede hangi işi, kim hangi sorunun, meselenin, problemin bir ucundan tutmuş.
Bir sürü vakıf üniversiteleri, milyonlarca mensubu bulunan, zengin mi zengin cemaat, cemiyet, tarikat vb insan toplulukları ne düşünüyor acaba..
Ülkede zinanın önlenmesi hatta yeniden suç sayılması için kim soru önergesi verdi. Kürtajın önlenmesi; Uyuşturucu, alkol ve sigara ile hatta kanserle mücadele de hangi eğitim programı ve hangi bakanlık nasıl bir seferberlikten söz ediyor.
Gıda terörü ve erken ergenlikle mücadele kime ne ifade ediyor, internet ve sanal bağımlılık, kumar, medya terörü için kim ne düşünüyor. İsraf ve marka bağımlılığı milli şiarımız olmaktan nasıl çıkarılabilir acaba…
RTÜK diye bir kurum eskiden vardı. Hala çalışıyor mu. Elinde içki şişeleri ile dolaşan emniyetçi tiplemeleri ve bol alkollü dizileri kim denetliyor. Otuz-kırk tane YEŞİLAY mensubu mu?
Bazılarımız Hac ve umre turları ile, sendikacılıklarla, özlük hakları ve maaşlara zamlarla, 28 Şubat, On iki Eylül hesaplaşmaları ile vakit geçirirken mega star, topçu, popçu, şarkıcı, manken ve yanlarındaki magazin basınıyla, esrararkeş ve ahlaksız birkaç bin adam veya kadın milyonları peşine takip sürüklüyor da   bizde arkalarından baka kalıyor ve hiçbir şey yapamıyorsak artık “düşünmenin” zamanıdır.
Evdeki kızımız veya oğlumuz hatta torunumuz laf söz dinlemiyor, hatta rahatlıkla yalan söyleyebiliyorsa, büyük-küçük tanımıyor, edeb-haya bilmiyor, ne konuştuğu anlaşılmıyor, ne giydiği, ne yediği, ne içtiği belli değilse, israf, tutum, sadaka, infak, tasarruf, komşu hakkı ve hukuku, vatan ve tabiat sevgisi, dinimiz, milli ve manevi değerlerimiz, mefkurelerimiz onun için artık bir şey ifade etmiyorsa yangın bütün ümmet-i Muhammedi sarmış demektir ve artık yine düşünmenin zamanıdır.
Yıllardır aynı şiirler ve aynı ilahilerle kutladığımız ve hep aynı salonlarda aynı koltuklarda oturarak gözyaşları ile dinlediğimiz Kutlu Doğum Haftalarında “artık ve lütfen” bu gibi endişeler için projeler üretelim, çalışmalar yapalım, çaba gösterelim, faaliyetlerde bulunalım. İlahi ve şiir okuyarak, ah-vah ederek, elimiz taşın altına girmiş olmuyor.
Şu yukarıda saydıklarımızı başardığımız anda tüm vatan sathını bir kutlama mahalli olarak tasavvur edelim ve tüm ümmeti Muhammed olarak birlikte ve var gücümüzle:
İşte şimdi sana layık kullar olduk YARABBİ.
Sana layık bir ümmet ve millet olduk Ya Resulallah,
Ya Efendimiz , Ya MUHAMMED SAV diyerek başımız dik haykıralım…
Var mısınız…?
SAYGILARIMIZ VE DUALARIMIZLA….