Efendim öncelikle merhaba, Yaklaşık 20 günden bu yana ayrı kaldık. Biraz kafayı dinlemek için uzunca bir tatil yaptım. Önce Fethiye ve sonra Patara, Kalkan, Kaş, Kekova, Demre, Finike, Kumluca, Kemer, Antalya, Manavgat ve Side derken soluğu Alanya’da aldık.
Bu süre içerisinde gezginler için çok orijinal fotoğraflar çekip notlar aldım. Fırsat buldukça izlenimlerimi bu köşeden paylaşmaya çalışacağım.
Bu arada tatile çıkmadan önce kaleme aldığım “Çorum Medyası Nereye? Başlıklı yazım oldukça çok okunmuş. Okuyanlara teşekkür ediyorum. Tabii ki okunurluk çok olunca yazı ile ilgili mesaj da çok oluyor. Yazımızdaki düşüncelerimizi beğenenler olduğu gibi haliyle beğenmeyenler de olmuş.
Hatta bir kaç gazeteci dostum aradı. Sevgili hocam yazınızdaki düşüncelerinizin şu bölümüne katılıyoruz ancak şu bölümüne de katılmıyoruz diyenler oldu. Sağolsunlar işte medeniyet diye buna denir.
Yazıdaki duayenlik tartışmasına odaklanan bir kaç gazeteci “Hocam sana alkış. Ben bu meslekte 27. yılın içerisindeyim. 16 yaşımda bu işe başladım. Yani şimdilik ömrümün üçte ikisine yakınını bu mesleğe verdim. Bana bir gün olsun duayen diyen olmadı. Bana duayen denilsin istemiyorum. Ancak bu meslekte 40 yılı deviren insanlar var. Onlara da duayen denilmiyor. Gazeteciler bu kavramı yanlış yerde kullanıyorlar çok haklısın” bizim kimseyle hesabımız olmaz. Hiç kimse üzerine alınmasın. Mesajınız ortaya ve gazetecilerin yaptığı yanlışı işaret etmişsiniz. Bundan sonra daha dikkatli olacağız. Herkes haberini yaparken, konuşurken ve yazarken dikkatli olmalı ve çok okumalı” diyerek fikirlerime katıldıklarını ifade ettiler.
Tatilde de olsa gazeteci dostlarla güzel telefon muhabbetleri yaptık.
Evet, doğruya doğru. Duayenlik kavramını doğru ve yerli yerinde kullanıyorum diyebiliyorsanız sorun yok. Sözlüğü bi zahmet açıp okuyunuz duayenlik ne demektir.
Burada duayenlik kavramı sadece küçük bir örnek. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Doğru, haber, doğru yorum, doğru mesaj ve doğru kavram kullanmak gazetecinin asli görevidir.
Yoksa durumdan vazife çıkarıp vay be beni kastediyor; Nasıl olur da bana duayen denilmesini konu edersin düşüncesiyle hiddetlenmekte var haliyle.
Öyle ya otursan suç, kalksan suç, yazsan suç, konuşsan suç, konuşmasan suç, gezsen suç, gezmesen suç, fikir üretsen suç ve hatta düşünsen suç. Tipik ve darbeci mantık. Memleketi sevsen suç, sevmesen suç. Sevemez asla seni benim sevdiğim kadar gibi bir şey.
En iyisi kalemini kıralım.
Bir ara görüşelim. Neyi görüşelim? Niçin?
Kalem kırmak için.
Hımm anladım. Yazdırmayın, çizdirmeyin, konuşturmayın, düşündürmeyin öyle mi? Tarih tekerrürden ibarettir. Mantık aynı mantık.
Yaylalar; yaylalar
Komşu oğlunu zapteyle;
Yaylalar, yaylalar.
Bizim kız biraz aşıktır.
Postal sesleri geliyor.
Rap rap rap...
Emredersiniz efendim.
Eyvah kalemim kırılacak.
Çat çat çat. Çaaaatttttt.