Türkiye son beş yılda memurların sendikalaşması adına önemli gelişmeler kaydetti. Sendikal örgütlenme adına diğer memur sınıflarına oranlar öğretmenlerin daha hevesli ve girişimci oldukları gözlerden kaçmıyor.
        Ülkemizde en büyük sayıyı oluşturan eğitim iş kolunda meslek mensuplarının örgütlenmesi %70’lere ulaşmış durumda.
        Durum böyle olunca da memur sendikası denildiğinde ilk önce öğretmen sendikaları akla geliyor.  
        Osmancık’ta öğretmen sendikacılığının ilk adımını attığımız 1995 yılında birileri sendikanın adını telaffuz dahi edemezken bizler sevgili Ali Geylan, merhum Faruk Geylan, Mustafa Ünsal, Ömer Uludağ, Ahmet Bilgener ve Ahmet Tatlısu ile birlikte ilçede ve bölgede kurucular kurulunu oluşturarak ilk öğretmen örgütlenmesinin temelini attık.
        Aradan yıllar geçti ve Türkiye’de öğretmen sendikalarının sayısı 15'i geçti.
        Bu sendikalardan haliyle içlerinden sayıca güçlü olan 3 tanesinin ismi ön plana çıktı.
        Hemen her biri adeta bir siyasi yapılanmanın tarafı sayılan sendikalar sayesinde bir nebze de olsa memurun önüne konulan siyaset yasağı da delinmiş oldu.
        Adeta borsanın iniş çıkış grafiğini andırır bir şekilde birbirlerinden üye çalma yarışına giren sendikalar bu yolda yaptıkları her uygulamayı mübah saydılar.
        Tabii ki bu arada öğretmenlerin özlük haklarını ilgilendiren kazanımlarda sendikaların mücadelesi sonunda elde edildi.
        Doğaldır üç güçlü sendikanın tamamı da söz konusu kazanımları sahiplendi.
        Birkaç örnek ile konuyu özetlemek gerekirse sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesi sürecinde bütün sendikalar bu mücadeleyi biz verdik ve istediğimiz oldu edebiyatı yaptı.
        Bir başka kazanım ise yönetici atamaya sınav sistemi getirilmesidir. Bu konuda da sendikalar bunu da bizim sendikamız başardı ve biz istedik oldu iddiasını ortaya attı.
        Torba yasa ile memurlar toplu sözleşme hakkı elde etti. Bu durumda yine sendikalar sahneye çıktı.
        Bu bağlamda da malum öğretmenlerin kafası biraz karıştı ve hangi sendikanın bu kazanımları sağladığı pek anlaşılamadı.
        Hangisi olursa olsun hiç önemli değil sonunda öğretmenler kazandı. Sonuç itibarı ile Türkiye süratle demokratikleşen bir ülke olarak sendikal faaliyetler neticesinde memur kazanımlarının sağlandığı bir ülke görüntüsü oluşmaya başladı.
        Her şeyden daha da önemli olan Milli eğitim bakanlığı mevzuat değişikliklerinde artık sendikaların görüşünü alan ve bu görüşleri dikkate alarak yeni mevzuata yansıtan bir görüntü vermeye başladı.
        Buraya kadar her şey normal ve güzel gibi görünüyor değil mi? Sendika bolluğu ve sendika yöneticilerinin gazete manşetlerinde arzı endam eylediği Türkiye’de memurlar hak kaybı yaşamadı mı?
        Ya da öğretmenlerin branşları arasında bazı branşlar imtiyazlı hale getirilmedi mi? Tabii ki olumsuz gelişmelerde oldu. 
        Kaş yapayım derken göz çıkaran mevzuatlar bazı branşları dolaylı olarak imtiyazlı hale getirdi.
        İşin en acı tarafı ise üye kaçışından çekinen sendikalarda bu haksız uygulamayı içine sindirip yutkunarak seyretmeyi tercih ettiler.
        İyice meraklandınız değimli?
        Öncelikle açıklamamın muhatabı olan branşa mensup öğretmen arkadaşlarımın cuvaldız iğne hesabı yapmalarını rica ediyorum.
        Ya da siz bu durumda olsaydınız nasıl bir yorum yapar ve ne düşünürdünüz sorusunun cevabı sonucunda hareket etmelerini de rica ederek açıklamama geçiyorum.
        Evet, yöneticilik atama mevzuatı ile sınav sistemi getirilmiştir. Sınav sistemi zorunlu olmasına rağmen sınıf öğretmenliği branşına mensup öğretmenler müdür yetkili öğretmenlik hesabı ile sınavdan muaf sayılmakta ve böylece mevzuat delinmektedir.
        Evet, üye kaybından endişe eden sendikalar bu durumu seyretmektedir.
        Durun daha bitmedi; Örneği biraz açalım. Sınıf öğretmenlerinin müdür yetkilikte geçen sürelerine bir yılda 1.68 puan verilirken müdürlük için de her yıl için 1.68 puan öngörülmüştür.
         Bir başka deyiş ile Osmancık’ın 15 haneli Sütlüce’sinde 15 yıl hasbel kader müdür yetkili öğretmenlik yapan muhterem sınıf öğretmeni bir meslektaşımız ilköğretim yönetici atamalarında tabiri caizse şak diye diğer adayların önüne geçmiştir. 
Burada Sütlüce kavramı mecazen kullanılmıştır.
        Sendikaların gözü önünde ilköğretim yönetici atamalarında sınıf öğretmenliği branşı imtiyazlı bir branş haline getirilirken müdür yetkilik hakkı asla bulunmayan diğer branşlar için mevzuat delinememiş, 15 haneli Sütlüce’li ve bereketli puanlar ortaya konulamamıştır.
        Sistem içerisinde yüksek lisans mezunu olan öğretmenlerin eğitim gördüğü her yıl için öngörülmesi gereken 1 puan hakkı verilmezken, sistem içerisinde lisans tamamlayan sınıf öğretmenlerine lisans tamamlama yılları ile ilgili her yılına 1 puan verilmektedir ki bu durum imtiyazlılığın açık ve net görüntülerinden sadece bir tanesidir. Sınıf öğretmeni hem sistem içerisinde lisans tamamlıyor ve bu vesile ile her yıl için puan alıyor hem de sistem içerisindeki konumu gereği yönetici ya da öğretmen ayrıca puan yazılıyor. Aynı uygulama yüksek lisans eğitimi yapan öğretmen için öngörülmüyor.
        Sendikalar bu haksızlığı seyretmeye devam ederken birden bire ilköğretim yönetici atamalarında imtiyazlı bir sınıf haline getirilen sınıf öğretmenliği branşına mensup öğretmen atamaları % 60’ları aşacak duruma gelmiştir.
        Evet; Sendikalar seyretmektedir. Korkarım ki aşağı tükürsen sakal ve yukarı tükürsen bıyık misali sendika temsilcileri bu açık ve net tespitlere cevap dahi veremeyeceklerdir.
        Madem sendika temsilcileri cevap veremeyecekler o zaman branş öğretmenlerinin sendikalarını sorgulama ve yönetici atamada imtiyazlı hale getirilmiş olan sınıf öğretmenliği ile ilgili uygulamaları irdeleme zamanı gelmiştir.
        Eğer sendikalar bu soruna samimi bir çözüm getirmek istiyorlarsa müdür yetkililik yıllarının ilk beş yılından sonra müdürlüğe başvuru hakkı tanınmalıdır bir. Müdür yetkililik hesabının müdürlük gibi 1.68 puan olarak değerlendirilmesi haksızlıktır. Öğretmenlik yıları 0.48 puan ise müdür yetkilik hesabı 0.84 olabilir iki. Sistem içerisinde lisans tamamlama yıllarına puan verilmemelidir, ya da puan verilecekse bu durum sistem içerisinde yüksek lisans ve doktora çalışmaları içinde öngörülmelidir üç.
        İşte bu formül ile diğer branşlara yapılan haksızlık giderilecek ve sınıf öğretmenliği yönetici atamalarında imtiyazlı bir branş olmaktan çıkarılacaktır dört.
        Torba yasanın boşlukları neticesinde ödüllendirme ortadan kaldırılmış ve devamında da geçtiğimiz yıllarda alınan ödül değerlendirmeleri yönetici atmalarındaki değerlendirmelerden çıkarılmış ve bir kalemde yılların emeği puanlar heba edilmiştir. Bu yanlışı seyreden sendikalar ne yazıktır ki bir açıklama ihtiyacını dahi hissetmemişlerdir.
        Aksi halde ataması ilköğretime uygun olan bütün branş öğretmenleri bu haksızlık karşısında sesini yükseltmeyen sendikasına bayrak açmalıdır beş.
        Sendikaların seyrettiği filmler bununla da kalmamaktadır. Liyakat, kültürel ve kişisel gelişimi, eğitimi ve ilmi teşvik etmeyi ilke edinen sistem içerisinde geçtiğimiz yıllarda %25 zamlı ek ders ücreti alan yüksek lisans mezunu öğretmenlerin bu hakları ellerinden alınmıştır.
        Bu konu ile ilgili olarak ta sendikaların ciddi bir çalışması bulunmamaktadır. Çünkü bu durum öğretmenler arasında sınırlı bir sayıyı ifade etmekte ve üye sayısı rantı ve popülaritesi bulunmamaktadır.
        Hesabı nasıl yapılır bilinmez ama kendi tasarruf ve iradesi içinde ya da dışında ( Kar tatilli, bayram tatili, öğrencilerin toplu devamsızlığı vs) öğretmen haftada bir gün ders veremediği zamanda o hafta içerisinde bir kaç gün ek dersi kesilerek mağdur olmaktadır.
        İşte bu mağduriyette geçtiğimiz sendikal dönemde öğretmenler için çok önemli bir kayıp olarak yerini almıştır.
        Evet; Sendikal faaliyetler adına çok sesliliğin yaşandığı Türkiye’de malum çok seslilik adına anlı şanlı sendikalarımız; hay Allah nerden çıktı şimdi bu. Ne edip ne desek nasıl cevap versek aman aman üye sayımız erozyona uğramasın.
        İşler de nasıl güzel tıkırındaydı biz “Çevir Kazı Yanmasın” diye işleri idare ederken diye düşünmeye başladılar sanıyorum.
        Son söz. Adaletse adalet, hukuksa hukuk. Siz yolu ve doğruyu göstereceksiniz. Devletin adalet, hukuk, yasama ve yürütme organları gösterdiğiniz doğruyu yerine getirecek. Siz yanlışa sesinizi çıkarmazsanız bir gün siz de yanlışların kurbanı olursunuz.
        Çünkü siz sivil toplum örgütüsünüz ve biz olduğumuz için varsınız. Haydi, o zaman hepimiz için, doğruluk için, adalet ve hepimiz için hukuk ve hemen şimdi.