Takipçilerim önceden araştırmalarımı yapıp yazılarımı ona göre yazdığımı bilirler. Bu haftaki yazımı yazmak için bilgisayarımın başına oturduğumda yine bir takım araştırmalar yapmaya başladım. Türkiye İstatistik Kurumunun 20 mart tarihine yayınladığı 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun toplam nüfus içindeki oranına ilişkin istatistiksel çalışması, dikkatimi çekti. Bu çalışmaya göre 2012 yılında toplam nüfusumuzun %7,5 i 65 yaş ve üzerindedir. Bu oranın 2023 tarihinde %10,2 ye çıkması beklenmekte. Bunların Çorum ile ne alakası var diye düşünebilirsiniz. Geçtiğimiz şubat ayında TUİK nüfus artış hızları ile ilgili istatistikleri yayınlamış ve bu verilere göre Çorum’un 2011’ de binde -1,5 olan artış hızı 2012 itibariyle binde -8,6.olarak gerçekleşmişti. Bu oran Yozgat, Bayburt ve Zonguldak’tan sonra nüfus artış hızında ilimizin Türkiye genelinde sondan dördüncü olduğu anlamına geliyordu. Bununla beraber hızlı bir şekilde yaşlandığımız anlamına da…
 
Gelelim diğer hususa. Her zaman şunu ifade etmişimdir. Bir kentin, sanayisinden tutun sosyal kültürel alanlarına kadar her anlamda kalkınmasını sağlayan en önemli faktör ulaşımdır. Havayolu, demiryolu, denizyolu, karayolu… Bu dört ulaşım faktöründen hangilerine sahibiz? Coğrafi konumu nedeniyle, denizyolu olması gibi bir ihtimal zaten olamaz. Geriye üç faktör kalıyor. Karayolu, demiryolu ve havayolu… Gerek Merzifon’daki havaalanı, gerek Yozgat’a yapılacak olan havaalanı ve gerekse Tokat’a yapılacağını duyduğumuz yeni havaalanı projeleri ile birlikte yakın gelecekte Çorum’un kendi sınırları içinde büyük çaplı bir havaalanına sahip olması zor görünüyor. Bakın ifademe dikkat edin büyük çaplı diyorum… Küçük çaplı bir havaalanı sürprizi her zaman mümkün. Bunun nasıl olacağını şimdilik paylaşmak istemiyorum bana kalsın. Gelelim demiryollarına; istisnai bir durum olmadığı sürece Ulaştırma Bakanlığı’nın demiryolları ile ilgili mevcut projelerine bakıp incelersek, 2035 ten önce Çorum’dan bir demiryolu hattının geçme ihtimali de zayıf görünmekte. Teklif edildiği takdirde, 2035 tarihinden sonra Ankara’yı Samsun’a bağlayan bir konvansiyonel demiryolu hattı inşaatı ihtimali mümkün. Daha erken olabilir mi? Fizibil olup olmadığı araştırılıp, yatırım yapılabilir seviyede bir proje olduğu kanaati oluşursa, bu mümkün olabilir. Bu noktada demiryolu ile ilgili olarak, ürettiği ürünleri Çorum dışına pazarlayan üretim işletmesi sahibi sanayici ve iş adamlarına büyük görev düşüyor. Çünkü olası bir konvansiyonel demiryolu hattından en çok onlar faydalanacaktır. Demiryolundaki durum böyle. Son ulaşım faktörü ise karayoludur. Onunla ilgili bir açıklama yapmaya sanırım gerek yok.
 
Nüfus konusu ve ulaşım konusundaki bu açıklamalarımın ardından dikkatinizi çekmek istediğim başka bir faktör var. Yozgat faktörü. Yozgat’ın kalkınmada 5. bölge olarak belirlenmesiyle birlikte teşvikler anlamında oldukça şanslı olduklarını görebiliriz. Bunun dışında gerek startı verilen havayolu projesi gerekse demiryolu projesi ile birlikte Yozgat’ın bölgenin ulaşım koridoru haline geldiğini söyleyebiliriz. Böyle olması yanlış mı? Bence kesinlikle değil. Esas önemli olan bölgesel kalkınma. Devlet duygusallığa yer vermez. Yozgat’ın bulunduğu jeo-politik konumu ve diğer faktörleri düşünecek olursak, ülkenin menfaatleri çerçevesinde Devlet yapılması gerekeni yapmaktadır. Eee… peki Çorum ne olacak diyenleri duyar gibiyim. Burada Çorum devlete veya devleti yönetenlere isyan etmemelidir. Bunun nedeni şu iki sorunun içinde saklı. Geçmişte Çorum da temeli atılan ve inşaatına başlanan projeler var mıydı? Varsa bunlar neden durdu? Burada bence çuvaldızı biraz da kendimize batırmamız lazım. 2002’den sonra Sayın Başbakanımız Recep Tayyip ERDOĞAN ile birlikte Türkiye’de ekonomik, sosyal… her alanda müthiş bir ilerleme ve gelişme olmuştur. Önceki gün Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor's (S&P), Türkiye'nin uzun vadeli kredi notunu BB'den, BB+'ya yükseltti. 2002 de bir başka kredi derecelendirme kuruluşu olan FİTCH’e göre Türkiye’nin kredi notu “B (durağan)”dı. Hemen söyleyeyim “B (durağan)” ne anlama geliyor; B: Bu gruptaki ülkelerde uygun yatırım imkanı genellikle azdır. Bu ülkelerde borç ödeme kapasitesi zayıf karakterlidir. Anapara ve faiz ödemelerinin veya diğer şartların yerine getirilme imkanı uzun dönemde çok düşüktür. Gelecekte risk çok fazladır. Yani yatırım yapılamaz seviyede de diyebiliriz. Peki şimdiki notumuz neydi; BB+. Hemen BB+ ne demek onu da açıklayayım. BB+: Bu gruptaki ülkeler en düşük spekülatif dereceye sahip ülkelerdir. Borcun zamanında ödenebilmesi anapara ve faiz ödeme gücü açısından yeterli bir kapasiteye sahiptir. Bakın Türkiye yatırım yapılamaz durumdan nerelere geldi. Avrupa borç batağında çırpınırken biz bölgesel güç olma yolundayız demek haksızlık olur, bölgesel güç olduk.
Peki Ülkemiz hızla ilerlerken Çorum olarak, biz nereye gidiyoruz? Nüfusumuz artmıyor azalıyor. Üretken nüfusumuz Çorum dışına kaçıyor. Devletin desteklerinden yeterince faydalanamıyoruz. Pardon düzeltiyorum faydalanmayı pek beceremiyoruz. Geçtiğimiz yıl Samsun, Amasya, Tokat ve Çorum’dan oluşan dört ilin bulunduğu OKA’nın desteklerinden yararlanma sıralamasında Samsun ve Tokat’tan sonra üçüncüydük. Bu arada bilin bakalım dönem başkanlığı kimdeydi? Özel Teşebbüsler yatırımlarını başka yerlere kaydırmaya başladı. İstanbul’dan bir akademisyen araştırma yapıyor, yaşam standardında 68. sıradayız. Ya bir dakika ne oluyor? Türkiye her geçen gün ileri giderken, Hititlerin başkenti, uygarlığın beşiği, sanayisi ile zamanında Anadolu Kaplanları unvanını almış bir kent olarak, biz nereye gidiyoruz? Ben söyleyeyim; yaş ortalaması gittikçe artarken diğer taraftan azalan nüfusa sahip bir kent nereye giderse oraya gidiyoruz. Bence sorunun nedenini dış faktörlerde değil, kendi içimizde aramalıyız.
Haftaya görüşünceye dek saygılar…