Ülkücülüğün fıtratında doğruya ya da doğruluğa adanma vardır. Hesap yapma, politika, menfaat ya da ikbal arayışı yoktur. Amiyane tabirle bunlar ülkücüyü ve ülkücülüğü bozar. Ben bunun böyle olduğunu biliyor ve böyle olması gerektiğine inanıyorum. Oysa şimdilerde birilerinin eylem, söylem ve politik atraksiyonlarından ülkücülüğün temel kotlarının ve hassasiyet alanlarının ciddi anlamda değişime uğradığını anlıyoruz. Kurultayla ilgili son gelişmeler bize; MHP’nin eylem, siyasi yaklaşım ya da söylemlerinin baskın bir pragmatist tavır çerçevesinde ve ülkücü jargona uymayacak biçimde yeniden oluşturulduğunu göstermektedir. MHP’ de kurultay konusunda sergilenen tavır, üretilen söylem tipik bir oligarşik yaklaşımdan başkası değildir.
Bunu nerden çıkarıyorsun veya neye dayanarak böyle bir sonuca ulaşıyorsun şeklinde bir soru sorulabilir. Bunu ben çıkarmıyorum. İnsanları ve camiayı töhmet altında bırakmak gibi ne bir tarzım ne de gayretim söz konusu. Çünkü ülkücü camiada yer alan ve kendisini bu camianın içinde konumlandıran herkes, benim için değerlidir. Hatta onun hukukunu korumak benim boynumun borcudur. Ama MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin son çıkışı, söz konusu siyasi söylem değişikliğinin en önemli göstergesi gibi görünüyor. Ya da ben böyle yorumluyorum. Başkasının bu konu ile ilgili farklı yorumlarına da saygı duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Benim derdim bir partiyi düzenlemek ya da partinin iç işlerine karışmak değildir. Bu noktada haddimi de ve nerde duracağımı da bilirim. Ömrünü bu davaya adamış birisi olarak, ülkücü camianın enerjisini kendi iç hesaplaşmasında harcaması beni üzüyor. Meşhur Vatan Şairi Namık Kemal’in de dediği gibi,” Bais-i şekva bize hüznü umumidir Kemal. Kendi derdi gönlümün billah gelmez yâdına." Derdim bireysel değil, ülkücü camianın ve Türk Milletinin ortak derdidir. Sözün özü derdim, yıllarca çile çekmiş ve hala da bedel ödemeye devam eden bu milletin has ve öz evlatlarının artık rahat bir nefes almasıdır. Ülkücü camia bunu fazlası ile hak ediyor. Bu yüzden böyle bir toplumsal ortamın oluşumuna katkı sağlamak, ülkücünün sosyal sorumluluk alanı içindeki eylemlerden birisidir. İnanıyorum ki, ülkücü camianın ülkeyi yönetme potansiyeli vardır. Artık bu ülke, bu potansiyelin kurucu irade olma özelliğinden yararlanmalıdır.
Burada asimetrik bir davranış biçiminden bahsetmek zorundayım. Çünkü şeytanın değil, doğruluğun avukatlığını yapmanın doğru ve mukaddes olduğunu düşünüyorum. Ülkücü ahlak bunu gerektiriyor. Susmayı ve inanmadığım konularda evet efendimci davranmayı sevmiyorum. Daha dün kadar bir yakın zamanda MHP’li yetkililer, “devletin bekası ya da ali menfaatleri için, hukuka uygun olmak kaydıyla mevcut iktidara destek verebileceklerini” açıklamışlardı. Bu gün gelinen noktada ne değiştiyse, yine aynı MHP’li yetkililer; Türk hukukunun, bir hakkı ülkücü camiaya teslim etmek adına almış olduğu nadir ve doğru kararlardan biri olan, kurultayı toplama kararından duyduğu rahatsızlığı şiddetle dile getirmektedirler. Hatta bu hukuki kararı, iktidarın MHP’ye yönelik operasyonu olarak algılayıp, açıklamaktadırlar. Bu gün gelinen bu çifte standart noktası, gerçekten düşündürücüdür. Dün öyleydi ama bu gün ise böyledir ya da böyle olmalıdır anlayışıyla, geçmişin önemli siyasetçilerinden birinin çok eleştirilen “dün dündür bu gün bu gündür” anlayışı bire bir örtüşmektedir. Söz konusu bu tarza uygun söylem ve politik manevranın, doğru olup olmadığının tartışılması kamuoyunun takdiridir.
Bir gerçek vardır ki, o da sizin hesabınızın üstünde daha büyük olan Allah’ın hesabıdır. Hayatta bu büyük hesap çerçevesinde her şey, onun hesabına uygun olarak gelişir ve gerçekleşir. Bu duruma toplumda “su akar kendi mecrasını bulur” denilmektedir. Hesap yapmak, geleceğin planlanmasında bir yere kadar doğrudur. Ancak daha doğru olan husus, yukarıda ifade edilen gerçeği unutmamak kaydıyla, hasbi yaşamak ve hasbi davranmaktır. Hukuk herkese lazımdır. Ve hukuk herkes için aynı değerde olmalıdır. Bana hizmet ederse hukuk iyidir ve hoştur, benim şablonuma uymuyorsa tu kakadır anlayışı, etik değildir. Üstelik böyle bir yaklaşım ne insanidir ve ne de ülkücü ahlaka uygun bir davranışı temsil eder. “Görelim Mevlam ne eyler, ne eylerse güzel eyler” diyor ve umutlu bir gelecek temennisi ile saygılar sunuyorum.