Türkiye de demokrasi hareketlerinin başladığı yılları anımsadıkça, geçmişi nasıl bir değerlendirmeye alıyoruz diye bir sorgulama yapmak istedim. Sanırım benim böyle bir değerlendirme yapma ya da yapamama konusunda hemen kendi dünya görüşü içersinde uzun bir süre içersindeki siyasi kesitleri ele alanlar olacaktır.
Osmanlı Devletinin kuruluşu, yükselişi, duraklama ve gerileme dönemlerine bir göz attığımızda bazı yazar çizerlerin olayları kendi görüş ve inanışları doğrultusunda okurlarına yansıttıklarını görürüz.
Okurlara olayları olduğu gibi yansıtmak o dönemin yaşam kesitlerini yaşayabilmekle mümkündür. Okuduğunu ya da bir yaşayandan dinlediğini nakletmek olayı bir başkadır.
1940’lı yılların başında giderek hızını artırmaya başlayan demokrasi hareketleri sınırlarımız dışından da olsa bir rüzgar yumuşaklığı ile ülkemize misafir olmuştur. Aradan azımsanmayacak sayıda yılları geride bırakırken, demokrasi denilen misafirimizi dünyanın anladığı bir ölçüde anlamış olamadık. O bize gelmiş kendisini göstermiş ama nedense biz onun bize gösterdiği yoldan bir türlü gider hale gelememişiz.
Türkiye de tek parti dönemi 1946 milletvekili seçimleri ile başlamış oldu. Okulun yakınında bulunan yerleşim birimlerine yönetimce gözlemci olarak gönderildik.
O seçim gecesi geç saatlere dek seçmenlerin birbirleri ile tartışılan konuları anımsadıkça seçmenin oyunu kullanırken “BİR DURUM MUHAKEMESİ” yapmadığına o günden sonra hemen tüm genel seçimlerde sandık başkanlığı görevini yapmış bir vatandaş olarak aynı türde oy kullanıldığına tanık olmuşumdur.
Yönetimde görev almak elbette çok güzel bir olaydır. Kendin için, komşun için, mahalleli için, kasaba için, şehir için, kısaca ülke için görev almak kadar güzel bir istem olamaz. Yarışmacılar kendilerini önde görmek isterler. Bu çok doğal bir olaydır.
Bilmem hiç at yarışı izlediniz mi? Jokeyden çok atların bir birleri ile yarış için yanındaki arkadaşlarına çelme takmazlar, öndekini incitmeden yanı başından zarar vermeden önde yer alırlar yarış bitene kadar. Onları izlemek bir bakıma insana keyif verir.
1946 Milletvekili Seçimleri sonrasında TBMM'ne muhalefette resmen girdi. Sayıları azda olsa kendi güçleri ölçüsünde seçmenine verdikleri sözü yerine getirebilmek için olduğunca çaba harcadılar. 14 Mayıs 1950'deki Milletvekilli Seçimi'nde Demokrat Parti büyük bir çoğunlukla iktidara geldi.
Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'dür, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet Komutanları Çankaya Köşkü'nde haftalık olağan görüşmeler yapılırken,İnönü ye Paşam İktidarı Demokrat Partiye bırakacak mısınız denir. İnönü TSK'nin komutanlarına dönerek ”SİZ DEMOKRASİYİ NE SANIYORSUNUZ, ELBETTE DEVREDECEĞİM “ demiştir.
1946 da ana muhalefet olan parti 1950 de İktidar olmuştur. O tarihten sonra Demokrat Parti'de birlik bir süre devam etmiş, o da Cumhuriyet Halk Partisi gibi “ANA” görevini yerine getirmiştir.
Türkiye'de demokrasi hareketleri konusu bazı yazarlar tarafından kitaplaştırılmış, vatandaşın hizmetine sunulmuştur. Demokrasinin ne olduğu konusu halen tartışılmaktadır. Demokrasi çemberinin uzaması ülkemiz insanı için sayılamayacak ölçüde değerler getirecektir.
12 Haziran 2011 seçimleri bugüne dek yapılan seçimlerden apayrı bir değer taşımaktadır. Seçmen sandığa giderek vatandaşlık görevini muhakkak yerine getirmelidir. Devletin vatandaşına karşı olan görevleri yanında vatandaşında vatandaşlık görevlerinden en önde geleni seçmen olarak sandığa gidip ol kullanmak olmalıdır.
Bu ülkenin yönetiminde görev alan insanların yaptıklarını kaleme alırken yandaşlığı kalemimizden uzak tutmalıyız. İnsanımızın gerçekleri öğrenmesine dolaylı olarak engeller oluşturmamalıyız.
Seçim tarihi her geçen gün küçülmektedir. Yığınlara çeşitli olanakları kullanarak ulaşan siyasi partilerin düzenlenen toplantı sonlarında seçmene çiçek atıldığını görüyoruz.
Tarihte “Lale Devri” diye geçen o dönem gibi 12 Haziran 2011 Seçimleri de gelecek kuşaklara “SEÇMENE ÇİÇEK” seçimi olarak yansıtılacaktır.
Seçme ve seçilme konusunda geçmişte yapılan yasalar, değişim ve gelişim dikkate alınarak yeniden vatandaşın hizmetine sunulmalıdır. Milletvekili adaylarımıza seçmen tarafından sunulan sayısız öneriler bir süre sonra seçmene atılan çiçekler gibi solmasın diyor, okurlarıma saygılar sunuyorum.