Üç ayların önemli kandil gecelerinden “Miraç Kandilin” ramak kaldı. İnşallah hayırlısıyla rabbim ulaştırır.
Camilerde vaazlarda şu tabir dikkatimi çekerdi. “Geçen yıl aramızda olup da bu yıl olmayanlar var. Allah cümlemizi gelecek senenin miraç kandiline ulaştırsın diye duaya âmin denirdi.”
Hayatın kuralı bunu gerektiriyor. Doğum, ölüm gerçeklerimizdendir. İnkârı mümkün değildir. Onun için insanlar adımlarına dikkat etmeli ki, berzah ve ahret hayatında ceza çekmesin.
Peygamber efendimiz miraca çıkarken günahkârların cezalarına tanık olur. Orada ki tabloları dinlemek gerekiyor.   Büyük günahlar dediğimiz günahları işleyenlerin halini dinleyince insan sarsılıyor.
Dini gecelerimizi şölen haline getirme yerine “bilinç, günahlardan arınma, dini yaşayışa katkı sağlanmalıdır.” Yoksa camiinin önüne ikramlık koymak yetmez. Sevaptır ama kâfi gelmez.
Miraç kandilinin ruhunu yakalamak için “İsra suresinin tefsirini okumalıyız. Surei şerifin içeriğini, emirlerini, harfiyen hayatımızda uygularsak ne kadar hayırlı değişim yaşadığımızın farkına varırız.
Yıllardır kuru kuruya mevlidi şerifler dinleriz. Camiye gelmeden önceki insanla, miraç kandilinde cemaate gelen Müslüman arasında küçükte olsa ürperti olması gerekir.
Özünden sapmadan dini günlere vurgu yapılmalıdır. Miracın en önemli hususlardan biri arkadaş güvenirliğidir.” Hazreti Ebu Bekir ( r.a) peygamberimizin miracını tasdik etmesidir.
Arkadaşının konuşmalarında güvenilir olduğunda asla tereddüt yaşamıyor. Hayatımızın omurgasını oluşturma düsturunun birisi bu olmalıdır. Güvenilirlik olmadan ayakta kalmak zordur.
Önyargılı insanların ne kadar şartlı baktıklarını da görüyoruz. Müşriklerin tüm sorularına doğru, hızlı cevap vermesine rağmen inkârcılar önyargılarını kıramadılar. İnanmadılar.
Doğruluğun dini yaşantıdaki önemi vurgulanıyor. “Sıddik” çok doğrucu anlamına gelen payeyi Ebu Bekir (r.a)  takıyor hazreti peygamberimiz.
Gerçekten miracın hediyelerini de sahip çıkmıyoruz. Namazı kılmıyoruz, önemsemez tutumlar takınıyoruz. Namaz kılıyoruz, günahlarla haşir neşir olunuyor. Dine en çok zararı vermiş oluyoruz.
Yatsı namazlarından sonrada “bakara suresinin “ son iki ayetini okumayan, okusa da hızlı okuyanlar var. Başkalarına fırsat tanımayan, kendi usulüne halel gelmesin diye sessiz duasını bitirip besmele çeken imamlardan geçilmiyor.
Çünkü başkaları okursa “tertil” ( ağır ağır) okuyacak ki, onun için hemen hızlı okunması farz gibi, imamlarımız bildiği şekilde okuyorlar.
Paylaşalım, ezan okutalım, mikrofon size emanet fakat cemaatinde seslerin farklılıklarına ihtiyaçları var. Aşir bitiminde hemen Fatiha denmez. Gel hocalara anlat. Bari camide dini doğru yaşayalım.
Kuran okuma düsturlarına uyalım. Mevlit programı sonunda ise önce duanın Arapçasını yapıp, sonrada Türkçesini genişleterek yapılmaması gerekiyor.
Ellerimiz yoruluyor. Beş dakikalık dua oluyor on iki, on üç dakika, Arapçısıysa Arapça yapın. Kimse söz söylemiyor. Miraç kandilinizi isra suresinin mealini okumanız dileğiyle hayırlara vesile olsun.