Akıl küllenmesi.

Önyargıyla bakmak.

Asla demek.

Baştan reddetmek.

Kulak tıkamak. Sıkça karşılaşıyoruz bu durumlarla.

Körü körüne bağlılıklarımız yüzünden, bazen hükümsüz oluruz.

Ya bir şeyi toptan kabul ederiz, ya da toptan reddederiz ya, bu bizim körlüğümüz veya körlenmesine bir bağımlılığımız olur...

Bilerek veya bilmeyerek körlüğümüz sürer gider. Ta ki uyanana kadar. Uyanabilirsek.

Bir şeyi seversek onun bütün kusurlarını görmezden geliriz veya göremeyiz.

Sanki sevmek için her zaman bir SEBEP buluruz. Sevmediğimizin iyisine de sevmemek için BAHANE ararız.

Bağımlılığın körlüğüdür sanki.

Ya toptan bağlanıp hiç kusur kondurmaz her şeyini savununuz.

Ya da toptan reddeder iyisini de çamura gömeriz.

***

Bazen birine körü körüne tutkuyla bağlanır onu belki de kafamızda olmasını istediğimiz gibi sever, hiç bir hatalarını asla göremeyiz. Buna da belki AŞK der sebep ararız. Boşuna Aşkın gözü de kördür dememişler.

Kendini bir kenarda bırakır, unutur aşk saydığı şeye adayarak aşka bağımlı olanlarda kör âşıktır.

Âşık olduk der, karşıdakinin hiç bir kusurunu göremez/göremez onun her halini sever özleriz.

Hiç düşünmede onun için yaşarken, onunda bizim için yaşadığını zannederiz(en büyük yanılgı da burada). Aşkın körlüğünden ödünleri isteyerek karşılıksız veriyoruz. Bilemden, isteyerek.

Sahip olduğunuz her şeyi vermek, feda etmek ihtiyacı duyarız. Nasıl bir ahval ise?

Zekâ da körlük başlar bu arada da akıl devre dışı bırakır kendini.

Belki beş paralık zekâları parlatırken o karanlıkta senin aklını emer, köreltir sessizce.

Kendimize öyle kör bakarız ki hep onun için çırpınırken ondaki benim yerim ne ki? Diye aklımızın ucundan dahi geçmez. Aşığız ya.

Öyle kör oluruz ki gözümüzün önünde bile değer verdiğimiz kişinin bizi gömdüğünü göremeyiz. Aslında onu gözümüzde değerli kılan ona bizim verdiğimiz değer olur. Sonradan anlarız da...

Geri aldığımızda da gerçek yüzü ortaya çıkıverir. O zamanda çok geç kalmış oluruz.

Bazen reddettiklerimizi görememenin bize zararı öyle büyük olur ki bedelini yine kendimiz öderiz çok da ağır gelir.

Bizleri yanıltan duyguların gerçeklere bakarken körlüğündendir aslında.

Darbeler duyguları öldürünce gerçekler çıplak gözle görünür oluyor artık. Akıl devreye girmeye başlayınca fark ediyoruz işin gerçekliğini.

Karşıdaki şayet hiç sevmediyse buna körken bilemiyoruz. Ta ki körlüğü bitip, bağımlılıktan kurtulduktan sonra acısını çekiyor.

Belki insanın birine güvenme ihtiyacı hissettiği anlar olabiliyor, yalanları, gerçekleri, gerçek yüzlerle maskeleri, duyguları, niyetleri ayırt edemeyecek kadar kör olabiliyor insan. Buna da aşk diyebiliyor belki.

Hiç sevilmeden vermek bağımlılığın en büyük ömür yiyicisi, bitiricisi oluyor da fark edilmiyor bile.

Bazen de sevdiklerimizin bize verdikleri zararlara da bilerek de eyvallah diyebiliyoruz.

Kırmamak adına ilerde çok acısını çeken yine biz oluyoruz… Kırım, kırım Kırılıyoruz.

Kıranlar bazen bir canan, bazen arkadaş, bazen de en yakın kan bağımız oluyor, duygularımızın katilleri.

***

Körlüğümüz, bir siyasi parti de olabilir, bir takımda, kişisel çıkarı peşinde koşan bizleri aldatan birileri de.

Kalıplanmış olgulara takılı kalınıyor çoğu kez.

Başörtülü ise toptan bağnaz, içki içiyorsa şer odağı görmek.

Köylüysen cahilsin, kent lisenin kültür abidesi bilmek gibi.

Oysa o köylü hayat üniversitesinde sana ders verebilir.

Bağlandığımız şeyi öyle benimser oluyoruz ki gerçekleri reddettiğimiz çok oluyor.

Benimle olursan ohh her şey güzel, farklı düşünürsen düşmanımsın.

Ona düşman olan her şey sana uyar görünüyor. Görüyorlar.

Düşmanımın düşmanı sana dost olmuyor hiçbir zaman.

Siyasi körlük, rakiplerine öyle düşmanca hamleler yaparken görüyoruz ki… Bazen kendilerine ters gelen durumları savunur hale geliyor.

Hainliğe sürüklese de kabul ediyor, diğeri onlar için kötü ya, sonunda felakete sürüklese dahi ölümüne savunuyorlar.

Diğer yandan, doğruyu kendi ölçülerine sığdırabilecek kapasitedeki kişiler de var ki, ustaca peşinden insanları sürüklüyor.

Geçenlerde bir büyüğümle bir tarihi kişilik hakkında konuşuyoruz(Atatürk değil), bir belgeden bahsettim ve Türkiye'nin geleceğini satmış dediğimde. Ben onu öyle çok seviyorum ki hakkında kötü hiç bir şey duymak, okumak istemiyorum. Okumuyorum dedi. Bu da verilen değerin körlüğü olsa gerek.

Yakın zamanda beni karşıt görüş sayan arkadaşımla kendi aramızda konuşup, tartışıyoruz, bana biz sizden bir tık üsteyiz ileri görüşlüyüz dedi.

Gülüyorum, İlericilik ölçü metresi takılı galiba. Ölçütü ne ki?

Benim dediğim partiye niye oy vermedin diye cephe alan, benim desteklediğim kişiyi niye desteklemiyorsun diye selam almayan hocalarımızı gördük.

Benim partim en doğrusu.

Benim takımım en üstünü.

Benim desteklediğim kişi en mükemmeli gibi toptan kabulleniş ve toptan karalama maalesef hatanın en büyüğü.

Kendi çemberleri dışındakileri ezmek hor görmek kendi yörüngesinde olmadıkları için onlara yaşama hakkı tanımak bile istemeyecek kadar ileri de gidebilirler. Bunların hepiceği körlüğün getirisi değil de nedir?

Kör savaşta savunmak savunma adına karşıya iftiralarla yüklenmekte en büyük çıkmaz bence. Bunu bu günlerde sıkça ve her zaman da çokça yaşadığımız açık gerçek.

Akıl, mantık ve duygularımızı harmanlayabilirsek insanlıktan pay alırız.

Nedenini, niçin ini, geçmişini, getirisini, götürüsünü toptan harmanlayıp, karşındaki her neyse onunda gerçeklerini işin içine katarsak kararlarımız daha adil olur derim.

Körü körüne bağlanmaktan kurtulduğumuzda dünya da daha yaşanır kılınır. Birine toptan kötü veya her yaptığını alkışlamadan akıl süzgecinden geçirmek gerekir ki acısını sadece kendimiz değil belki düşünemediğimiz kadar çok şey etki edeceğini de aklımızın ucunda bir yere not düşmeliyiz.

Kalın Sağlıcakla__Yüreğimiz Küllenmesin__Meyrem’ce