İzmir’de hepimizin yüreğini yakan bir deprem oldu. Felaket yüreklerimizi,  aklımızı birleştirdi. Duygularımız ve imkanlarımız kuş oldu uçtu İzmir’e doğru… Dualarımız ve desteklerimizle biliyorum ki, yaralar sarılacak, insanlarımız sıcak yuvalarına yine kavuşacaklar… Giden canları getiremeyiz ama aziz hatıraları da bizlerle yaşayacak… Bundan da dersler çıkaracağız, fay hattı, çürük bina, sağlıksız şehirleşme konularında ihmallerin bizlere nelere mal olduğunu hatırlayacak ve önümüzdeki dönemlerde bu neviden felaketlere kapı aralamayacağız… Bu kısımları ayrı… Klavye terbiyesizleri türedi, sosyal medya ile birlikte. İçlerindeki kiri, pası, kini, garezi, sapıklığı akıtıyorlar topluma doğru böylesine hassas dönemlerde… Nasıl bir insan tipidir ki insanların felaketinden, kendine göre bir menfaat alanı yaratmaya çabalar, nasıl bir insandır ki, böylesine sapıkça duygularla kendini boğması yetmiyormuş gibi toplumu da yok etmeye uğraşır… Ülkemizin pek çok değerini üst üste yitirdik. Önce çok saygın ve özgün bir kalem erbabı Bekir Çoşkun’u uğurladık ebediyete. Aman Allah’ım, güya kendilerini bir anlayışın içinde görenlerden o kadar üslup ve seviye yoksunu mesajlar çıktı ki sosyal medyada… Bekir Çoşkun’un içindeki insan, hayvan, doğa sevgisinin milyonda birini taşımayanların ne dediği önemli değildi elbette, onun yazdıkları ve yaptıkları milyonların yüreğinde yaşayacaktır. Biz de onu hep gülümseyen yüzü ile hatırlayacağız…

Osman Durmuş, benim Osman Abim de ayrıldı aramızdan. Siyaset günlerinde pek çok acı tatlı anımız oldu. Yiğit ve mert bir adam idi. İşinde ciddi ve başarılı idi. Eğilip bükülmedi. Kimseye eyvallah etmedi. Pek çok hayırlı hizmeti oldu Türkiye’ye. Onun bakanlık döneminde de depremler yaşandı, o kadar hassas ve çalışkan bir adam idi ki, aylarca deprem bölgesinden evine gelemedi, her işi kendisi koordine ve takip etti. Babuna olayı çıktı, aleyhine o kadar yazılıp çizildi, konuşuldu ki haklılığı daha sonra anlaşıldı. Kadri kıymeti yine seng-i musallada bilinenlerden biri de Osman Abi oldu. Klavye terbiyesizlerinden o da nasibini aldı vefatından sonra… Önemser miydi? Sanmıyorum. Yaşarken hakkında o kadar çok iftira adanlar oldu ki, güldü geçti… Çok değerli büyüğüm, önceki Başbakanımız Mesut Yılmaz gitti. Oğlu Yavuz’un vefatı sonrası o da artık bu dünya ile ilişkisini nefes alıp vermek boyutuna indirmişti. Birlikte çalıştığımız günleri, hatıralarımızı hep onur ve gurur ile hatırlayacağım. Siyaset adamının eleştirilmemesi olmaz. Mutlaka eleştirilir. Yaptıklarını doğru bulanlar kadar bulmayanlar da çıkar. Ama ölüm her şeyin üzerine bir örtü serer. Bizim inancımız da kültürümüz de böyledir. Nitelikleri itibariyle dünyanın en saygın siyaset ve devlet adamları arasında yer alacak kıymet ve kıratta idi. Klavye terbiyesizlerinin arkasından yazdıklarının hiçbir kıymeti yok. Kem söz sahibine aittir. Hesap gününe doğru çıktığı yolculukta, siyaset ve devlet adamı olarak ülkemiz ve insanlarımız için yaptıkları, eleştiriyi hak ettiği konulardan daha ağır basacaktır. Şimdi de öğrencilik yıllarımdan tanıdığım, dostum ve ağabeyim ve hemşehrim Burhan Kuzu’nun Covid 19 nedeniyle aramızdan ayrıldığını duydum. Üzüldüm. Burhan abi uzun yıllar siyaset yapsa da, siyasetin adamı değildi. O insandı. Hoca idi. İstanbul Üniversitesi’nden yolu geçen her milliyetçi ve mütedeyyin adamla bir şekilde yolu kesişirdi. Sağlığında da eleştirildi. Alınmazdı. Haksız her ithamı da Allah’a havale ederdi. Ben de ara sıra tenkit etmişimdir. Medyaya hoca gibi çık, ekranları bu kadar sevme, diye. Güler geçerdi. İçi dışı bir adamdı. Saf bir Anadolu çocuğu idi. Covid-19’u ciddiye almak gerekiyor. Pek çok insan hayatını kaybetti. “Bana bir şey olmaz” demek doğru değil. Herkese bulaşabiliyor. Hoca da genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı aslında. Kaldı ki, daha önce Değerli ilahiyatçı, dostum Hasan Onat hoca da bu illetten vefat etmişti. Geçtiğimiz günlerde yine eski çalışma arkadaşlarımdan Hüsnü Tekin’de çok genç yaşta bu virüsün kurbanı olmuştu. Maske, mesafe temizlik kurallarına riayet şart ama sosyalleşmeleri de artık en aza indirmek gerekiyor. Kimseyi affetmiyor virüs. Kayıpları hayatımızda boşluk bırakacak kadar büyük insanlardı hepsi.  Yaşarlarken eleştirdik, hatta unuttuk ama gittiler ve şimdi üzülüyoruz. Hepsine yüce Allah Rahmet eylesin… Klavye terbiyesizlerine karşı hep birlikte tepki koyalım. Sosyal medyayı cerahat, irin, pislik yolu olarak kullanmak ve içlerindeki nefreti, aşağılık duyguları bize boca etmek isteyenlere imkan vermeyelim. Bu ülkenin her evladı bizim için azizdir. Hepsi kendi bulunduğu yerden bir katkı için çalışmıştır. Beğeniriz veya beğenmeyiz, onaylarız veya onaylamayız bu ayrı bir şeydir. Öldükten sonra da kimseyi beğenmek veya onaylamak zorunda değiliz ama şunu bilmeliyiz ki, o kimsenin kaybından üzüntü duyan ve yaşayan insanlar var; en azından onlara saygı duymalıyız. Kendini savunma imkânı kalmamış, iddia ve isnatlara açıklama yolu tükenmiş, artık hayatta olmayan insana atıp tutmanın bir yararı olmadığını da bilmeliyiz… İnsanlık bunu gerektirir.