Türkiye'nin deprem kuşağında yer alması, her geçen gün daha fazla uzman uyarısını beraberinde getiriyor. Son olarak Samsun, Amasya ve Tokat illeriyle ilgili yapılan açıklamalar, bu bölgelerdeki sismik hareketliliğin ciddiyetini gözler önüne serdi. Özellikle Samsun’un Atakum ilçesi, zemin yapısı nedeniyle ayrı bir risk grubu içinde değerlendiriliyor. Uzmanlara göre, yaşanacak olası büyük bir depremde bu bölgelerin ciddi zarar görebileceği belirtiliyor.
Karadeniz bölgesi için dikkat çeken açıklamalar
Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde görev yapan Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammet Bahadır, geçtiğimiz günlerde Amasya’nın Taşova ilçesinde meydana gelen 4.6 büyüklüğündeki depremin ardından, bölgeyle ilgili kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Bahadır’a göre, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde yer alan Samsun, Amasya ve Tokat, geçmişte de büyük depremlerle sarsıldı ve bu tehlike bugün de devam ediyor.
Sık sık yaşanan sarsıntılar uyarı niteliğinde
Fay hattı boyunca küçük ve orta ölçekli depremlerin sıklıkla yaşandığını hatırlatan Bahadır, bu durumun her ne kadar normal bir enerji boşalması süreci olarak görülse de, büyük bir depremin habercisi olabileceğini ifade etti. 1943 yılında Ladik merkezli meydana gelen yıkıcı depreme değinen Bahadır, o dönem Orta Karadeniz'de büyük hasar yaşandığını, bugün de benzer bir felaketin yaşanma ihtimalinin göz ardı edilmemesi gerektiğini söyledi.
Atakum ilçesi için özel uyarı: Zeminde ciddi sıkıntı var
Doç. Dr. Bahadır’ın özellikle dikkat çektiği nokta ise Samsun’un hızla gelişen ilçesi Atakum. İlçede şehirleşmenin büyük ölçüde alüvyon zemin üzerine kurulduğunu belirten Bahadır, yüksek katlı yapıların bu zemin üzerinde büyük risk taşıdığını vurguladı. “Atakum’un şehirleşme sahasının yüzde 80’i gevşek zeminlerden oluşuyor. Bu alanlarda 5 ila 15 kat arasında değişen çok sayıda bina bulunuyor. Bu durum, depremin sıvılaşma etkisiyle birlikte ciddi hasarlara yol açabilir” diyerek önemli bir uyarıda bulundu.
Deprem riski sadece geçmişte kalmadı
Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası bazı bölgelerde enerji boşalması yaşansa da, Orta Karadeniz’deki riskin azalmadığını belirten Bahadır, bu bölgelerde sismik hareketliliğin sürdüğünü ifade etti. Enerji birikimi devam ederken, olası bir büyük depremin zamanlaması tahmin edilemese de, hazırlıklı olunması gerektiğini vurguladı.
Şehirler deprem dirençli hale getirilmeli
Bahadır’a göre, Türkiye’de artık “deprem olacak mı?” sorusunun değil, “deprem olduğunda ne kadar hazırız?” sorusunun sorulması gerekiyor. Depremle yaşamayı öğrenmenin, yalnızca halkın değil, aynı zamanda yetkili kurumların da sorumluluğu olduğunu ifade eden Bahadır, müteahhitlerin projeye uygun bina yapması gerektiğini, belediyelerin yapı denetimlerini sıkı şekilde uygulaması gerektiğini ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bu süreci etkin biçimde denetlemesi gerektiğini belirtti.
Önlem alınmazsa tablo ağır olabilir
Samsun, Amasya ve Tokat gibi yerleşimlerin ciddi nüfus barındırdığına dikkat çeken uzmanlar, buralarda yaşanacak olası bir depremin çok sayıda can ve mal kaybına yol açabileceğine işaret ediyor. Zemini zayıf olan bölgelerde yapılan yüksek katlı binaların yıkım riski daha fazla. Bu nedenle önlem alma, yapı stokunun elden geçirilmesi ve halkın bilinçlendirilmesi gibi adımlar hayati önem taşıyor.