AH, NAMUSLULAR, NAMUSSUZLAR KADAR BİRAZ CESUR OLABİLSE..
Bir toplumda herkes ‘Doğrucu Davut’ olmuş, ya da kendini öyle görüyorsa, bir yerlerde yanlışlık var demektir.. 
En acı yanı da; bu yanlışlığın farkında olun(a)maması, ya da olunduğu halde aynı yanlışta ısrar edilmesi değil midir? 
Şimdi durup dururken, nereden çıktı bu, ‘Doğrucu Davut’ hikayesi diyebilirsiniz.. 
 
*** 
Eskiden kirlenen dünyamızda bir emperyalizm diye bir sorun vardı.. Ve bir çok insan da buna karşı olanca gücüyle mücadele verip, onun daha fazla insanları sömürmemesi için birliktelikler kurardı.. 
Tabii eskiden dediğimiz, daha şunun şurasında bir 10 yıl önceye kadar, emperyalizme emperyalizm denilirdi.. 
Şimdi ise; kimine göre;’küreselleşme’ kimine göre, ‘globalleşme’.. 
Ve toplumun en sağından en soluna kadar her kesimin dilinde bir ‘küreselleşme’ ya da globalleşme sözcüğü aldı gidiyor. 
Oysa ortadan ne emperyalizm, ne sömürü, ne de tekelleşme kalkmış.. Yani her şey tüm çıplaklığıyla sürüp gidiyor. 
(Bunu biz söylemiyoruz, yıllar önce Avrupa’nın bir başkenti yapılan toplantıda, Dünya Bankası Şefi de dile getirmişti) Ama birileri, bunun adı ‘emperyalizm’ değil, ‘küreselleşme-globalleşme’dediği için biz de öyle diyor, onun çirkin yüzünü ya göremiyor, yada görmemezlikten geliyoruz..’
Küreselleşme’ aslında güzel bir şeymiş de, biz yıllarca farkına varamamışız’ şeklinde de kendi kendimizi aldatıyoruz.. 
Ve bu aldatmaca, uzun bir süre daha devam edeceğe benziyor.. Çünkü, dünün emperyalistleri, bugünün ‘küreselleşmecileri’ oldular ve saldırı bombardımanlarını tüm acımasızlığıyla sürdürmekte ve buna bağlı olarak sömürü de devam etmektedir. Dün ‘doğru bildiklerimiz’, uğruna nice bedeller ödediğimiz değerlerimizi, bugün bir bir kaybetmiş, ya da onların birer yanlıştan ibaret olduğunu düşünür hale gelmişken, dünya görüşlerimizi ifade ederken, demokrat, sosyal demokrat-sosyalist veya milliyetçi olduğumuzu söylememiz neyi ifade eder? Koskoca bir hiç değil mi!.. 
 
*** 
AH, NAMUSLULAR, NAMUSSUZLAR 
KADAR BİRAZ CESUR OLABİLSE!.. 
Ve İsmet İnönü’nün de dediği gibi, “Bir toplum da namuslular, namussuzlar kadar cesur (olmalı)” olamıyorsa, o toplumda bir çok şey çürümüş demektir.. 
En hüzün verici yanı da; insani değerlerimizi kaybeder hale gelmiş olmamız değil midir? Dünün emperyalizmi, bugünün küreselleşmesi veya globalleşmesi olarak varlığını sürdürüyor ve bizler de onun değerleri etrafında dönüp dolaşıyor, onun prensipleri doğrultusunda yaşamımızı ikame ediyorsak ki-ediyoruz-solcu ya da sağcı; veya devrimci ya da ülkücü olmamız bir anlam ifade eder mi? Sadece birilerinin ekmeğine yağ sürmekten başka.. 
*** 
Yani deyim yerindeyse birileri bizlerin ‘devekuşu misali başımızı kuma sokmamızı” beklemiyor mu? 
Yolsuzluk, hırsızlık, malı hamuduyla götürmek diz boyu iken, partilerimiz; en solundan en sağına kadar hepsi, kayıkçı döğüşü ile meşğul değil mi? 
*** Atı alan Üsküdar’ı geçiyor.. 
Olan da bu gariban halka oluyor.. 
Yani o hırsızlıkların, o soygunların faturası bilmem ne ad altında vergilerle geri dönüyor mu?
 Ohh, ne âlâ memleket!.. 
-Çok konuştun, çok ileri gittin, sus.. 
-Demokrasi istedin, al sana dayak.. 
-Başına türban bağladın, al sana cop.. 
-Kardeşim eli üç keçisi, beş oğlağı sana mı kaldı? 
-Sana ne, elin etlisi sütlüsü.. 
-Sen kendi gemini kurtarmaya baksana.. 
-El ister yer ballı börek, isterse bir gecede banka kasalarını boşaltır.. 
Kime ne? 
-Kardeşim, adamın malının derdi, seni mi gerdi!.. 
İşte bizim; çerçevelenmesi gereken fotoğrafımız.. 
Var mı, başka söze gerek? 
 
*** İşte bu noktada; ileriye dönük olarak tüm demokrasi güçlerine büyük görevler düşüyor.. 
Bu görevini sağlıklı bir biçimde yerine getirip getirmeyeceğini ise zaman gösterecektir.. 
Solun olduğu kadar, toplumun da bu birliktelikten kazanacağı çok şeyler vardır.. Çünkü demokrasilerde sağ ve sol birbirinden ayrılmaz parçalardır. 
Nasıl sağın olmadığı bir parlamento düşünülemiyorsa, solun olmadığı bir parlamentonun da sağlıklı olarak görevini yerine getirebileceğini düşünmek mümkün olmayacaktır.. 
Hani derler ya; 
“Kızım Melahat, kimsede değil kabahat” 
İşin özü bu.. 
Yani, kabahatin büyüğü de küçüğü de bizde! 
Var mı bunun başka izahı, ne dersiniz?