Bu hafta gazi ve İnönü caddelerindeki trafik sorunu ile ilgili bir yazı yazmıştım ancak Gezi Parkı olayları bu yazımı Perşembe gününe ertelememe neden oldu. Bu arada bilmenizi isterim ki bundan sonra pazartesi ve Perşembe günleri bu köşede birlikte olacağız.
Gelelim gezi parkında oynanan tehlikeli oyuna. Daha önceki yazılarımda da ifade etmişimdir. Medya takibi konusunda sadece ulusal ile kalmam uluslar arası ajansları da takip ederim. İsmini burada vermek istemediğim bazı yabancı ajanslar Türk baharı rüzgarı gibi haberler yapmaya başlayınca tedirgin oldum. Eyvah birileri yine bir şeylerin peşinde korkusu içimi sardı. Daha sonra Gezi Parkı’nda görmeyi istemediğimiz olaylara tanık olmaya başladık. Fitili ateşleyen polisin aşırı gaz kullanımı oldu. Bu noktada gaz kullanımında aşırıya kaçıldığına dair hemen hemen herkes hem fikir zannediyorum. Yasa koyucular dahi bunu ifade ediyorlar. Bununla ilgili olarak da gerekli incelemenin yapılacağına dair beyanatlar da verildi. Peki istenen neydi? Gezi parkında ağaçlara dokunulmasın yapılması düşünülen inşaat yapılmasın. Peki buna karşılık Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı çıkardı mı? Evet çıkardı. Polisler taksimden çekildi mi? Evet çekildi. Peki o zaman ağaç bahanesiyle başlayan protestolar neticesinde park ciddi anlamda talan edildi. Peki buna ne demeli? O zaman insanın aklına ister istemez şu geliyor: “demek ki mesele ağaç meselesi değil”
Olayın bu kadar tırmanmasına neden olan diğer faktöre gelelim; Sosyal medya faktörüne. Eski yazılarımda da belirtmişimdir. Sosyal medya dikkatli ve etkili kullanılmalıdır. Kimi insanlar gazete okumaz, kitap okumaz ama çok iyi facebook okur. Haşa sanki yüce bir kelammış gibi de okuduğuna hemen inanıverir. Bu noktada artık ilkokuldan itibaren sosyal medya eğitim sistemimiz içerisinde ders olarak okutulmalıdır diye düşünüyorum. Süreç boyunca sosyal medya üzerinden halk sürekli olarak kışkırtıldı. Önce önümüze “Panzerle ezilen genç resmi” diye bir fotoğraf koydular neredeyse ben bile inanacaktım ki en çok tepki çeken fotoğraflardandır. Fotoğrafın aslında yabancı bir ülkede bot motorundan yaralanan bir kişiye ait olduğu ortaya çıktı. Bir kanalının adı kullanılarak açılan sahte bir hesap kanalıyla, İstanbul Emniyet Müdürü görevden alındı haberi yapıldı. Bunun da yalan olduğu ortaya çıktı. Köpeğe biber gazı sıkıldığına dair bir fotoğraf fotomontajla bizlere gerçekmiş gibi gösterilmeye çalışıldı. Fotoğrafın aslında yabancı bir ülke polislerine ait olduğu ortaya çıkınca bunun da yalan olduğu anlaşıldı. En kötü yalanlardan birisi de Polislerin ilaçlı suyla gösterileri bayılttı haberiydi. Buna kim nasıl inanır bilemiyorum ama on binlerce rt olması düşündürücü. Anayasa mahkemesinin hükümeti düşürebileceği haberi, CNN Türk'ün duyarsız alıp direniş haberlerini vermediği için isim hakkının CNN İnternationel tarafından fesih etmesi haberi, Eylemlerde portakal gazı kullanıldı yalanı (Portakal gazı birleşmiş milletler tarafından yasaklanmış zararlı bir gazdır) vs. vs. Bu ve benzeri haberlerle birileri bizleri kandırmaya çalıştı.
Şimdi de gösterilerden sonraki manzaraya gelelim. Tüm bu yaşananlardan sonra geriye ne kaldı? Yağmalanan işyerleri, devrilen, yakılan, tahrip edilen polis araçları, belediye otobüsleri, vatandaşa ait sivil araçlar, sökülen sokak lambaları, kullanılamaz hale getirilen bankamatikler, zarar gören otobüs durakları, taşları sökülen kaldırımlar, kırılan banklar vs. vs. (
http://www.haber7.com/foto-galeri/24789-geriye-yagmalanan-dukkanlar-kaldi) buyurun linkini verdim lütfen fotoğraflara bakın. Sahte falan değil tamamen gerçek fotoğraflar. Yabancı bir ülkede çekilip montajlanmış fotoğraflardan değil emin olabilirsiniz.
Olayların sosyal sonuçlarına gelince; Fakır fikir ve ideolojilerde olup bir arada yaşamayı bilen insanlarımız karşı karşıya getirilmeye çalışıldı. Ama kimsenin buna pirim vermeyeceğine inanıyorum. Herkes farklı düşünebilir, farklı dünya görüşüne ve farklı inançlara sahip olabilir. Bu gayet doğal. Asıl aynı olmasını beklemek yanlış olur. Ne kadar farklı görüşte ve düşünce de olursak olalım insanlarımızın birbirine gerekli saygıyı göstereceğine hiç şüphem yok. Örneğin Gezi parkı konusunda fikir ayrılığına düştüğüm dostlarım ve genç arkadaşlarım var. Ne yapalım yani aynı şekilde düşünmüyoruz diye birbirimizi sevmekten vazgeçip kırgın mı olalım? Birbirimizle konuşmayalım mı? Bu ülke bunları artık atlattı. Bu konuların klavye başında kavga ederek değil karşılıklı çay içerek, fikri ortamlarda saygı çerçevesinde konuşarak tartışılabileceğini bilenler var.
Çok uzattım biliyorum hemen bağlıyorum. Tartışmalar ağaç meselesinden çıkmıştı değil mi?  İnsanlar çevreye karşı duyarlı olmaya davet edildi. Pekala benim bir önerim var. Bir kampanya başlasın yeşil bir gelecek için bir fidan da sen dik diye. Herkes de diktiği fidanın fotoğrafını çekerek sosyal medyada paylaşsın. Yalan yanlış fotoğraflar paylaşılana kadar bu fotoğraflar paylaşılsın.
Perşembeye kadar hepinize saygılarımı sunarım.