İstanbul'da sel,
Muğla'da deprem.
Aktif bir coğrafyada yaşıyoruz
Muğla'da deniz dibinde oluşan deprem, Konya'da, İzmir'de kendini hissettiriyor.
İstanbul’daki sel dünya ile bağlantımızı kesiveriyor.
Muğla depremi de gösteriyor ki kentlerin kurulduğu yer ve kentin pilanlamasi (izninizle) hayatı önem taşıyor. (Olması gerekende sağlam zeminlerde kent kurulması ön koşuldur.)
Doğanın genetiği ile oynanmaya gelmiyor.
İmara açılan alanlara verilen dikey ve yatay inşaat izinleri doğaya uyum sağlamıyor.
Doğa betonla zorlanıyor, denge bozuluyor.

İnsan oğlu kendi topuğuna sıkıyor.
Devasa binalar yapılırken, daracık sokaklara çıkış veriliyor.
Kentin kalbine giden damarlar tıkanıyor. Nefes boruları kesiliyor.
Yeşil ve toprak yaşam alanları getirime, çıkara heba ediliyor.
Yeryüzü yapısının taşıyamayacağı yapılaşmalarla yeryüzü zorlanıyor.
Ege depremi çürük yapılı coğrafyada olsaydı felaketin boyutu vahim olurdu diyor uzmanlar.
Ülkemizde tek çalışan ve üreten alan inşaat sahaları.
Üretilen ise BETON KENTLER.
Yapılara, donatılırken sadece görünüm ve iç donatılar ölçüt oluyor.
Sağlık, sağlamlık, kente ve içinde yaşayacak insan üzerindeki gelecekteki etkileri düşünülmesi gerekirken çoğu kez göz ardı ediliyor.
(Şükür deprem yönetmeliği biraz da olsa denetim getirdi.)
Ve ovalara kurulan kentlerle geleceğin tarım alanları yok edilerek açlık var ediliyor.
Tarım alanları,, yaşam alanları inşaata kurban gidiyor.

Toprak o anda getireceği kâra bakılarak imarın ve yetkililerin yetkisine teslim ediliyor. Gelecek nesiller ve yok edilen, binlerce yılda oluşan ovalar düşünülmüyor.

Tarımla uğraşan çiftçiler sebze, meyve bahçelerini ovalardaki ağaçları sökülüp yerine binalar dikilip, ekliyor.
Neticesinde ise tarım yapacak yer arayıp kayaların içine toprak doldurmaya çalışıyorlar.
Sonra da sıcaktan, soğuktan şikayet ediyoruz sebebini düşünen yok.
Mevsim ve iklim değişiklikleri oluyor neden diyen yok?

Bizim dünyanın geleceğine ve bu gününe etkimiz ne diye sorgulamasını yapan yok. Sadece güzel binada konforlu oturalım, sefa sürelim gayretinde kentte yasayanlar.

Kent Pilancılar müşterisine kazandıracağı yapı alanının çokluğunu hesaplıyor .
Oysa yaşamın bütün olarak tasarlanması gerekmektedir. Neden bunlar arz edenlere ve onaylayanlara bilgi olarak sunulmuyor mu? Pilan koşullarında bunların olması gerekmez mi?.

Onay verenler neden veriyor? Bilemem.
Pilanlamalar çıkarları değil geleceği düşünerek insan odaklı olmalı, yapılmalı .

Para, para, para olmamalı.
Her fert yaşarken sorumluluk taşımak zorundadır

Doğa ile inatlaşmanın bir anlamı yok.

Kentleri tasarlayanlar da onay verenler de gelecek nesillerin de bu dünya üzerinde yaşama hakkı olduğunu,, onların haklarının gasp edilmemesi gerektiğini düşünmek zorundadır.
Kalın Sağlıcakla_Doğayı zorlamadan _Meyrem’ce