Bugün bir yazar olarak, yazarlık anlamında belki de en mutlu günlerimden birisini yaşıyorum. İki hafta önce bir yazı yazmış ve öngörüde bulunmuştum. Bu öngörümün de yakın zamanda gerçekleşeceğine inandığımı söylemiştim. Ve iki hafta önceki yazımda belirttiğim, öngörüm bugün Demokratikleşme Paketinin açıklanmasıyla gerçekleşmiş oldu.
Düşe falan yatmadım. Medyum falan olduğumu da düşünmeyin lütfen. Fakat hocaları tarafından iyi yetiştirmiş, başarılı bir kimse olarak görebilirsiniz.
İki hafta önce “YENİ ANAYASANIN ÖNEM ARZ ETMESİNİN NEDENİ” başlığı altında bir yazı yayınlamıştım. Yazımda; ‘Türkiye, özellikle son yıllarda öylesine büyüdü ki mevcut Anayasa, Türkiye’nin bu büyüklüğünü taşıyamaz hale geldi. Kaldı ki sadece ülkemiz değil, tüm dünya yakın tarihte, tabiri caizse yeni bir çağa geçti. Gelişen bilgi ve teknoloji ile birlikte sosyolojik anlamda da ciddi anlamda değişmeler yaşanır oldu’ diyerek özellikle ülkemizde ve dünya konjonktüründeki gelişmelere de değinerek yeni Anayasanın artık kaçınılmaz olduğunu vurgulamıştım. Yazımın sonunda ise bir öngörüde bulunmuş ve ‘Gerek Türkiye’de, gerekse de bölgemizde yaşanan gelişmeler doğrultusunda, Yeni Anayasa ile ilgili, çok yakın zamanda yeni çalışmalara başlanacağını göreceğimizi düşünüyorum. Hatta Sayın Başbakanımızın Türkiye ve bölgedeki gelişmelere olan hassasiyetini düşünecek olursak yakın zamanda konu ile ilgili medyada yapacağı yeni açıklamalara da şahit olabiliriz’ demiştim.
Öngörülerim üzerine beklenen açıklama bugün, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından geldi. Sayın Başbakanımız, demokratikleşme paketi adı altında, bir dizi açıklamalar yaptı. Sayın Başbakanımız, Demokratikleşme paketinin 11 yıllık uzun soluklu sürecin sadece bir safhası olduğunu “Türkiye geri döndürülemez biçimde ilerlemektedir. Bu paket ilerleyişin tarihi aşamasıdır. Nasıl ki yaptığımız reformları son nokta olarak görmediysek bunu da bir son nokta olarak görmüyoruz" diyerek ifade etti.
Evet, bugün itibariyle Türkiye yeni bir sürece girmiştir. Ülkeyi yıllardır geren bir çok konuya çözüm bulunacağına inanılan demokratikleşme paketi, Sayın Başbakanımız tarafından kamuoyuna duyurulmuştur. Paket ile Türkiye’de seçim barajından tutun, hazine yardımlarına, farklı dil ve lehçelerin kullanımına, ırk, dil, renk, inanç, cinsiyet, yaşam tarzı, toplantı ve gösterilerle ilgili birçok konuya çözüm getirilmesi amaçlanmaktadır.
Demokratikleşme paketi ile özel okullarda dil ve lehçe sorunlarının son bulması, kadın ve erkeğin kılık kıyafetine yönelik kısıtlamaların kaldırılması, yaşam tarzlarının güvenceye alınması vb. gibi birçok konuya ilişkin çözümler beklenmektedir.
Hatırlayacak olursanız iki hafta önceki yazımda ‘Bugün batıda, değerler üzerinden, doğuda ise kimlikler üzerinden yaşanan krizlere tanıklık etmekteyiz. Türkiye, hem batının hem de doğunun sentezi gibidir.  Tarih boyunca İslam dünyasına önderlik etmiş bir milletiz. Türkiye, İslam Dünyasında ciddi anlamda ağırlığı olan bir ülkedir. Birçok konuda İslam Ülkelerine rol model olmaktadır. Dünya toplumları büyük bir dönüşümden geçerken ve yeni bir dünya dizayn edilmeye çalışılırken, Türkiye’nin yadsınamaz önemi bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Anayasa ile ilgili düşüncelere, yalnızca ulusal çerçeveden değil, küresel çerçeveden bakılacak olursa, yeni bir anayasanın, neden Türkiye için önem arz ettiği anlaşılabilir’ demiştim.
İşte bugün açıklanmış olan demokratikleşme paketinin içeriğine bakılacak olursa, neden “batının ve doğunun değerler ve kimlikler üzerinden yaşadığı krizler” ifadesini kullandığım daha iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum. Demokratikleşme paketinin, değerler ve kimlikler üzerindeki çok tartışmayı bitireceğini düşünüyorum. Tabi öncesinde, paket ile ilgili yaşanması beklenen ciddi tartışmalardan sonra…
Bana göre Türkiye, bugün itibariyle yeni bir devrim yaşamıştır. Bugün itibariyle hak ve özgürlükler anlamında yepyeni süreçler yaşanacağı bir gerçektir. Bu yeni sürecin ülkemiz için hayırlı olması dileklerimle, hepinize saygılarımı sunarım…