Biz yazarların zaman zaman yaşadığımız bölgenin dışına çıkıp, Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri de takip etmesi gerekiyor. Şehir dışında gerçekleştirilen kongre, konferans, forum ve sempozyum gibi etkinlikler de bizler için bulunmaz fırsat. Elimden geldiği kadar fırsatlar ölçüsünde bu tarz etkinliklere katılmaya gayret gösteririm. Böylece biz yazarlar için en büyük tehditlerden birisi olan işletme körlüğü tehlikesini savabileceğime inanırım.
3-5 şubat tarihleri arasında Ankara’da Şeker-İş sendikasının düzenlediği “Şekerin Geleceği ve Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz II” sempozyumuna katıldım. Sempozyumda, kırsal kalkınmadan şeker sanayisine, gıda sanayinde tatlandırıcı sorunlarından pancar ve şeker üretiminde dünyadaki yerimize kadar pek çok farklı konulara değinildi. Aslında anlatılanların hepsi çok önemli ve ayrı ayrı işlenmesi gereken konular. Keşke hepsine uzun uzun değinebilseydim. Her neyse ben konuma döneyim.
Sempozyumu dinlerken ilk oturumdaki konuşmacılardan birisi Türkiye’de yıllara göre Pancar üreten çiftçi sayılarını anlatıyordu. Perdeye yıllara göre çiftçilik yapan kişi sayısı ve üretim oranı yansıtılmıştı. Net rakamları tam olarak hatırlayamadığım için buradan yazamıyorum ama şu husus dikkatimi çekmişti: Üretimden elde edilen ürün miktarı sürekli olarak artış yönünde iken üretim yapan kişi sayısında inanılmaz bir düşüş yaşanıyordu. Üretim yapan çiftçi sayısı azalırken ürün miktarı nasıl artar diye düşünmeden edemedim. Ülkemizde tarımsal işletmelerde çiftçilik yapanların %60’dan fazlası küçük çiftçilerdir. Üretim yapan bu grup devletimiz tarafından verilen tarım destekleriyle mümkün olduğu kadar desteklenmektedir. Tarımsal desteklerin, tarım alanındaki bilimsel ve teknik gelişmelerin her geçen gün artmasına rağmen tarım ile uğraşan çiftçi sayısındaki düşüş düşündürücüdür.
Hollanda modelini düşünelim. Konya kadar yüzölçüme sahipler ama ürettikleri tarımsal ürünlerle dünyanın manavı gibi çalışıyorlar. Neredeyse topraksız tarım yapacaklar diye bir benzetme yapsak yanlış olmaz. Hollanda’da tarımı araştırırken gencziraat.com adlı internet sitesinde, Yozgatlı bir çiftçiyle ilgili okuduklarımı sizlerle paylaşmak isterim. Yozgat Sarıkayalı Yalçın Arslan The Grenery'nin üyelerinden bir dolma biber serasında çalışıyor. 15 yıldır Hollanda'da yaşıyor. Hollanda’ya gitmeden önce Sarıkaya'da çiftçiymiş. Şimdi de mesleğini devam ettiriyor; fakat arada ciddi farklar var:” Orada tarım sektöründe her şey teknoloji ve verimlilik üzerine. Türkiye'de el yordamı ile çiftçilik yaparken orada her şeyin bilimsel olduğunu ve tarımı orada öğrendiğini söylüyor. Türkiye'ye dönerse parasını bu işe yatıracağını ifade etmeden de geçmiyor. Tarımsal üretimde dünyanın en ileri ülkesi olan Hollanda’dan dersler alınabilir diye düşünüyorum.
Gelelim yazdıklarımdan Çorum için çıkarılabilecek sonuçlara. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın 2012 de yaptığı açıklamalara göre Çorum tarım alanı sıralamasında 18. sırada. Karadeniz Bölge sıralamasında ise 3. sırada. OKA verilerine göre 12.783 km2 %48,7 si tarıma müsait.
Bunları neden anlatıyorum; geçtiğimiz hafta nüfus artış hızları açıklanmış ve Çorum’un göç hızı binde -8,6 olarak verilmişti. Bir önceki yıl artış hızı ise binde -1,5 idi. Bu oranlara bakıldığında göç veren bir şehir olduğumuz aşikar. Biz her ne kadar 1980 li yıllardan sonraki sanayileşme atılımlarıyla, sanayi şehri gibi görünsek de temel de bir tarım kentiyiz. Her neyse daha fazla uzatmak istemiyorum. Acaba diyorum, modern tarımla ilgili olarak küçük çiftçilere daha mikro düzeyde bilgilendirme çalışmaları ve eğitimler verilebilse acaba bunun sosyo-ekonomik anlamda Çorum’a katkısı olur muydu?
Tekrar görüşünceye dek hepinize saygılar sunarım…