Bulunduğumuz mevkii ve makamın hakkını vermeliyiz ki mutlu olalım. Mevkie gelenlerimiz de icraatlarında dikkatli adım atmalı. Çünkü hesabı çok ağırdır haksızlığın.
İcraatlarımız ortamına göre değil de, doğru, hakikati ifade etmeli. İşlerimizin sadece istediğimiz yönde değil de, hukuka göre icra etmeli insan.
Hepimizin sevdiği, hoşlandığı, kıyamadığı, yerine göre bir lafını iki etmeyeceğimiz tanıdıklarımız elbet vardır. Hatırını asla geri çevirme imkânımız olmayan ne dostlarımız vardır.
Burada göreve getirme anında ilkelere göre hareket etmeliyiz. Bizim irademize kalırsa işler allak bullak olur. Belli kurallar dâhilinde işlemler yürümeli ki, kimse kimseye kuşkuyla bakmasın. Vicdanı yaralanmasın.
Devletin koymuş olduğu normları, özel sektörse, özel sektörün kurallarını, dernekse dernek tüzüğünü kimse çiğnememelidir.
Görevi hak edenin dernek üyesi diyerek iltimas geçmemeliyiz. Hak etmediği alana geçmesine referans olunursa, olanda, olunanında aynı cezaya uğrayacağı uyarısını metinler yazmaktır.
Eskiden yazılmış olan eserlerde de insanın fıtratını yorumlarken hırsından bahseder.
Herkeste olan hırsın olumluya çevirmek gerekmektedir.
Aile içinde bile çocuklarımız arasında ufacık ayırım yaptığımız anı düşünelim. Bundan sonraki çocuğumuzun tavrını hiç düşündünüz mü? 
Çocuk deyip onun harçlığını, kardeşine verirsek, çocuğumuzda adalet duygusu gelişir mi? Bizlere dokunmayan zararlarda çok konuşuruz. Hatta canımız acımadığından akıl bile veririz.
Özellikle koyulan kural ve kaideleri bir kez yönetim ve idari temelde çiğnersek sonu gelmez. İnsanların içinde ki adalet ve hakkaniyet duygusunda yara zuhur ederse nasıl tedavi edeceğiz? Vicdanların hakkaniyetten zerrece şüphesi olmamalıdır.
Resmi olsun, fahri olsun eşitlik ilkesinden ayrılmamak gerekir. Sevdiklerimize tolerans gösterirsek cezasını içinde bulunduğumuz cemiyet çeker.
Konulan kaideler içinde herkes hareket etmelidir.
Halkımızın yanımızda olmasını istiyorsak, onlardan vergi alırken o benim akrabam değil, o vergi vermemeli diyor muyuz?
Bizim imkânım varken, sözlükte bulunan vicdani yönden önemli kelimeleri yok sayarsak kendimizi helak etmiş oluruz.
İnsanlar arasında görev alma noktasında kim hak ettiyse, kim olursa olsun makam onun olmalıdır.
Kendinin olmayan parayı alırken insan nasıl haksız para almışsa, kazanılmayan mevkide olmakta aynıdır.
Özel sektörde de pozisyon itibariyle yükselmesi gereken yükselmeli, işi bilen, semineri hak edene derece verilmeli, seminere gitmeli.
İşinin erbabı olacakları küstürmeden ortamda istihdam etmeliyiz.
Sınav sonuçlarında duygusallığa yer yoktur. Geçen akşam oğlumu sınav yaptım. Sınavı kurallara göre uyguladık.
Fakat sınav sonu çok ilginç olay gelişti. Büyüklerin mi desem, küçüklerimizin mi desem? Evrakları toplamışım. Sınav bitmiş. Sınav evraklarını toplamışım.
Takıldığım bir- iki sorunun doğru cevabını annemden öğrendim baba değiştirmek istiyorum demesin mi?
Oğlum dedim. Buna imtihan derler. İmtihanın belli kuralları vardır. Belli saatte başlar, belli zamanda biter. Sınavın süresi bitince de görevli sınav evraklarını toplar.
Sınav evrakları toplandıktan ve sınav sona erdikten sonra hiçbir öğrenci cevap anahtarıyla oynayamaz, değiştiremez.
Olsun, ama kimse görmeden konuyu halledelim dedi.
Duymamış olayım diye sertçe çıktım. Almış olduğum evrakı koydum. Koydum derken insandır, güvenli yere gizledim.
Bak, oğlum çalışan çocukların hakkını yeme gibi hakkın yok. Bilmediğin, yanlış cevapladığın sorunun doğru cevabını zamanında işaretleseydin.
Ömründe hak etmediğin yere talip olma. Hakkın olmayan merdivenlere çıkma. Kimsenin ahını alma. Buna kul hakkı denir.
Başarılı olmadığın alanda işgüzarlık yapma. Hakkın olmayan lokmaya elini uzatma. Kazanmadığın mevkie hırslanma.
Yasaları çiğneme.
Bir daha yanlış işlerde büyüklerine yüzünün suyunu dökme.
Baba bu kadar niçin dedin ki.
Ağaç yaşken eğilirde ondan. Bu ne demek ki? Çocuklar küçük yaştan eğitilmeli ki, büyüdüklerinde sınırlarını çiğnemesinler.