Biraz Selçuk Yöntem ’in sesiyle, biraz da Rutkay Aziz’in. Aşık olmaya ihtiyacım var. Aşkı bilmeden, aşkı yazmaktan sıkıldım belki de. Bana şiir oku bu gece…
Lalelerden bir demet yap bana. Sadece sözcüklerle süslenmiş. Her yaprağında ayrı bir sevda. Nefesinle yıka saçlarımı. Sanki sır söylermiş gibi sessizce, korkar gibi mısraları diz önüme. Ben adını söyledikçe sen uzat şiiri. Utandır beni. Aşık et…
Şiir oku bu gece. Çırılçıplak kalsın ruhun bugün. Gizli saklı kahkahalar atmayalım seninle. Çocuk gibi şımarık, saf kal önümde. Bana hediye al bugün. Mısranın sonuna nokta değil ünlem koy benim için! İşte bana en büyük hediye. Tüm hüznün ortasında bir çığlık gibi patlayan sesin. 
Orhan Veli ile özgürlüğe kulaç atalım olmazsa. Aşk olmadan denize salalım bedenlerimizi. Bir balıkçı tutar belki bizi. O da kıyamaz salar sonra tuzlu sulara. Birkaç pulumuz takılı kalır ağlara. Umursamaz, Orhan Veli’nin heyecanıyla aynı hızla; şiir oku bu gece bana…
Bana yazmadığın her satırı daha da uzat söyle. Susma! Beni ne çiçeğe benzet ne de içtiğin suya. Beni kendine benzet! Elimin eline uyumunu anlat bana. Beraber nefes almayı öğrendiğimiz anı hatırlat. Başını göğsüme koyduğunda duyduğun kalbin ritmini anlat olmadı. Beni anlat. Ama benzetme hiçbir şeye. Kendine benzet!
Bana şiir oku bu gece. Başkalarının süslü kelimelerini çiçek yaptıkça Karadeniz’in köpüren sularına bırakalım. Esir almayalım birbirimizi. İstediğin zaman sende karış denizin sularına. Ama kalırsan yine sadece bana kal. Nefesini bir tek ben bileyim. Uzun uzun cümleleri bana söyle sadece. Bana şiir oku yalnızca.
Aşkı öğrettikten sonra git istersen. Ben kalırım. Gelmezsin ama ben beklerim. Okuduğun şiirleri tutam tutam içimde saklarım. Her cümleni sesinle birlikte sol yanımdaki sandığa kilitlerim. Sen git istersen. Rüzgarı nefesin yerine koyarım. Ellerimi saklarım. Hiçbir şeye değil sana benzerim. Ama ben beklerim. Sen git istersen.
Bu gece bir şiir oku bana. Aşık et beni. Sonra… git istersen.