Bu hafta sizlerle örgütsel çatışma kültürü üzerine yazmış olduğum yazımı paylaşacaktım ancak perşembe akşamı derin üzüntüler duyarak izlediğim bir yarışma programında yaşananlar, yazımın konusunun değişmesine neden oldu.
            Öncelikle yemin etmek ne demektir, onu açalım; Yemin, bir işi yapmak veya yapmamak hususunda karara ve iddiaya kuvvet vermek için Allah Teâlâ'ya kasem veya talak gibi bir şeye bağlı olarak yapılan bir akittir. (mumsema.com) Yemin etmek aslında mübah bir davranış olmakla birlikte, gereksiz yere yemin etmek ve onu alışkanlık haline getirmek doğru değildir. Sıkça yemin eden kimse sözüne Allâh’ı şahit tutmuş, O’na saygısızlık etmiş ve kutsal değerleri sözünün doğrultusunu teyit için yıpratmış, sonuçta da toplum nezdinde kendi saygınlığını zedelemiş olur. Müslüman yemin etmeye ihtiyaç duymayacak şekilde sözüne güvenilen ve çevresi tarafından böyle bilinen bir kimse olmayı gaye edinmelidir. (ehad.org)
Gelelim asıl meseleye; Perşembe akşamı ulusal bir kanalda izlediğim yarışma programında yarışmacı olarak bir kadın bir erkek yarışıyordu. Yarışmanın son sorusuna gelindiğinde erkek olan yarışmacı “Yemin ediyorum bak, Kur'an çarpsın ki sözümden dönmeyeceğim, düğmeye basmayacağım” dedi. Sonra ne mi oldu? Kur'an üzerine yemin etmesine rağmen sözünde durmadı.
Basit bir olay gibi mi duruyor? Kimisi konuya: “Bu dünya da babana bile güvenmeyeceksin arkadaş” diyerek, kimisi “Dünyanın gerçekleri işte” kimisi de “Bu bir yarışma, bunların hepsi cast’dan gelen senaryolu oyunlar. Reyting kaygısı yüzünden yapılan düzmeceler, olayı abartmamak lazım” vs. vs. gibi yorumlar yaparak yaklaşıyor. Öylesine uyuşturulmuşuz ki hiç kimseden ses çıkmıyor, yaşananları kimse ayıplamıyor, kınamıyor. Çağımızın en büyük bilgi teknolojilerinden birisi olan TV’ de topluma, yalan söyleme alışkanlığı normal bir davranışmış gibi, hem de Yüce Kitabımız Kutsal Kur’an-ı Kerim alet edilerek, benimsetilmeye çalışılıyor ama kimse sesini çıkarmıyor.
Velev ki bu izlediklerimiz, yarışmanın konsepti gereği veya reyting kaygısı yüzünden yapılan düzmeceler olsun. Velev ki o yarışmacı Kur’an değil de İncil üzerine veya insanların inandığı başka bir kutsal değer üzerine yemin etmiş olsun. Kimin hakkı var insanların inandığı kutsalları bu şekilde itibarsızlaştırılmaya! O akşam Kur’an üzerine yemin edildiği için soruyorum: bize izletilen bu görüntülerin, geçtiğimiz yıllarda, Peygamberimizi ve dinimizi aşağılayan karikatür hadiselerinden ne farkı var? Suküt ikrardan gelir. Şahsen bu izletilenler karşısında susamazdım. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytansa eğer ben konuşma hakkımı kullanarak diyorum ki: artık inançlar üzerinden toplumu yozlaştırma hareketine bir son verin!
 
Bize bir nazar oldu,
Cumamız Pazar oldu,
Bize ne oldu ise,
Hep azar azar oldu. (Arif Nihat Asya)
         Saygılarımla…