Türkiye’de afet işleri, 2009 yılı öncesi Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ve Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü olarak 3 farklı bakanlığa bağlı olarak yürütülüyordu.

2009’da 5902 sayılı yasa ile bu üç müdürlük kapatılarak yeni bir bakışla tek çatı altında birleştirilerek Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) kurulmuştur. AFAD 2009 yılında Başbakanlığa ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sonrasında ise 2018 yılında İçişleri Bakanlığına bağlanmıştır.

AFAD’ın kuruluş amacı; “afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması, afetlere müdahale edilmesi ve afet sonrasındaki iyileştirme çalışmalarının süratle tamamlanması olup, gereken faaliyetlerin planlanması, yönlendirilmesi, desteklenmesi, koordine edilmesi ve etkin uygulanması için ülkenin tüm kurum ve kuruluşları arasında işbirliğini sağlayan bir kurum” olduğu belirtilmiştir.

Ayrıca, “ülkemizde yeni bir afet yönetim modeli uygulamaya konulmuş olup, getirilen bu model ile öncelik ‘‘Kriz Yönetimi’’nden ‘‘Risk Yönetimi’’ne verilmiştir” denmektedir.

AFAD’ın kuruluş amacı olan afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması konusunda ne yapmıştır?

Bu sorunun cevabını Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta meydana gelen 7.8 ve 7.6 büyüklükteki iki deprem sonrası “Risk Yönetimi” anlayışını göremedik.

30 yıllık Öğretim Üyesi ve 11 yıllık bir İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Eğitmeni olarak, İSG’nin temelinin Risk Analizi ve Risk Yönetimi’nden geçtiğini hem Lisans ve Lisansüstü öğrencilerime hem de Bakanlığa bağlı İş Güvenliği Uzmanı Kurslarına (C Sınıfı) katılan adaylara anlata anlata dilimde tüy bitti.

Ayrıca, AFAD afetlere müdahale edilmesi ve iyileştirme çalışmalarının planlanması ve koordine edilmesini süratle ve etkin bir şekilde yapmış mıdır? Bu sorunun cevabını da siz okurların takdirine sunuyorum.

Bir diğer konuda ise; depremin büyüklüğü ve merkez üssü konusunda da AFAD’ın vermiş olduğu bilgilerin diğer ulusal ve uluslar arası kurumların vermiş olduğu bilgiler arasındaki çelişkiler de önemli bir sorundur.

Depremden 3 gün sonra 9 Şubat’ta ki “Deprem Gerçeği ve Çorum’da Deprem Olasılığı! (1)” başlıklı köşe yazımda bu duruma işaret ettiğim gibi, ilk depremin Merkez Üssünü tüm Dünya'daki Deprem Araştırma Rasathanelerinin ve Boğaziçi Rasathanesinin verileri de Gaziantep-Şehitkâmil (Sofalaca) ilçesinde gerçekleştiğine işaret etmektedir. Oysa AFAD ilk meydana gelen depremin 7.4 büyüklüğünde olduğunu ve merkez üssünün ise Kahramanmaraş-Pazarcık olduğunu belirtmiştir.

AFAD’ın hem meydana gelen deprem büyüklüğünü küçük olarak ilan etmiş olması hem de deprem üssünün yerini farklı ifade etmiş olması önemli bir sorundur.

Deprem’in büyüklüğünün tam olarak ortaya konması, hem bakanlık hem de yerel yöneticilerin deprem sonrası arama-kurtarma ekiplerini organize etmedeki önemle ve titizlikle doğrudan ilişkilidir.

Daha önce deprem ile ilgili yazılarımda ve yerel haber kanallarının konu ile ilgili röportajlarımda belirttiğim üzere, büyük depremlerde virgülden sonraki ondalık sayılarının her biri arasında depremin etkisi açısından uçurum fark vardır. Bu farkın (7.8-7.4) 0.4 olması etkinin büyüklüğü ve şiddeti açısından hem yetkililer hem de arama-kurtarma ekiplerinin daha hızlı ve daha organize olmalarına neden olacaktır. Bu durumda “bir can bir candır” anlayışı ile daha fazla ekip ve daha fazla ekipman ihtiyaçlarını olay yerine sevk edilmesini sağlayabilirdi.

Diğer konu ise; deprem merkez üssünün tam yerinin doğru olarak ilan edilmesidir. Deprem sonrasında meydana gelen depremlerin artçı mı? Yoksa! Yeni bir deprem olup olmadığı açısından önemlidir. Ayrıca, deprem olduktan sonra arama-kurtarma ekiplerinin ilk müdahale edilecek yere bir an önce ulaşmaları açısından da merkez üssünün doğru tespit edilmesi önemlidir.

AFAD’ın yukarıda bahsetmiş olduğum deprem üssünün yeri ve büyüklüğü konusunda ki hataları sorun olmakla birlikte, “risk yönetimi” anlayışının başlangıcı olarak kabul edilebilecek olan her il için yapmış olduğu Afet Azaltma Planlarını önemli görüyorum.

AFAD her il için İl Afet Azaltma Planı (İRAP) yapmaktadır. Bu raporlarda hem konu ile ilgili bakanlık yetkilileri hem de il yöneticilerine uyarı niteliğinde olabilecek bazı bilgileri derleyip sunmuştur.

AFAD’ın Çorum için yapmış olduğu İRAP2021 (İl Afet Azaltma Planı) raporuna göre de il yöneticilerin dikkate alması gereken birçok afet olayı konusunda bilgiler sunmuştur. Çorum’da geçmişte olmuş ve gelecekte oluşabilecek afet olayları içerisinde birçok unsurdan bahsetmiş olmakla birlikte deprem konusunda da uyarılarda bulunmuştur.

AFAD’ın 2021 yılında Çorum için yapmış olduğu İl Afet Azaltma Planı’nı (İRAP2021) her yetkili ve ilgili kişiler biliyor olması gerekir. Bilmemesi mümkün değil! Hatta tüm vatandaşlar Çorum AFAD’ın web sayfasından bahsi geçen raporu kendi bilgisayarına indirebilir veya doğrudan okuyabilir.

AFAD Çorum bölgesindeki deprem açısından tehlike arz edecek bazı aktif faylardan bu raporda bahsetmiştir. Ayrıca, Çorum bölgesinde hâkim olan zeminin alüvyon olduğuna da dikkat çekmiş ve olası depremde buralarda büyük hasar olabileceğinden de bahsetmiştir.

Raporda ayrıca Çorum’da Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun (KAFZ) ana kollarında olan iki adet fay üzerinde olması ihtimal deprem için senaryolar üretmiştir. Olası deprem senaryoları İRAP2021 rapor’unun 70 ila 72’inci sayfalarında bulunmaktadır. AFAD, Çorum için yapmış olduğu deprem senaryolarında depremin Şiddeti kavramını kullanmıştır.

İki hafta önceki Tarihsel Olarak Anadolu’yu ve Çorum’u Etkileyen Depremler! (1)başlıklı köşe yazımda, depremin büyüklüğü ve depremin şiddeti kavramlarının farklı anlamlara geldiğinden bahsetmiştim.

Depremim büyüklüğü tüm Dünya’da ki rasathaneler tarafından aletsel olarak aynı değer ölçülürken, depremin şiddeti ülkenin deprem kültürünün gelişmesi ve bina yapım teknolojisine göre değişmektedir.

Bizim gibi ülkelerde, deprem şiddetti Mercalli Cetveli diye bilinen ve Roma rakamları (I-XII) ile gösterilen 12 şiddet değeri ile ifade edilmektedir. I-V arasındaki şiddete sahip depremler hasara yol açmaz ve insanların hissettiklerine göre değerlendirilir. VI-XII arasındaki değerler ise arazide oluşturduğu kırıklar ve binalarda oluşturduğu hasarlar cinsinden değerlendirilir. Bunların anlamına bakacak olursak;

VI değeri (OLDUKÇA GÜÇLÜ); Her kez korku içinde kendini dışarı atar ve yürümesi zorlaşır. Pencereler ve evdeki birçok sabitlenmemiş eşyalar devrilir. Binanın duvar ve tavandaki sıva ve alçı malzemeler dökülür.

VII değeri (ÇOK GÜÇLÜ); İnsanlar ayakta duramaz, araç içinde bile hissedilir. Birçok eşya düşer ve kırılır. İyi yapılmamış binalar orta derecede, kötü yığma binalarda önemli derecede hasarlar meydana gelir.

VIII değeri (YIKICI); İyi tasarlanmış yapılarda hasarlar meydan gelir. Gereğine göre yapılmamış binalarda büyük hasar ve çökme olurken, kötü yapılmış binalarda büyük hasar ve can kayıpları ortaya çıkar. Kuyu suları içilemeyecek hale gelir.

IX değeri (ÇOK YIKICI); Özenli yapılmış binalarda bile önemli hasarlar meydana gelir. Diğer binaların tamamı çöker. Eski köprü ve altyapılar büyük hasar görür. Deprem dalgaları yeryüzünde görülmeye başlanır.

X değeri (YOĞUN); Büyük yıkımlar ve can kayıpları meydana gelir. Raylar bükülür ve alt yapılar kullanılamaz hale gelir. Deprem dalgalarını yeryüzünde ciddi anlamda görülmeye başlar.

XI değeri (AŞIRI); Çoğu bina çöker. Köprüler, kara ve demir yolları ve altyapılar kullanılamaz hale gelir. Yeryüzünde büyük çatlaklar oluşur. Deprem dalgalarını yeryüzünde deniz dalgası gibi görülmeye başlanır.

XII değeri (AFET); Tüm bina, altyapı, yollar, köprüler gibi yapılar kullanılamaz hale gelir. Hiçbir şey yerinde kalamaz, çok fazla ölümle sonuçlanır.

AFAD’ın Çorum için yapmış olduğu İRAP2021 (İl Afet Azaltma Planı) raporunun ilgili sayfaları incelendiğinde; Merzifon-Eşençay fayı ve Sungurlu fayları için yapmış olduğu deprem senaryoları ciddi problem olacağına işaret ediyor.

AFAD Çorum’da kuş uçuşu 25 km olan Merzifon-Eşençay fayında beklenen 7.2 büyüklüğündeki depremin Osmancık, Kargı, İskilip, Laçin ve Çorum il merkezi için IX şiddetinde yani ÇOK YIKICI olacağı, diğer yakın ilçeleri için VIII yani YIKICI ve Sungurlu gibi uzak ilçeler için VII şiddetinde yani ÇOK GÜÇLÜ etki yapabileceği varsayımında bulunmuştur.

AFAD Çorum’dan kuş uçuşu 40 km olan Sungurlu fayında beklenen 7.2 büyüklüğündeki depremin Çorum il merkezi için VIII şiddetinde yani YIKICI etki yapabileceği varsayımında bulunmuştur. Sungurlu ve yakın bölgesi için ise IX şiddetinde yani ÇOK YIKICI olacağı senaryosunun gerçekleşebileceğini belirtmiştir. Çorum merkez ve Kuzeyindeki Osmancık ve Kargı gibi ilçeleri için VII şiddetinde yani ÇOK GÜÇLÜ etki yapabileceği varsayımında bulunmuştur

Aslında Çorum için tehdit eden sadece Merzifon-Eşençay ve Sungurlu fayları değildir. Başta KAFZ üzerinde oluşabilecek 7.2 ile 7.5 büyüklüğündeki bir depremin etkisini dikkatte almamız gerekir. Ayrıca, Çorum ve çevresinde bilmediğimiz birçok fay da olabilir. Bunun için mikro-bölgelendirme ile hem şu an için bilemediğimiz faylar hem de zemin özellikleri daha detaylı olarak çalışılmalı ve ortaya konmalıdır.

Mesela, fay’lanma durumu ve zemin özellikleri açısından 2012 yılında Amasya-Merzifon için mikro-bölgelendirme haritasını Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Bölümünden Rojay ve Koçyiğit isimli akademisyenler tarafından yapılmıştır. Bu haritada ortaya konmuş olan faylar MTA’nın genel fay haritalarında gözükmemektedir. Dolayısıyla, benzer çalışma Çorum ve çevresi için de yapılması elzemdir.

AFAD’ın öngördüğü senaryoları 2021 yılında ortaya koyulduğuna göre bizlere düşün görev, bu sonuca uygun yerlerde ve uygun binalar yapmak ve oturmaktır.

Yetkililerin bir an önce Çorum bölgesinde zemin özelikleri ile birlikte daha önce tespit edilmiş olan fay’ların aktiflik durumu ve yeni fayların varlığının tespit edilmesi açısından çalışmalar yapması gerekir. Ayrıca, bina stoklarını belirleyip önlemler almaları gerekir. Aksi takdirde bir Gölcük veya bir Gaziantep-Kahramanmaraş deprem felaketi yaşarsak Allah korusun Çorum için üzücü durum ortaya çıkabilir.

Daha önceki deprem konusundaki yazılarımda belirttiğim üzere; deprem bir “doğa” olayıdır. Nasıl şiddetli kar veya yağmur yağıyorsa, kuvvetli rüzgârlar, fırtınalar veya hortumlar çıkıyor ve zarar veriyorsa, depremi de benzer doğa olayları olarak kabul etmek zorundayız.

Zamanını bilmemekle birlikte, depremin olacağını bildiğimize için bu gerçeğe göre yaşamamız gerekmez mi? Aksi takdirde Afganistan, Etiyopya ve Somali gibi gelişmemiş ülkelerde olduğu gibi Deprem’i bir Doğa olayı olarak değil de “AFET” olarak adlandırırız.

Deprem riski yüksek bir ülkede yaşadığımız gerçeği bilinci ile depreme karşı aldığımız önlemlerle depremden korkmayacağımız güvenli konutlarda yaşayabilmek dileği ile…