Bir diğer konu ise, meydana gelen facianın bölgede bulunan baraj, nehir ve akarsu gibi su kaynakları üzerine etkisi, yani çevreye olan etkisi.

Çöpler altın madeninin olduğu yerde ki en önemli su kaynağı Fırat Nehri’dir.

Fırat Nehri, Ağrı-Diyadin’den doğan Murat Nehri ve Erzurum-Dumludağ’dan doğan Karasu Nehri’nin birleşmesi ile Erzincan’dan başlayıp Sivas, Tunceli, Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman, Gaziantep ve Şanlıurfa şehirlerinden geçerek Suriye sınırına girer.

Fırat Nehri, Güneydoğu Anadolu’yu dolaştıktan sonra Suriye ve Irak topraklarını da dolaşıp Basra Körfezine dökülür.

Bu kadar geniş bir coğrafyada dolaşan bir nehrin üzerinde Keban Barajı (Elazığ), Karakaya Barajı (Malatya-Elazığ), Atatürk Barajı (Adıyaman-Şanlıurfa), Birecik Barajı (Şanlıurfa-Gaziantep) ve Karkamış Barajı (Gaziantep) olmak üzere 5 adet baraj kurulmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli kalkınma projesi olan Güney Anadolu Projesi’nin (GAP) Dicle Nehri ile birlikte yürütüldüğü nehrin adı Fırat’dır.

Fırat üzerinde kurulmuş olan 5 adet barajın dışında birçok HES’le birlikte, Türkiye’nin ürettiği enerjinin %31’ini karşılayan en önemli su gücüne dayalı enerji kaynağımızdır.

Bu arada, Fırat’ın bir kolu olan Karasu Nehri üzerinde başta Bağıştaş-1 Barajı olmak üzere toplamda 6 tane HES de bulunmaktadır.

Ayrıca, Fırat Nehri hem içme suyu olarak hem de tarım alanlarının sulanması ile sulu tarıma geçilmesi ve tatlı su balıkçılığı açısından da bölgenin yaşam kaynağıdır.

Su sporları turizmi konusuna değinmiyorum bile!

İçme suyu olsun, tarım alanlarının sulanması olsun veya balıkçılık faaliyetleri olsun suyun kalitesi ile doğrudan ilgilidir.

Dolayısıyla, Fırat hem bölgenin hem de Türkiye’nin göz bebeği gibi koruması gereken bir su kaynağıdır.

İliç’de bulunan Anagolg Çöpler altın madeni, Fırat’ın Karasu Nehri kolu üzerinde bulunur.

Karasu Nehri üzerinde bulunan Bağıştaş-1 Barajı ile çok yakın olan, başlangıç noktası Sabırlı köyünün yukarısından doğan Sabırlı Deresi de Yeni Çöpler köyünden Fırat’ın beslenme kaynağıdır.

13 Şubat 2024 saat 14:30’da meydana gelen faciada, aşırı yüksek eğimli yapılmış ve aşırı solüsyon yüklenmiş yığın liç sahasının kayması sonucu, yaklaşık 8 milyon metreküplük siyanür içeren malzeme Sabırlı Deresi üzerine akmıştır.

Bir yığın liç işleminde, kırılmış cevherdeki değerli metalleri çözmek için kullanılan siyanür, solüsyon halinde yığının en üstünden duşlayarak en altta bulunan geçirimsiz tabakaya kadar süzülerek çözelti olarak toplanır ve sonrasında metal kazanım tesislerine gönderildiğini önceki iki köşe yazımda detaylı bahsetmiştim.

Siyanürün cevherdeki altın gibi değerli metalleri verimli bir şekilde liç (çözeltme) işleminde çözebilmesi önemlidir.

Diğer taraftan siyanürün (CN) hidrojen siyanür (HCN) gazına dönüşmemesi de önemlidir.

Eğer siyanür solüsyonu pH=10.5’un üzerinde kontrol altına alınabilirse, hem verimli çözme işlemi gerçekleşmiş olur hem de siyanürün hidrojen siyanür (HCN) gazına dönüşmesi engellenmiş olur.

Sürecin kontrolü, solüsyona kireç ilave ederek pH değerini 10.5’un üzerinde tutularak gerçekleştirilir.

Lakin! liç yığının altı geçirimsiz bir tabaka ile oluşturulmaz ise siyanürü kontrol edemeyiz.

Geçirimsiz tabaka çift taraflı geomembran ile arasında kil ile oluşturulmuş bir yapıdan meydana getirilir.

Kil malzemesi zaten kendi başına sıvı geçirimsiz bir doğal malzemedir.

Fakat konu siyanür olunca sadece kil malzemesine güvenilmez.

Bu yüzden kil tabakasının hem altına hem de üstüne geomembran serilir. Bu yapıya Yığın Liç Pad’i denir.

Peki! Yığın Liç Ped’in geçirimsiz olması neden önemlidir?

Eğer, geçirimsiz tabaka olmaz ise siyanür çözeltisi yeraltına geçer ve kontrol edemeyiz.

Kontrol edemediğimiz siyanür, solüsyonun pH değeri 8’in altına düşerse hidrojen siyanür (HCN) gazına dönüşür.

Şu an İliç’te kayan 10 milyon metreküplük liç yığını kontrolsüz olduğu için yağmur ve havanın nemi ile pH değeri düşünce ortama hidrojen siyanür (HCN) gazı çıkarmaya başlayacaktır.

Zaten olaydan bir hafta sonra arama çalışmalarına ara verilmesinin sebeplerinden biri de budur.

Çünkü hidrojen siyanür gazının olduğu bir atmosferde normal bir filtre maske ile çalışılamaz!

Yığın üzerinde kurtarma faaliyeti yapan kişiler özel gaz maskesi kullanmaz ise zehirlenir.

Bir diğer konu da, siyanürün çözmüş olduğu sülfürlü metallerin yer altı su tabakasına geçmesi sonrasında liç yığının kaymış olduğu Sabırlı deresi vasıtasıyla Fırat’a doğru sızma yaparak nehir suyunu asitli bir hale getirmesidir.

Bünyesinde sülfürlü metaller içeren ocaklarda madencilik faaliyetleri sonrası genellikle Asit Maden Drenajı (AMD) oluşması muhtemeldir.

Asit Maden Drenajı (AMD); pirit (FeS2), kalkopirit (CuFeS2), galen (PbS) ve sfalerit (ZnS) gibi sülfürlü metal içeren kayaların yeraltı suyu ile teması ve bazı bakterilerin yardımıyla akan asitli bir su haline gelmesidir.

Bu durum çevre açısından felakettir.

Yerüstü ve yeraltı madencilik faaliyetleri başta olmak üzere, cevher stok sahaları, atık sahaları ve liç yığınları gibi kayaç yığınları veya pasalar AMD’nın oluşumuna neden olabilmektedir.

Bu kaynaklardan doğan sızıntılar ile asidik su drenajı gelişebilmektedir.

Peki! Madencilik faaliyeti olmadan yeraltında bulunan yeraltı suyu ile bir araya gelerek asitli su oluşturması mümkün değil midir?

Tabii ki mümkündür. Fakat yeraltı kaynaklarımızın çoğu kireçtaşı gibi karbonatlı kayaçlardan oluşur.

Sülfürlü cevherlerin çoğu karbonatlı kayaçlar ile çevrili olması sebebi ve su ile daha çok çözündüğü için suyun asitliğini dengeler.

Gelelim İliç’teki maden faciasında ki asit maden drenajı (AMD) oluşumuna!

İliç’teki facia için ilkyazımda olayın “çevre faciası” olduğunu belirtmiştim.

Aslında Çöpler altın madeninde meydana gelen liç yığının kayması sonucu ortaya çıkan esas tehlike siyanürden daha çok Asit Maden Drenajı (AMD)’dir.

Çünkü liç yığını içerisinde bulunan siyanür, sadece altını değil daha önce bahsetmiş olduğum sülfürlü mineralleri de çözeceğinden ve üsten yağmur ile alttan sabırlı deresindeki su ile birlikte zaman içerisinde asit maden drenajı (AMD) oluşumunu meydan getirecektir.

Bu arada nikel, kurşun, civa, arsenik ve asbest gibi zehirli (toksit) içeriklerin durumunu düşünmek bile istemiyorum.

Anagold Madencilik firmasının Çöpler altın madeni için yapmış olduğu 2013 yılı faaliyet raporunda bölgede var olan su kaynakları gösterilmiştir.

Haritadan görüleceği üzere; Çöpler Deresinin (akarsu) hemen hemen tüm kolları maden ocak sahalarından, yığın liç sahasından, bakır kazanma tesisi (SART) ve altın kazanma tesislerinden (ADR) geçerek Bağıştaş-1 Barajının inşa edildiği Fırat’ın kolu olan Karasu Nehrine akıyor.

Bu durum Çöpler akarsuyunun ortamdan kaldırıldığı anlamına gelir.

Diğer taraftan, bu akarsuyunun çatlaklar vasıtasıyla yeraltına sızma yapma ihtimali düşünülmüş olmalıdır.

Madencilik faaliyetleri sonrası bu çatlaklardan Asit Maden Drenajı (AMD) oluşması muhtemeldir.

Karasu Nehri, Fırat’ın en büyük kolu olup hali hazırda Divriği Demir Maden’inden kirli maden sularını almaktadır.

Karasu Nehri’ne akacak herhangi bir yüzey akışı, Türkiye'nin büyük hidroelektrik üreten barajlarının çoğunun besleme kaynağı olduğundan tehlikeye sokacaktır.

Bu nedenle asit maden drenajının (AMD) vereceği potansiyel zararı önlemek için madencilik operasyonlarını dikkatlice yönetmek çok çok önemlidir.

Atık siyanür barajı olarak kurulan alanın da sızıntı durumunda asit maden drenajı potansiyelinin yükselmesi tehlikesinden dolayı yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.

Ganime Aslı Sezer Özçelik'in 2007 yılında yapmış olduğu doktora çalışmasında; maden sahasında büyük kireçtaşı kütlelerin varlığı sistemin asitliğini dengeleyebildiğinden su kuyularında çok düşük pH değerlerini gözlenmediğini ifade etmiştir.

Fakat madenin işletilmesi durumunda düşen pH nedeniyle harekete geçecek ağır metaller ve ince çökeltiler tarafından bölgedeki su kaynaklarına kirliliği taşıyabileceği belirtmiştir.

Çevre ile dost madencilik faaliyetleri dileklerimle sağlıkça kalın (devam edecek…)