Türkiye ekonomisi, bir yanda servetine servet katan küçük bir azınlık, diğer yanda ise temel yaşam giderlerini karşılamakta zorlanan milyonlarla, tarihindeki en derin gelir eşitsizliği krizlerinden birini yaşıyor. Avrupa ülkeleri arasında gelir adaletsizliğinin en keskin olduğu ülke konumundaki Türkiye, aynı zamanda dolar milyoneri sayısını en hızlı artıran ülke unvanını taşıyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) son raporu, bu makasın ne kadar açıldığını rakamlarla gözler önüne seriyor: Ülkedeki toplam banka mevduatının yüzde 79'u, nüfusun sadece yüzde 1'lik en zengin kesiminin elinde toplanmış durumda.

Tazminatını yakmadan istifa etmek isteyenlere müjde: Yargıtay'dan emsal karar.
Tazminatını yakmadan istifa etmek isteyenlere müjde: Yargıtay'dan emsal karar.
İçeriği Görüntüle

Bu tablo, mevcut ekonomi politikalarının kimin lehine çalıştığına dair ciddi soru işaretleri doğuruyor. Bir yanda gayrimenkul, döviz, altın ve faiz gelirleriyle servetini katlayan bir azınlık varken, diğer yanda banka hesabında 10 bin liradan daha az parası olan ve ülke genelindeki tüm hesapların yüzde 83'ünü oluşturan devasa bir kitle bulunuyor. Bu durum, "Türkiye'de zengin daha zengin, fakir daha fakir mi oluyor?" sorusunu net bir şekilde "evet" olarak yanıtlıyor ve toplumsal refahın adil dağıtılmadığı gerçeğini gözler önüne seriyor.

Mevduat Uçurumu: Nüfusun %1'i Servetin %79'una Sahip

BDDK Risk Merkezi'nin verileri, Türkiye'deki servet dağılımındaki uçurumun boyutlarını somut bir şekilde ortaya koyuyor. Rapora göre, hesabında 1 milyon TL'nin üzerinde para bulunan 2,2 milyonluk bir kesim, toplam 16,2 trilyon liralık devasa bir mevduatı kontrol ediyor. Bu grup, toplam hesap sayısının sadece yüzde 1,1'ini oluşturmasına rağmen, ülkedeki tüm mevduatların yüzde 78,8'ine, yani neredeyse yüzde 79'una hükmediyor. Bu durum, finansal kaynakların ne kadar küçük bir grubun elinde merkezileştiğini gösteriyor.

Madalyonun diğer yüzünde ise milyonlarca dar gelirli vatandaş var. Ülkedeki 166 milyon banka hesabının (bir kişinin birden çok hesabı olabilir) bakiyesi 10 bin liranın altında. Bu hesaplarda bulunan toplam para, devasa mevduat havuzunun sadece yüzde 0,6'sını oluşturuyor. Yapılan hesaplamalara göre, 10 bin liranın altında parası olanların hesap başına düşen ortalama mevduatı sadece 799 lira iken, 1 milyon liranın üzerinde parası olan zengin kesimin hesap ortalaması tam 7,2 milyon lira. Aradaki yaklaşık 9.000 katlık bu fark, ekonomik adaletsizliğin geldiği vahim noktayı kanıtlar nitelikte.

Yaşlılar Krizde: Emeklilikte Çalışmak Zorunda Kalanlar ve Derinleşen Yoksulluk

Gelir eşitsizliğinin en acı yüzü, yaşamlarının sonbaharındaki yaşlı nüfus üzerinde görülüyor. Derin Yoksulluk Ağı'nın araştırmasına göre, Türkiye'deki 9 milyondan fazla yaşlı vatandaşın neredeyse dörtte biri (yüzde 23,3) yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında yaşıyor. Bu oran, on yıl önce yüzde 18,7 seviyesindeydi ve sürekli artış gösteriyor. Türkiye, OECD ülkeleri arasında 65 yaş üstü nüfusta gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu 5. ülke konumunda yer alıyor. Bu durum, milyonlarca yaşlının emeklilikte dinlenmek yerine hayatta kalma mücadelesi verdiğini gösteriyor.

Rakamlar, bu trajedinin boyutunu daha da netleştiriyor. Sadece bu yılın ilk altı ayında 60 yaşın üzerindeki 9 bin 442 kişi, geçinebilmek için İŞKUR aracılığıyla işe yerleşti. Halen 28 bin yaşlı vatandaş, çalışmak için iş bulmayı bekliyor. Yüksek enflasyon ve özellikle büyükşehirlerdeki fahiş kiralar karşısında emekli maaşları erirken, 1,75 milyon yaşlı tek başına yaşıyor ve her 5 yaşlıdan 4'ü en az bir kronik hastalıkla mücadele ediyor. Buna rağmen, yaklaşık 1,5 milyon yaşlının bakıma ihtiyacı varken, devlete ait tesislerde bakım görenlerin sayısı sadece 30 bin civarında kalıyor.

Zenginler Servetini Katlarken Ortalama Servet Neden Düşüyor?

Türkiye ekonomisindeki en büyük paradokslardan biri de Union Bank of Switzerland'ın (UBS) Küresel Servet Raporu'nda ortaya konuldu. Rapora göre, Türkiye'de yetişkin başına düşen ortalama servet bir yılda yüzde 14 oranında azalırken, ülkedeki dolar milyoneri sayısı rekor bir hızla arttı. Bir önceki yıl 61 bin olan dolar milyoneri sayısı, bir yıl içinde 68 bine dayanarak Türkiye'yi bu alanda dünya lideri yaptı. Bu durum, ekonomik pastanın büyümediğini, aksine mevcut pastadan en zengin kesimin aldığı dilimin orantısız bir şekilde büyüdüğünü gösteriyor.

Bu paradoksun açıklaması, servet artışının kaynağında yatıyor. Dar ve orta gelirli vatandaşlar maaşlarının erimesi ve borç yükü altında ezilirken, en zengin azınlık servetini reel sektör yatırımlarından veya üretimden çok, finansal araçlarla katlıyor. Gayrimenkul, döviz, altın ve yüksek faiz gibi enstrümanlar, bu küçük grubun servetini hızla artırmasını sağlarken, toplumun geri kalanı bu kazanımdan hiçbir pay alamıyor. Sonuç olarak, ortalama servet düşerken, zirvedeki servet birikimi kontrolden çıkmış bir şekilde büyümeye devam ediyor.

Muhabir: Haber Merkezi