Emniyet istihbarat eski müdürü Ali Fuat Yılmazer söylüyor:  Başbuğ’un tutuklanması talimatını Başbakan verdi. Oda tv, KCK operasyonları bizzat Başbakanın talimatıyla yapıldı. Başbakan cevap veriyor: Adi, ahlaksız, seviyesiz… Geçenlerde Türk Tabipler Birliği, Başbakanın sağlığından endişe ettiğini açıkladı. Emin olsunlar, vatandaşın ciddi bir kesimi de aynı düşüncede…
Başbakan, kendisi hakkındaki iddiaları çürütmek yerine,” tapeler”den beri iyice gerilen sinir sistemini kontrol edemez halde, sağa sola saydırıyor, tehditler savuruyor. Yapılanları ödeyeceklerini söylüyor, eski ortağı Fethullah’ı mitinglerde hedef tahtasına oturtuyor, yuhalatıyor. Muhalefeti de “muhalefet yaptığı için” eleştiriyor, kişilikleri üzerinden insanları aşağılıyor. Meydanlara topladığı kitlelere kahvehane ağzıyla sesleniyor, bağırıyor, çağırıyor, alkış alıyor ve buradan besleniyor. Oradan oraya devlet imkanlarıyla taşınan, otobüslere doldurulmuş biat eden kalabalıklara, dedikoducu bir insan edasıyla konuşuyor, herkesi kötülüyor. 
Evet, buradan besleniyor… Önce Ergenekoncular vardı, şimdi Fethullahçılar. Yani önce Atatürkçüler, TSK, muhalif basın, İşçi Partisi, akademisyenler, yazarlar vardı. Seçim öncesi Fethullah’ın üzerine yıktı Ergenekon’u ve boşalttı Silivri’yi. Şimdi boşluğu eski ortağı Fethullahçı Cemaat Örgütüyle kapatacak ve kendini geçmişten soyutlamaya çalışacak. 
Ancak bu defa geçek bir örgüt var karşısında: Beraber çalıştıkları, birbirlerini besleyip büyüttükleri, devletin kurumlarını örtülü adamlarla yönettikleri bir örgüt bu. Tayyip Erdoğan’ı asıl şoke eden şey, Fethullahçı Gladyo’nun günün birinde kendisini bu denli tehdit edecek boyuta ulaşmasıdır. Devletin altını oyan Fethullahçı Çete, bu ülkenin aydınlarını Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi devasa boyuttaki kumpaslarla zindanlarda çürütürken, Başbakan bunun nimetlerinden bolca faydalanmıştı. Şimdi utanmadan muhalefet partilerini Cemaatçi olmakla suçluyor. Farz edelim ki öyleler, bunu en son eleştirecek adam da sensin bu durumda. 
Başbakan, Deniz Baykal’a ve MHP milletvekillerine yapılanları, ustaca ve acımasızca kullandı miting meydanlarında. Tıpkı hapse giren masum insanları “Ergenekoncu” diye yaftaladığı gibi… Muhafazakar, gerçekten bihaber kitlelere, dedikodu tarzında yaptığı konuşmalarla, bir tekme de kendi attı düşenlere… Şimdi çıkmış kürsülerden bağırıyor, cemaate ateş püskürüyor. Niye? Cemaat AKP’lilerin de özel hayatlarıyla ilgili kasetler çıkaracakmış diye. Pornocu Cemaat Örgütünün yakasına 2011’de yapışsaydınız, bugün söylediklerinizin tutarlı bir yanı olabilirdi. 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan sonra, hırsızlara dokundurtmayan adamların ne söylediğinin “yalancı çoban” misali değeri olmayacaktır toplum nezdinde… 
Ne yazık ki 30 Mart Yerel Seçimlerine kirlenmiş, çatırdamış, yozlaşmış devlet kurumlarıyla beraber gidiyoruz. Açık söylemek gerekirse, yapılan anketlerde AKP oylarını n % 40 bandında olması beni büyük hayal kırıklığına uğrattı. Bazı kesimler % 35’ten bile medet umuyor. İyi de % 30 bile, bunca rezalete oranla çok fazla değil mi? Bu ülkede muhalefet partilerinin tek başına oyları bile bu sayıyı bulmuyor. Kimi yerlerde seçim işbirliği yapılarak belediyeler kazanılmaya çalışılıyor ki bunu gönülden destekliyorum. Bana kalırsa bölücü BDP-HDP hariç, diğer bütün vatansever-muhalif partiler artık bunu bir seçim alışkanlığı haline getirmeli ve bu kirli düzene karşı akılcı önlemler geliştirmelidirler. 
İçki yasakları, kızlı-erkekli evlere polis baskınları, basılmamış kitabın bile yasaklanması, köşe yazarlarının işten atılması, tutuklu milletvekilleri, hapiste iftiradan yatarken kanser olan bilim adamları, Alo Fatihgiller Satılık Medya organları hep bu dönemde oldu. Gezi Olaylarında, Başbakanın sert tutumu nedeniyle gençlerimiz öldü, bazıları kör oldu. Gezi’yi dağıtma emrini kendisinin verdiğini söylemişti. Sonra da büyüyen olayları dış güçlere bağladı. Gerçek şu ki hiçbir dış güç, Türk Halkını bu denli bütünleştiremezdi. Ayrıca Dünya’nın neredeyse bütün ülkeleri, temelinde çevre ve insan sevgisiyle başlayan bu özgürlük hareketine destek oldular. Dünya tarihinin en çağdaş halk hareketi, Türkiye’de Gezi Direnişiyle yaşandı, hala da artçıları devam etmektedir. 
En son Twitter’ı yasakladı Başbakan, Dünya bir şok daha yaşadı. Esasen onun gerçek yüzünü gördüler; ılımlı İslam’ın temsilcisi olarak memleketin başına oturtulan adamın, asla demokrat olamayacağını nihayet anladılar. 
Tayyip, geçmişin günahını Fethullah’a yıkıp “yargı-emniyet kumpaslarından” haberi yokmuş gibi davransa da 12 yıllık iktidarında “kör ve sağır” olduğuna, aklı başında insanları inandıramayacaktır. Ne çare ki sövse de, saysa da, yasaklasa da % 40’lık seçmen desteği anketlerde görülüyor. Bu kabustan kurtulmak için, herkesin çok daha duyarlı olmasını bekliyoruz. Umarım 31 Mart sabahı, yeni bir karanlığa uyanmayız. Sağlıklı seçimler…