Cahile laf anlatmaya çalışmak Ege Denizi’ni aşıp Yunanistan’a yüzmekten bile zor. O nedenle cahillere harcanacak boşa enerjinin yerine başka şeyler yapmak lazımdır. Şayet bilgide eksikliğiniz varsa önce onu tamamlamak, ardından öğrenmeye istekli yeni nesil için bir şeyler yapmak gibi. Nobel ödüllü onur kaynağımız Prof. Dr. Aziz Sancar’ın dediği gibi, “bilim yapmak” lazımdır. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda kazandığı Nobel Kimya Ödülünü, büyük bir gururla ATATÜRK’e ve Onun yarattığı çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne ANITKABİR’e giderek hediye eden Aziız SANCAR, ülkemize uzun yıllardır Dünya’da hak ettiği saygınlığı bu açıdan sunmuştur. Oysa ki Türkiye, AKP iktidarıyla 14 yıldır çağdaş ve bilimsel eğitimden gittikçe uzaklaşarak fanatik-bağnaz din olgusunun içine çekilmiştir. Eğitim, din esasına göre yeniden dizayn edilmiştir. Sonuçta muhafazakarlık ve hatta fanatizm artmıştır. Geçen yıl yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre, Tükiye’de IŞİD sempatizanlarının oranı % 8’dir. Batılı toplumlar buna şaşırmasınlar; zira bunda onların da payı vardır: “ılımlı İslam” yaratma ve çağdaş Türkiye’yi yok etme çabalarının sonucudur bu…
Diğer yandan Türkiye’de HDP(PKK) tarihinde ilk kez 2015’te % 10’u geçti. Yani “etnik milliyetçilik” yapan, ırkçı bir partinin çıtası yükseldi. Bu arada her gün PKK, Türkiye’de bombalar patlatarak asker, polis ve sivilleri öldürmeye devam ediyor. Ancak ölen Türk askeriyse, Avrupalı emperyalist ülkeler bunu normal görüyor. Şayet öldürülen, Paris’teki bir asker ya da polis olsaydı, öldüren “terörist” olurdu…
Evet, PKK tarafından her gün Türk askerleri ve polisleri paramparça ediliyor. Türkiye yıllardır PKK terörüyle savaşmasına rağmen, Avrupalılar bunu PKK’nın değil, Kürtlerin savaşı ya da meşru müdafaası gibi görüyor. TSK’nın yürüttüğü haklı operasyonlar için “Türkiye, Kürtleri vurdu” diyerek haber yapıyorlar. Yani gerçekte “Türkiye, PKK hedeflerini vurdu” demeleri gerekirken, haber bültenlerini, gerçekleri saptırarak yayınlıyorlar. Çünkü yıllardır Avrupa’da örgütlenen PKK ve Ermeni lobileri dışında hiçbir şey dinlememişler. Ve PKK’nın hem kendi bölgesinin insanları olan Kürtleri, hem de tüm Türk vatandaşlarını nasıl acımasızca katlettiğini haber bile yapmıyorlar. Örneğin geçen hafta PKK, 15 ton patlayıcıyı Diyarbakır’da patlattı, 16 Kürt köylü paramparça oldular. Cesetler o kadar küçük parçalara ayrıldı ki, 12 kişinin önce ortada kaybolduğu sanıldı. Ne yazık ki hepsi toz olmuşlardı…
Tarih okumayan ya da tarihten ders almamış toplumlar, acıları yeniden tarih yaparlar. Ortadoğu’nun komşusu Türkiye’yi yöneten AKP iktidarı, ABD politikalarının dümen suyuna gelmesinin faturasını ağır ödüyor. Önce Irak, sonra Suriye politikasının yanlışları Dünya’da yepyeni bir GÖÇ dalası yarattı. Ve bir kez daha, “Tarih tekerrürden ibarettir” sözü gerçek oldu. Tarih bize gösteriyor ki GÖÇ hareketleri, devlet rejimlerini değiştirmiş, kimi kültürleri yok etmiş ve insanoğlunu telafisi bazen yüzyıllar sürecek kadar geriye götürmüştür. Ancak tam tersine bir bakışla da “kendi kültürlerini gittikleri yere taşımalarından, yıkılan kültürlerin üstüne yenilerinin inşa edildiğinden” bahsedebiliriz. Bu kültürel karışım, şayet “savaşlar” yoluyla olmasaydı, zaten günümüzde bu kadar endişe duymamıza gerek kalmazdı. Ancak bu kültür hareketleri ve kitlesel göçlerin temelinde önce “ekonomik” gerekçeler olmuş, akabinde “savaşlar” yoluyla milyonlarca insanın ölümü pahasına kitlesel göçler yaşanmıştır.
Eski Anadolu tarihine bakacak olursak; Hitit İmparatorluğu(M.Ö. 1650-1200) ve Urartu Krallığı(M.Ö. 9-7yy)Kavimler Göçü nedeniyle yıkılmış ve kültürleri Anadolu’ya gömülmüştür. Mısır Krallığı güçlükle dayanabilmiştir. Ardından Karanlık Çağ adı verilen dönem(200 ile 400 yıl arasında)yaşanmıştır.
Eski Mezopotamya tarihi de benzer süreçlerden geçmiş, Akkad Devleti (M.Ö.3 bin) kuzeyden gelen göçler neticesinde yıkılmıştır. Benzer şekilde Sümer hanedanlıkları da Suriye üzerinden gelen göç akınlarına dayanamayarak çökmüştür. Ardından Orta Assur Krallığı da M.Ö. 13. yüzyıl sonlarındaki büyük göçten etkilenmiş zamanla nüfus dengesi bozularak etkinliğini yitirmiştir.
Orta Asya’dan yayılan Türkler de aynı şekilde Dünya tarihini değiştirecek büyük göç hareketleriyle tarihe damga vurmuşlardır. Avrupa Hun İmparatoru Attila ve Büyük Selçuklu Devleti hükümdarı Alp Arslan öncülüğünde Türkler, Avrupa içlerine ve Anadolu’ya kitlesel olarak yerleşmişlerdir. Hal böyleyken… Almanya Başbakanı Angela MERKEL, akıllı bir yönetici elbette... Şöyle bir baktı; Suriye, Irak, Afganistan ve Afrika ülkeleri derken Dünya’nın her tarafından gelmeye başladılar.
2015 yılı, neredeyse yüzyıllardır yaşanmayan kitlesel göç hareketlerinin doruğa ulaştığı bir yıl oldu. İngiltere, Avrupa Birliği’nden çıkmak istiyor; zira hem ekonomi hem de göçmen politikasından haz etmiyor. Sonunda ABD’nin Ortadoğu’da yarattığı “iç savaş ve enerji hortumculuğu” politikası ve AB ülkelerinin ikiyüzlü şekilde başlangıçta destekledikleri bu politikanın faturası zamanla ağır olmaya başlayınca her şey değişti. Akıllı kadın Angela MERKEL, bizim Cumhurbaşkanımızla önce görüştü. Ardından AB ile Türkiye arasında pazarlıklar yapıldı. Güya çoğunluğu Suriyeli göçmenler Türkiye’de kalırsa hem para verecekler, hem de Türklere “AB’ye vize engelini” kaldıracaklardı. Ama bir şartları vardı: Terörist PKK’lılara dokundurtmak istemiyorlardı…
Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak bizler, onurlu insanlarız. Avrupalılar insana saygıyı bilmezler, oysa Doğu toplumlarının pek çoğunda “tevazu” dediğimiz bir olgu vardır. Biz evimize gelen misafirleri, kapıda bekletmeyiz. Avrupalılar ve cüce zekalı devlet ABD ne yapıyor? İnsanları aşağılayarak, köle gibi sömürerek, dışlayarak korkunç bir canavar yarattılar. Ve o canavar IŞİD olarak kendilerine geri döndü. Kendilerine tavsiyemiz odur ki Türkiye’yi kaybetmesinler. Çünkü biz Türkler, ülkesi işgale uğrayan Arap halkları gibi kaçmayız. Kaçıp ta Ege Denizi’nde boğulmayız. Öleceksek, kendi ülkemizde işgalcilerle savaşarak ölürüz. Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda ATATÜRK öncülüğünde yaptığımız gibi. O nedenle bir tercih şansları varsa, bunu dostluğa dönüştürmelerini tavsiye ederiz.
Bu arada Türkiye’de ilginç gelişmeler oluyor. TBMM’de terörist PKK’lıların dokunulmazlığının kaldırılacak olmasını, ben şahsen doğru buluyorum. Gerçekten de Türkiye, yeni bir referandumu kaldıramazdı, çünkü malum Güneydoğuda terörle ciddi bir mücadele veriliyor. Bu arada varsın diğer milletvekillerinin dokunulmazlığı da geçici olarak kaldırılsın. Şayet gerçekten de o terörist cenazelerine giden, teröristlere lojistik ve maddi destek veren HDP’li(PKK’lı) milletvekilleri yargılanacaksa ve TBMM’den atılacaklarsa her şeye değer, diyorum. Çünkü 30 yıldır PKK’lılar insanları katletmeye devam ederken, onları destekleyen düpedüz hain ve suçlu olanların, milletvekili koltuğunda oturmalarını ve terörü meşru görmelerini hiçbir vicdan kabul etmiyor. Her gün evlat acısı yaşayan bu halkın çocukları daha ne kadar ölmeye devam edecektir? Terör odakları mutlaka kurutulmalıdır. Ancak bu yapıldıktan sonra Türkiye’nin doğusunda bir huzur ortamı ve gelişme olabilir. Çünkü uzun yıllardır PKK, işadamlarını tehdit etmekte, haraç almakta, vermeyeni öldürmekte, okulları yakmakta ve küçük çocukları dağa kaçırmaktadır. En çok ta Kürtlere zararı dokunmuş, ABD’nin petrol bekçisi ve piyonu olarak binlerce genci felakete sürüklemiştir. PKK ve destekçilerinin sonu gelmiştir: ÇUKURDAKİLER onlardır işte…
Bu arada bir ülkenin Başbakanı değiştirildi, diye duydum. Sıkıntılı işler bunlar, iç işlerine fazla karışmamak lazımdır. Peki ne yapmak lazımdır? Onların trene bakışını izlemek lazımdır, elden başkası gelmemektedir…
Sonuç olarak, insanoğlu hayatını türlü sıkıntılarla idame ettiriyor. Keşke yeryüzündeki diğer canlılar kadar özgür olabilseydik. Mesela bir kuş ya da bir balık gibi… Oysa ki bazı toplumlardaki “sürü psikolojisi” onları akıl almaz felaketlere sürükleyebiliyor. Sürüler öndeki koyunu takip ederse ve öndeki koyun uçurumdan düşerse… Ancak görünen o ki vadeleri dolmamış; zira KOYUN gitti, İNEK geldi…