"Temizlik" çok geniş anlamlı bir kelime. Üzerine saatlerce konuşulsa,sayfalarca yazı yazılsa bitmez.Temiz insan, temiz aile,temiz toplum, temiz sokak, temiz şehir, temiz araba, temiz lokanta vs. ifadelerini sıkça kullanırız.Çünkü doğumdan ölüme kadar herkesi ilgilendirir.Bazen tertemiz deriz, bazen de kızgınlığımızı "çok iğrenç" diye ifade ederiz.Bu bağlamda, yerlere tükürmekten ve yazarken dahi rahatsızlık hissettiğimiz balgam bırakmaktan bahsetmek istiyorum. Bugünlerde daha da çok görmeye başladığımız için.
     İnsanlar hayatlarını devam ettirebilmek için toplu yaşamak zorundadır.Toplu yaşamanın da ana kuralı insanların birbirlerine saygılı olması,onların hak ve hukukuna riayet etmesidir. Başka bir ifade ile kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri, başkalarına yapmaktan kaçınmaktır. Bu sağlanırsa problem yaşanmaz, şu üç günlük dünyada insanlar daha mutlu olur. ’’ Aslan yattığı yerden, şehirler, köyler ise öncelikle çevre temizliğinden belli olur. Özellikle kış aylarında, sabah evimizden çıkıp, çarşıya, pazara, işe, okula giderken bazen önüne bakamaz hallere geliyor insan. O kadar nahoş görüntüyle karşılaşıyorsunuz ki; tabiri caizse adım başı tükürük veya balgam bırakılmış. Bu yollardan onlarca insan, işine, öğrenci okuluna gidiyor. Eminim ki; çevreye duyarlı olan herkes, "ne iğrenç bir şey!" diye bu görüntü kirliliğine sebep olanlara kızıyor.
        Peki insanların resen kullanmak zorunda olduğu, bu yolları, sokakları kimler kirletiyor? Çocuklar mı, gençler mi, yetişkinler mi, ihtiyarlar mı, cahiller mi, okumuşlar mı? Yoksa uçan kuşlar mı? Kimin kirlettiği önemli değil, önemli olan insanları rahatsız edecek ve midelerini bulandıracak şekilde sokakların, yolların her gün kirletilmesi. Bu noktada; bu güzel şehirde yaşayan herkese görev düşüyor.
        Önce ailede, anne babalar çocuklarını dizinin dibine oturtup çevre temizliğinin öneminden onların anlayacağı dille bahsedecek ama; bunu yaparken, başka bir zamanda içtiği sigaranın izmaritini balkondan yola atmayacak, yediği meyvenin artığını aracın camından fırlatmayacak, içerden aldığı alış - veriş fişini, nasıl olsa artık geçmiyor diye esnafın kapısının önüne buruşturup atmayacak ! Başka bir ifade ile, çocuklarına tekinden çok, temsille ders verecek. Ailede alınan temel eğitim,okulda öğretmen katkısıyla pekişecek ve hayatta meyvesini verecek.
       Mecitözü ilçemizde görev yaparken; dışarıdan derse girdiğim bir ilköğretim sınıfına çevre temizliği hakkında; çocuklar evimizin çevresinin temiz olmasını hepimiz isteriz. Çünkü oralarda bulunan rast gele atılmış çöpler hem görüntü kirliliği yapar, hem de bizleri hasta yapabilir demi deyince, hep bir ağızdan evet öğretmenim demişlerdi. Bende temizlik görevlileri belki sizin evin önüne her gün uğrayamaz veya uğrasa da ayrıntılı temizlik yapmaz, o halde gelin biz de görevlilere yardımcı olalım. Ama tamamen serbestsiniz, dediğimi yaparsanız, kimin için kendiniz için. Hafta sonu nasıl olsa boş vaktiniz çok. Elinize bir küçük çapa ve kürek alın evinizin ihata duvarının etrafındaki göze hoş görünmeyen otları,rast gele atılmış atıkları, kağıtları titizlikle temizleyin. Benim söylediğimi ailenize söylemeyin, sizin bu güzel davranışınız onların ve çevredeki komşularınızın dikkatini mutlaka çekecektir ve onlarda çevre temizliğine daha çok dikkat etmeye çalışacaklardır demiştim.On beş gün sonra sınıfa, dediğimi yapan oldu mu? diye sorduğumda, sınıfın tamamının parmak kaldırdığını ve öğrencilerin "öğretmenim annemin, babamın, komşularımızın çok hoşlarına gitti. Bundan sonra hep yapmaya çalışacağız ve kirlettirmeyeceğiz" dediklerini duyunca çok mutlu olmuştum.
      Yazılı ve görsel basında bu konular zaman zaman işlenmeli, gerekirse resmi veya özel kurumlar tarafından daha dikkat çekici kampanyalar başlatılmalı. Ayrıca, vaizlerimiz, imam- hatiplerimiz, camilerde konuyu daha farklı şekilde anlatarak, yetişkin insanların duyarlı olmasına katkı sağlayabilir.
      Mevlana "kötü huy çalıya benzer, ilk bitmeye başlayınca söküp atmazsanız, sonra tüm alana yayılır baş edemezsiniz !" diyerek toplumların duyarlı olmasını işaret etmiştir. Bu bağlamda; bilerek veya bilmeyerek küçük, büyük insanların sokaklara, yollara tükürdüğünü veya balgam bıraktığını gördüğümüzde asla kırıcı olmadan, o kişiyi uyarabilmeliyiz. Çocuklar veya yaşlılar yaptıklarının farkında olmayabilir. Zira, alışkanlık anahtarı kaybolmuş bir kilit gibidir, bırakılması kolay olmaz. Gayri ihtiyari böyle bir yanlışın içine düştüğümüzde, bizleri uyaranlara kızmak yerine; özür dileyip, uyarıları için teşekkür edebilme olgunluğunu gösterebilmeliyiz.
      Netice olarak; bu veya buna benzer şikayetlerin biz Müslüman toplumlarında olmaması gerekir. Çünkü, bizlerin özünde temizlik var. Bırakın insanları, hayvanları, ağaçları dahi incitmemek var. Öyleyse,’’ÇORUMLUYUZ, HEP BERABER ÇEVREMİZDEN SORUMLUYUZ!’’ prensibince, ara sokaklardan ana caddelere kadar, tüm alanlarda gözümüzün önüne bakarak rahat yürüyebilmemiz için, vatandaşlar olarak biraz daha duyarlı olalım mı ? Ne dersiniz !…
      Unutmayalım; çevre temizliği deprem sonrasında kurulan çadır kentlerde çok önem arz etmektedir. Çünkü bu tür küçük görülen alışkanlıklardan telafisi mümkün olmayan kavgalar çıkmaktadır… Bunun canlı örneklerini Marmara depremi sonrasında gözlemledik…