Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Araştırma birimi açıkladı:
"4 kişilik ailenin Ağustos ayına ait açlık sınırı bin 328 lira."
Yani evinize bin 328 lira giriyorsa açısınız...
Asgari ücreti hatırlatmama gerek var mı? Var elbette...
Yazayım bir kez daha, sekiz yüz kırk altı lira...
Asgari ücretlisin... Aç oğlu açsın... Sana Allah acısın...
Aynı federasyon yoksulluk sınırını da açıklamış. 4 bin 199 lira girerse evine aç değilsin ama yoksulsun. Bu satırları okuyan pek çok insanın "4 bin liralık yoksulluğa can kurban" deyişini duyar gibiyim.
***
Konfederasyon, 13 yılı bulan AKP iktidarının insanları yoksullaştırdığını söylüyor. Açlığın ve sefaletin giderek arttığına dikkat çekiyor.
İyi de kardeşim, insanların ekonomik durumları dibe vurdukça iktidarın oyları niye tavan yapıyor, diye merak etmiyor musunuz?
Özellikle yoksulluğun teslim aldığı bölgeler, ilçeler ve kentlerde AKP'nin oyu yüksek çıkarken, ekonomik olarak güçlü olan bölgelerde AKP niye dibe vuruyor? Bütün bunların araştırmasını çok ciddi boyutlarıyla yapmak ve sonuçları çok iyi tahlil ederek politikaları oluşturmak gerekiyor.
Ekonomik sıkıntı içine düşen insanların AKP iktidarından desteğini çekmesi gerekmez mi?
Düz mantıkla baktığınızda "evet" yanıtını yapıştırırız. Ama gerçek öyle değil. Ekonomik olarak bitmiş, çökmüş olan ailelerin bireyleri, "AKP iktidarının, yerel yönetimlerdeki yardımları olmasa açlıktan ölürüz" kaygısı ve korkusu ile partinin korumacılığını üstleniyor.
Muhalefet partililerinin bazı vekilleri ile solda tanınan bazı köşe yazarları sosyal yardım alan insanları, "makarnacılar", "bedava kömürcüler" diye horladıkça bu kişilerin kafasında oluşan, "AKP giderse yardımlar da gider" endişesini oluşturuyor. Seçim sathı mahallinde propaganda yapanlar bu argümanı çok sık kullanıyor.
İzmir Milletvekili, gazeteci-yazar Mustafa Balbay'ın Anadolu seyahatlerinden birinde bir ilçede karşılaştığı durumu anlatmak istiyorum. Balbay, birlikte katıldığımız bir panelde, "Bazı vatandaşlar makarnayı AKP iktidarının icadı zannediyorlar" dedi ve ekledi:
"Birçok ilçe ve beldede ev yapımı erişte yenirdi. O insanların evine çeşit çeşit, paket paket makarna gidince bu gıda maddesini AKP'nin icat ettiğini zannetmişler. O güne kadar paket makarna dahi girmeyen evler varmış."
Açlık sınırı, yoksulluk sınırını açıklamak ve haber olarak gazetelerde yer almasını sağlamak elbette çok önemli. Ancak maden işçileri için çıkarılan yasa nedeniyle iyileştirilen ücretleri ödeyemeyeceklerini, o koşullara uyamayacaklarını vurgulayan patronlar, işçilerini kapının önüne koyuverdi.
Halk dilinde bir tekerleme vardı, yaşama geçti:
Maaşa zam, işine son!
Zonguldak'tan gazeteci arkadaşlarımızla konuştum. Madencilerin çoğu, "Niye çıkardınız bu yasayı işsiz kaldık" diye iktidara, muhalefete kızıyormuş.
Türkiye'yi öyle bir hale getirdiler ki, inanılmaz... İnsanlar ölümü dahi düşünmeden açıklanan yoksulluk sınırının dörtte birine toprağın altına girmeye razı... Bir lokma ekmek uğruna, çocuklarına, evine ekmek götürebilecek işini kaybetmemek için her türlü zorluğa göğüs gerecek durumda.
Çaresiz... Güvencesiz... Umutsuz...
Onları ayakta tutacak ve yaşama bağlayacak gerekçeler azaldıkça sıkıntı daha da büyüyor. Bu dünyadan umudu kestikçe, öbür dünyaya yapacakları yatırım hızlanıyor. Öbür dünyanın kapılarının kendilerinden geçtiğini söyleyen ve inançları sömürenler yoksulların bu dünyada kullandıkları oyları da alıyor.
Aç kalanların, yoksulların, işsizlerin çıkmazından yararlanan iktidar oldukça bu sorun sona erdirilir mi? Buna verilecek yanıt kocaman bir, “hayır” olmalıdır.
Siyasi rant elde edenler yoksulluğu bitirmez...
Siz istediğiniz kadar araştırma yapın, rapor yazın...