Algı engelli kitlelere “cambaza bak tiyatrosu” izletmek, emperyalizm için tadına doyulmaz bir keyiftir. Binlerce figüranla çekilen ABD&AB ortak yapımı film, halkın ilgisi nedeniyle yeni bölümleriyle gösterime sokulmuştur. 
Filmin arka planındaki “Bölünmüş Ortadoğu Projesi”, gösterime ayrı bir derinlik katmaktadır. Katmaktadır ama bu derinlik, kitlelerdeki narkozun etkisiyle derinlik sarhoşluğundan öteye geçememektedir.  Devletlere borç bukağısı takan emperyalizm, bunu tabana yayarak kitleleri de borçla teslim almıştır. Sadaka ile beslenme bağımlısı kesim ise oy garantili seçmendir. Üretmeden kıt kanaat da olsa geçinmenin garanti belgesi elindeki oyudur. “Yiyen yüz utanır…”, “Gavurun ekmeğini yiyen kılıcını sallar…” 
Bu kesimin gündeminde MİT Yasası, ülkenin şehir devletlerine bölünmesi, Dar Bölge Seçim sistemi gibi konular yoktur.  
30 Mart’ı 31 Marta bağlayan gece, balkon nutku çeken Erdoğan’ın sözleri arasında kaynayıp giden bir cümleyi altını çizerek hatırlamak gerekmektedir. 
Tam bir şıracının şahidi bozacı haliyle karşı karşıyayız. 
“Suriye ile savaş halindeyiz!” (30 Mart 2014)
Yani Türkiye 90 yıldır izlediği “Yurtta Barış, Dünyada Barış”  kırmızıçizgisini terk ederek, “Yurtta savaş, dünyada savaş” anlayışına geçmiştir. Halktan saklanan da budur. “Cambaz bak” tiyatrosunun da temel gerekçesi budur. 
Gelelim şıracının şahidi bozacıya…
Oslo’da PKK adına AKP ile pazarlık masasına oturan isimlerden Zübeyir Aydar Erdoğan’ın sözlerine şahadet etmektedir. (Vatan Gazetesi, 13 Nisan 2014)
“Türkiye yüzyıl önce o bölgelerden çıkarıldı. Bu kendi inisiyatifiyle bir çıkış değildi. Türkiye çıkarken bölgede çok çelişkili yapılar oluşturuldu. Lozan’da ve Ankara Anlaşması’nda Türkiye’ye sen buralara ilişmeyeceksin denildi. Türkiye uzun süre kendi içinde yaşadığı sorunlardan dolayı bu bölgeyle bağını kopardı, sırtını döndü. Fakat bu Türkiye’nin ve Anadolu’nun gerçeklerine aykırıdır. Hititlerden bu yana kim Anadolu’da hüküm sürdüyse bir gözü o bölgeyle baktı ve bölgenin sorunlarıyla ilgilendi. Anadolu’nun bölge üzerinde hâkimiyeti Doğu Roma ile kurumsallaştı. Osmanlı ile büyük ölçüde devam etti ve kökleşti. Yanlış anlaşılmasın, Osmanlı’daki gibi bu bölgeler bizim hâkimiyetimizde olsun demiyorum. Bu bölgeyle ilgili ve ilişkili olalım diyorum. Son iki yüz yılda buraya Batılı güçler gelip yerleşti. Bölge halkı olmayan ve bölge halkları lehine bir çözümü olmayan, ‘böl-parçala-yönet’ mantığıyla hareket eden yapılar geldi.”
Bu ifade biçimi neredeyse herkese mavi boncuk dağıtan bir söylemdedir. Hem nalına, hem mıhına vurur gibi yaparak emperyalizmin derin hayali “Büyük Kürdistan”a giden yola taş döşenmektedir. 
Osmanlı hayalleri kuranlara temenna edilirken “böl-parçala-yönet” ifadesiyle de satır arasında solumsu müttefikler göz kırpılmaktadır. 
“Yanlış anlaşılmasın, Osmanlı’daki gibi bu bölgeler bizim hâkimiyetimizde olsun demiyorum. Bu bölgeyle ilgili ve ilişkili olalım diyorum” ifadesi ise küresel efendilerine çizmeden yukarı çıkmadıkları mesajıdır. 
“Türkiye, Suriye’de şimdiye kadar sürdürdüğü Kürtleri görmeme politikasından vazgeçmeli. Geçmişte Irak Kürtleriyle kırmızıçizgiler vardı. Şimdi onlar aşıldı. Bu Rojava için de geçerli olmalıdır. Kürtlerle barış Türkiye’yi büyütür, ufkunu açar.”
Bu sözlerle Kuzey Irak’ta nemalanan ve mamalanan işbirlikçi burjuvaziye yeni kârlar işaret edilmektedir. Bir mavi boncuk da onlara… 
Şıracı ile bozacının işvereni ABD’nin mümessili David Phillips 11 Mayıs 2013’de Hürriyet Gazetesi’nden Tolga Tanış ile yaptığı röportajda şıracı ile bozacıya dağıtım yapmaktadır. 
D. Phillips kimdir sorusuna yanıt vermeden röportajın girişindeki cümlenin de altını çizmek gerekir. 
“Hükümet o yıl (2009) Kürt açılımına başladığında, eski CHP lideri Deniz Baykal, bunun Amerikan projesi olduğunu savunmuş ve kanıt olarak Phillips’in 2007 ve 2009’da yazdığı iki raporu göstermiştir.” 
Tolga Tanış, bu sözleriyle Deniz Baykal’a yapılan kaset suikastının da sebeplerinden birini unutma özürlü kitlelere hatırlatmaktadır.    
DAVID Phillips, New York’taki Columbia Üniversitesi’nde İnsan Hakları Çalışma Enstitüsü’nün Barış Oluşturma ve Haklar Programı Direktörü. Phillips, Türkiye-Ermenistan arasındaki uzlaşma projesinin de mimarları arasında olup, bunun için kurulan bir komisyona başkanlık etmiştir. David Phillips geçmişte Türkiye’de tartışma konusu olan iki makalesinde ise PKK ile müzakere önermiş, PKK’lıların silahsızlandırılması, dağıtılması ve topluma yeniden entegrasyonu için af dâhil bir dizi öneri getirmiştir. 
Tolga Tanış, cevval bir gazetecilik örneği vererek PKK’nın Türkiye’den çekildiğini açıkladığı 08 Mayıs 2011’de görüşmüştür. 
Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nda uzun süre danışmanlık yapan ve açıklamak istemese de Türkiye’deki sürecin halen tam göbeğinde bulunan Phillips, ertesi gün de içeriğini açıklamadığı bir program için Türkiye’ye geçmiştir. 
Bundan 6 yıl önce Amerikan Dış Politikası Ulusal Komitesi için yazdığı raporda, bugün yaşanan süreci aşama aşama anlatan Phillips’in  “Türkiye ve Irak Kürdistan’ı konfederasyon olacak” diyerek şıracı ile bozacıya ödevlerini hatırlatmaktadır. 
Şişme ile büyümenin arasındaki farkı hatırlamak kaçınılmazdır. 
Bir organda görülen şişme, ne denli sağlıksız bir durumun ifadesiyse, büyüme sağlıklı bir gelişmenin sonucudur. 
Türkiye’ye önerilen Irak’ın ve Suriye’nin Kuzey’ini yutarak şişmektir. Önce konfederasyon ya sonra… Şişen kısım, zaman içinde sönecek, “Büyük Kürdistan” hayali gerçek olacaktır. 
Doğada ve doğanın insanlı bir parçası olan toplumlarda boşluk olmaz. Güneydoğuda devletin egemenliğini PKK’ya bırakan AKP iktidarı, Tam Şehir Belediye Yasası ile değiştiremediği Anayasa’yı dolanarak bölücü terör örgütüne “al kardeşim sen oyna” demiştir.  
Büyükşehir belediyesi statüsündeki illerde köyler mahalleye dönüştüğünden o yerlerdeki jandarma karakolları kendiliğinden kapanacaktır. Yani PKK’ya karşı mücadele etmesin diye karakollarına kapatılan jandarma artık karakollarda bile olamayacaktır. 
Petrolden ve her türlü yeraltı kaynağından pay isteyen BDP’li belediye başkanları bunun dayanağını da söylemişlerdir. İkiz Yasalar… 
İkiz Yasalar TBMM’nden AKP ve CHP’nin oy birliği ile geçmiş, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanmıştır. 
Kış, kışlığını yapacaktır. Adı üstünde kış… Şıracının şahidi de bozacı… O da tamam. Ama kışın kışlığını yapması için emperyalizmin dayattığı şeylere her türlü hizmeti esirgemeyenlere ne desek acaba?  Onu da siz söyleyin…