Bugün sizinle çok değişik bir gezinti yapmak istiyorum. Okurlarımın benimle gezinti yapmalarını istemek bir bakıma uygun gözükmeyebilir. Yıllar öncesinden yine birkaç kesitten başka ne gelebilir aklımıza.

Dün olduğu gibi bugünde ülkemizin en önde gelen ve kalabalık nüfusa sahip olan İstanbul un yaklaşık 40 km, kuzeyinde ki bir yerleşim biriminde kutsal görevimiz olan askerliğimi tamamlıyordum..

Yıl 1956,Kasım ayındayız. Kasım ayı sonunda terhis olacağız. Birlikte onun üzerinde rütbeli bulunuyorduk. Birliğimiz Hafif Ulaştırma idi. Tümene bağlı birliklerin ihtiyacı olan erleri üç aylık bir eğitim sonrasında sürücü ehliyeti ile kıtalarına gönderiyorduk.

Bir hafta sonu nöbeti bana gelmişti. Gece geç saatlerde alarm zili çaldı. Alarm yöneten merkezden gerekli uyarılar yapılmış, birliğimizin alarma katılması emredilmişti. Alarm rengine göre kilitli dolapların kapakları açılmış içersinden çıkarılan dosyalarda ki görevler yerine getirilmişti. İlk işimiz hafta tatili yapmak için İstanbul a evine giden birlik komutanına kendisine ait binek aracına takılan bir römork takılarak göndermek olmuştu. Yaklaşık bir buçuk saat sonra birlik komutanı bölüğe dönmüştü.

Kendisine alarm rengi uyarınca gerekenin yapıldığını, bu nedenle herhangi bir sorun bulunmadığını, çalışmaların bir süre daha süreceğini, araçların mevsim koşullarına göre  gizleneceğini, sınırdan giren düşman birliğinin çok yakın bir süre içinde bulunduğumuz bölgeye ulaşacağını uygun sözcüklerle aktardım.

Çok heyecanlıydık. O günlerde Rus Birlikleri Avrupa da ilerliyor, Macaristan ın Başkent i Budapeşte de tanklar sokaklardaki insanları büyük küçük demeden altına alarak eziyordu. Olanları bildiğimiz için ister istemez alarm nedeniyle biraz tansiyonumuz yükselmişti.

Her yer aydınlanmıştı, bizde araçlarla birlikte yan yana gizlenmişti. Öğle saatlerinde uçaklar geldiler birlik üzerinde birkaç tur yaptıktan sonra döndüler. Bir süre sonra da alamın kaldırıldığı ulaştırıldı o günün haberleşme araçları ile .

Geçtiğimiz günlerde Mısır da meydana gelen halk ayaklanması ile ilgili çok değişik görüntüler izleme olanağı bulduk. Meydana gelen tankların paletlerinin bulunduğu yerlere yatarak “Bizi koruyun” diye çığlıklar atan insanları gördükçe etkilenmemek olanaksız.

Günümüz dünyasında ülkenin ya da dünyanın her hangi bir yerinde meydana gelen olumsuzlukları birkaç saniye sonra bizim izlememiz mümkün. Teknoloji insanların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak için adeta yarış ediyor diyebiliriz.

Tarihte unutulmaması gereken birçok olay gerçekleşmiştir. Onlar bugünün insanlığına ışık tutmalıdır diye düşünüyorum.

Mısır da bir zamanlar Kral Faruk bulunuyordu. O dönemin yazılı basınında Kral Faruk un bir günde yediği kurbağa butları bile sayılıyordu. O dönemi bir ara rejimle General Necip ve arkadaşları sonlandırmıştı.

General Necip kısa süre sonra arkadaşları tarafından yönetimden uzaklaştırılmıştı, yönetimden bir süre sonra istifa eden Nasır ı Mısır halkı gece sokağa çıkarak istifadan vazgeçirmişti.

Yıllar sonra o Mısır halkı bu kez de Hüsnü Mübarek in 30 yılı aşkın yönetiminde istediği ekonomik refaha ulaşamamış, özgürlük ve demokrasiden uzak tutulmuştu.

Yazımda tanklarla ilgili iki olayı siz okurlarımla bir kez daha paylaşmak istedim. Budapeşte deki tanklarla Kahire Tahrir Meydanında ki tanklar çok değişik bir görev üstlenmişlerdir.

          Özgürlük ve demokrasi, tam bağımsızlık dünya ülkelerinde artık zorunlu olarak arzulanmaktadır. Günümüz insanı, dünün insanı gibi her şeyi görmezlikten gelemiyor, diyor okurlarıma sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

[email protected]