Hayat bayatlıyor farkında mısınız? Yaşadıklarımız ve hislerimiz bayatlıyor. Sevgilerimiz bile bayatlıyor. O hiç değişmeyecek dediğimiz sevgilerimiz bayatlıyor, yaşlanıyor ve bazıları yaşlandıkça daha da derine kök salıyor. Bazılarıysa yaşlandıkça unutuluyor. Garip. Hayat eskidikçe bizi farklı şekillere sokuyor.
Güneş sizin istediğiniz yerden doğmaz. Savaşmanız gerekir. Hayali bir halatı ona dolayıp istediğiniz yere çekmeniz gerekir. O size değil de siz ona yaklaşırken yanmayı göze almanız gerekir. Bir güneşin kokusuna değil de güneşe âşık olmak bunu gerektirir. Aşk da hayat kadar acımasız.
Kaleminiz yavaşladığında, elleriniz buruştuğunda, sağ bacağınız artık yürüyemez hale geldiğinde, romatizmalarınız her yağmur öncesi inatla ağrımaya başladığında, sol yanınızda elini tutacak ömrünüz olmadıktan sonra geçen onca yılda siz güneşi hiç hayal etmediniz anlamına gelir.
Ben güneşe âşık oldum. Kül olmadım daha ama kor alevler saçımın teline kadar sarmış durumda. Damarlarımda kan hızlandı. Çabuk yaşlanacağım bu gidişle. Ve ben yaşlandıkça güneşin aşkına daha fazla uyum sağlayacağım.
Güneşe yaklaşamayacağım.
Günler geçecek. Aylar sıralanacak. Kim bilir kaç yaz sararacak başaklar? Yörükler kaç defa ev değiştirecek? Kaç defa güneş kokacak insanlar? Kaç insan doğup kaç insan ölecek? Sofraya sensiz kaç defa oturulacak?
Ben söylediklerim için kaç defa daha kendime lanet okuyacağım.
Ben güneşe âşık oldum.
Asla iznim olmayacak birine, dokunamayacağım ve sevilmeyeceğim birine âşık oldum.
Hayatımda duyduğum en güzel sese aşık oldum.