Bir yazı kaç kez değiştirilir bilemiyorum. Bu yazımı yazarken, hani bazı filmler vardır, yazar yazı yazmaya çalışır, olmaz kağıdı buruşturup çöp kovasına atar, yine olmaz buruşturup atar… derken kova kağıttan bir çöp yığınına dönüşür. Benim bu yazım da öyle oldu. Aslında vermek istediğim can alıcı birkaç mesaj vardı ama o düşüncelerimi, heyecanıma kurban etmek istemedim ve vakti gelince yazmak üzere erteledim. Onların yerine bugün sizlere gülerken düşündürecek bir yazı yazdım.
Geçtiğimiz yıl ülkemizin farklı şehirlerinden girişimci gençlerin bir arada bulunduğu bir toplantıda TOBB Başkanı bize bir dizi tavside bulunmuş ve arkasından fıkra tadında, yaşanmış bir hikaye anlatmıştı. Sayın Hisarcıklıoğlu bizlere, Türkiye’de artık bazı eski anlayışların yerlerini innovatif ve işlevsel anlayışlara bırakmak zorunda olduğunu söylemişti. Bizlere “ben babamın hayrına akıl vermeyi çok severim şimdi size birkaç akıl vereceğim; insanlar size başımıza icap çıkarmayın derler, sizi köreltmeye çalışırlar, siz durmayın insanların başına icap çıkarın, işi yapmadan önce izin istemeyin, yaptıktan sonra özür dileyin” demişti. Sonra da gerçekten yaşandığını söylediği şu ilginç hikayeyi anlatmıştı.
Olay doğu illerinden birinde başlıyor. Bu illerden birinin Tarım İl Müdürü değişmiş. (Bize orada hangi il olduğunu söyledi ama bu aramızda kalsın dediği için yazmayacağım)
Tarım Bakanlığı il müdürlüklerine “tüm zararlı hayvanları izleyip, bildirin” diye bir talimat vermiş. Talimat üzerine illerden veriler gitmeye başlamış.
Aradan birkaç yıl geçtikten sonra Bakanlık' tan il müdürlüklerine bir yazı daha gitmiş: "Bazı illerimizde yaban domuzu sayısının epey yükseldiği görülmüştür. Yaban domuzu sayısı 150'yi aşan illerimizde sürek avı başlatılsın. Avlanan yaban domuzlarının kuyruğu kesilip, bakanlığa gönderilsin."
Bu yazı (X) iline yeni atanan Tarım Müdürü'nü telaşlandırmış. Çünkü, verilere göre o ildeki yaban domuzu sayısı 149'u bulmuş. Tarım Müdürü bildirimleri incelemiş, yaban domuzu sayısının hep ekleme yapılarak "atmasyon" belirlendiğinin farkına varmış. "Nasıl olsa kimse farkına varmaz" diyerek, o da sayıyı 99'a düşürmüş.
Bir yıl sonra bu ilimize yeni yazı gitmiş: "İlinizdeki yaban domuzu sayısının 149’dan 99'a indiği görülmüştür. 50 yaban domuzunun kuyruklarını bize gönderin."
Tarım Müdürü telaşlanmış ama sonra çözümü bulmuş: "Bizden izinsiz sürek avına çıkanlar olmuş, 50 kadar yaban domuzu bu sırada komşu ile kaçmış."
Tarım Bakanlığı işin peşini bırakmamış. Soruyu komşu ile yöneltmiş: "X ilinden sizin ilinize 50 kadar yaban domuzu geçtiği tarafımıza iletildi. Söz konusu domuzların akibetini bildirin."
Komşu ilin Tarım Müdürü önce X'deki Tarım Müdürü'ne çıkışmış, sonra ortak çözümü bulup, topu üzerinden atmış: "Evet, 50 yaban domuzu ilimiz sınırlarına girmiştir, ancak sürek avı sonucu onlar da bizim doğudaki komşu ile kaçmıştır."
Tarım Bakanlığı yılmadan, o ile de aynı soruyu yöneltmiş. Yanıt da benzeri şekilde gelmiş: "Yaban domuzları bizden de bizim komşu ile geçmiştir."
Tarım Bakanlığı son olarak bu ile de sormuş 50 yaban domuzunun akıbetini. Bu il doğudaki en son il olduğu için onların domuzları gönderebileceği komşu ili yokmuş. Ermenistan sınırında bulunduğu için bu ilin Tarım Müdürü de sonucu şu şekilde bildirmiş: "Sözünü ettiğiniz 50 yaban domuzu ilimizdeki sürek avı sonucu Ermenistan'a kaçmıştır."
Tabi Ermenistan ile diplomatik ilişkiler olmadığı için konu o şekilde kapatılmış.
Sayın HİSARCIKLIOĞLU sonra bize dedi ki; "Bakın, bürokrasi neler yaratıyor, nelerle uğraşıyor..." o yüzden arkadaşlar yenilikçi olacaksınız, eski köye yeni adet getireceksiniz. Biz de elimizden geldiği kadar, Sayın Başkanımızın bizden istediği şekilde bunu gerçekleştirmeye gayret gösteriyoruz.
Merakınız gitsin diye yazıyorum, biz “Bu anlattığınız olay gerçek mi Sayın Başkanım diye sorduk, Sayın Hisarcıklıoğlu ısrarla: "Aynen öyle dedi..."
Haftaya görüşünceye dek, Hepinize Saygılar…