Sayın Cevdet Saraçer beyefendi tarafından tekrar gündeme getirilen “Gönüllü Osmancık Taburu” tartışmasından umarım Osmancık kazançlı çıkar.
Cevdet bey yıllar önce bir kitap yazmış. Uzun yıllardan bu yana Osmancık’ın ihtiyacı olan bir eser oluşturduğu için kendisini kutlamak gerek.
Zaten biz de öyle yaptık. Zamanla kaleme aldığımız yazılarımızda Cevdet beyin hakkını teslim ederek, gerekli olan saygı sevgi ve muhabbet arzularımızı dile getirdik.
Cevdet bey, iyi bir hukukçudur. Aydın bir insandır,
Önce bunu kabul ederek hiçbir zamanda, mekan ve zeminde saygıda kusur etmedik.
Ancak; doğal karşılanmalıdır ki Cevdet beyin eserinde ortaya koyduğu bir kısım düşüncelere katılmadığımızı da ifade ettik.
Tıpkı en yakınında olan insanlardan aldığı eleştiriler gibi bir okur ve bir entelektüel olarak fikrimizi zikrettik.
Söz konusu yazılarımız neticesinde de pek çok okur ve dostlarımızdan övgü dolu sözlerde işittik.
Tıpkı Cevdet beyin yazılarında kendisine olan övgüleri dile getirdiği gibi. Bizlere de hocam çok güzel dile getirmişsin.
Allah kaleminden razı olsun diyenler oldu. Hatta biz bu kitabı kütüphanemize nasıl koyalım hocam?
Çocuklarımız ödev hazırlayacağı zaman ya ikinci kısmını okumaya kalkarsa? O zaman çocuğun soracağı sorulara nasıl cevap vereceğiz? Endişeleri ile düşüncelerini paylaşanlar oldu.
Hatta sayın yazar son yazısında da kitabın ikinci bölümü ile ilgili hatalarını kabul etmiş ve eleştirileri kabullenmiştir.
Söz konusu bölümde bahsolunan muhabbet sofralarının geçmişte Osmancık’ın sosyal hayatı hakkında bilgiler sunmak olduğu ifade edilmektedir.
Alkolün ön planda olduğu bir ortam asla ve asla Osmancık’ın sosyal hayatı olarak kabul edilemez.
Böylesine bir ortamdaki muhabbetlerin Osmancık’ın kültür hayatı olarak lanse edilmesi asla kabul edilemez.
Kitabı okuyanların işte Osmancık’ta sosyal yaşam böyleymiş gibi yanılgılara  düşmesine sebep olacak bu  durum kitabın yayın tarihinde de yadırganmıştır.
Burada yer alan bilgi ve notların bilimsel bir değeri yoktur. Yazarın özel hayatı olarak kabul edilmelidir.
İyi bir hukukçu olan sayın yazar yazılarımızda  karalama ve hatta hakaretlere varan ifadelerin yer aldığını, belirtirken neden tarafımla iletişim kurmadı çözemedim. 
Madem öyle neden hukuki  yollara başvurulmadı da kalemi eline aldı onu da çözmem mümkün olmadı.
Bu kadar alınganlık kafalarda derin soru işaretleri bırakmaktadır.
Akıllara ziyan yorum ve yaklaşımlarla ismimin kullanılmasını son derece anlamsız bulmaktayım.
Söz konusu kitapta yer alan bilgilerin bir kısmına katılırken bazı görüş ve düşüncelerine katılmadığımı ifade ettim  o kadar.
Sayın yazar mitolojik olaylardan yola çıkmıştır.
Halikarnas Balıkçısı’nın hayal dünyası içerisinde bilgi ve belgeye dayalı olmayan senaryolarından etkilenmiştir. 
Mitoloji tarih değildir. Belgeye dayanmaz.
Yollar şöyle kıvrımlıydı, ırmak aha şuradaydı ve sonra bir tepe üzerinde falan diyerek Aşil’in mezarının Osmancık’ta olduğunu iddia etmek hayaldir.
Sonra bu iş hukukçuların işi değil akademisyenlerin işidir.
Ha keza Gönüllü Osmancık Taburu meselesi de öyle.
Gönüllü Osmancık taburunda Osmancık’lı yok demedim, diyemem.
Osmancık Türkiye coğrafyasında yer aldığına göre nasıl ki bir askeri birlikte Edirne’li ve Erzurum’lu var ise Osmancık’lı da olacaktır.
Osmancık kavramının Osmanlı devletinde “Kıymetli Osmanlı, Osmanlı’ya önem ve değer veren, Osmanlı’yı çok seven” ve Osmanlı’nın bir tanesi anlamında kullanıldığını biliyorum.
Bu bağlamda Gönüllü Osmancık taburunun ise kahramanlardan oluşan örneğin günümüzdeki mavi bereliler gibi özel bir birlik olduğunu iddia ettim.
İddialarımı yineliyorum. Okuduğum kitaplar ve Osmanlı’nın askeri yapısı ile ilgili bilgiler beni bu sonuca götürmektedir.
Ben tarihçi değilim ve sonuç itibarı ile tarihçilerin işine bulaşıp araştırma yapamam.
Uzun uzadıya anlatılan Koyunbaba tekkesi ile ilgili varsayımlara dayalı kaynağı olmayan bilgilerle de ilgilenmem.
Koyunbaba tekkesinin araştırılacak  ve elde edilecek bir belgesi ve verisi kalmamış milli şef döneminde tarihten gelen ne varsa imha edilmiştir.
Bu  ayrı bir konu olup günü geldiğinde Osmancık bu durumu da tartışacaktır.
Sayın yazar bu bağlamda Osmancık taburunun komutanı olan Süleyman Askeri’nin künyesini neden saydı ve konu ile ne alakası var?
Ve Ben Süleyman Askeri’nin “Osmancık Taburu” nun komutanı olmasını neden yadırgayayım?
Belediyenin web sayfası, belediye başkanı ile sorunum varmış gibi yorumların yapılması kafalarda hep soru işareti oluşturmaktadır.
Daha da önemlisi; Sayın yazarın aradan geçen onca seneden sonra konuyu gündemine alması da oldukça ilginçtir.
Eğer kitabın ikinci baskısının hazırlığı söz konusu ise bu tartışmaların kendisi açısından fayda sağlayacağını düşünmekteyim.
Sonuca katkı adına tarafsız bir moderatör yönetiminde konuyu radyoda tartışmaya hazırım.
Moderatörün kim olacağı konusuna gelince; katılacağım bir tartışma programında sistemi yönetecek kişinin ilim kültür ve tahsil açısından seviyeme uygun birisi olmasını tercih etme hakkım söz konusudur.
Kültürel bir konuyu tartışmak entelektüellerin görevi  olup bir  medeniyet göstergesidir.
Sonuç sayın yazar amacına ulaşmış ve şahsımı “Gönüllü Osmancık Taburu” tartışmalarının içerisine çekebilmiştir. Hayırlı olsun.