“Bu, bizim için tarihi mirası sahiplendiğimizin ve bu toprakların gerçek sahibi olduğumuzun işaretidir” diyen Boyraz, “Bir emaneti üstlendiğimizin bilinciyle sorumluluğumuzun ağır olduğunun farkındayız, bir o kadar da huzurlu ve mutluyuz. Okuduğumuz binlerce Fetih Sureleriyle birlikte bugün burada şükrümüzü eda ediyoruz” dedi.

Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul'u fethettiğinde ilk uğrak yeri olduğunu hatırlatan Boyraz, Rabbine şükretmek için gelip secdeye kapandığı mabet olduğunu söyledi.

Fetihten 3 gün sonra 1 Haziran 1453’te de ilk cuma namazını burada eda ettiğini belirten Boyraz, Medeniyetimizin başkenti İstanbul’daki bu tarihi mabetin Müslümanlar kadar Hıristiyanların, ülkemiz vatandaşları kadar dünyanın yakından ilgilendiği bir mekan olduğuna dikkat çekti.

Ayasofya’nın UNESCO Dünya Mirası listesine de alındığı kaydeden Boyraz, “Tam 481 yıl cami olarak hizmet verdi. Fatih’in emanetinin 1934 yılındaki Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye çevrilmesi sadece Türkiye’nin değil tüm dünya Müslümanlarının da boynunu bükük bıraktı” diye konuştu.

Yıllarca ecdat yadigarının asli hüviyetini kazanması ve mahzun Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi için dua ettiklerine vurgu yapan Boyraz, “Ama her şeyin bir vakti, saati vardı. Ayasofya’nın özlediği cemaatine kavuşması için beklemesi gerekiyordu. Ve nihayet Danıştay tarafından 10 Temmuz’da Bakanlar Kurulu kararıiptal edildi. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Ayasofya, Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredilerek tekrar cami statüsüne dönüştürüldü” şeklinde konuştu.

“86 yıllık ayrılıktan sonra bizleri ulu mabede kavuşturan Allah’a şükrediyoruz” diyen Boyraz, konuşmasını şöyle sürdürdü;

“Fatih Sultan Mehmet’in ilk cuma namazını kıldığı gibi bizler de 24 Temmuz’da Cuma Namazında Ayasofya’da olacağız. Bu güzel haberi aldığımızdan beri ülkemizin ve dünyanın dört bir köşesinde binlerce Fetih Suresi okuyarak dualar etmeye başladık. Bugün de burada Fetih Suremizi okuyarak hep birlikte duamızı yapacağız.

Bize bugünleri gösteren Allah’a şükürler olsun. Dualarımız kabul oldu. Ayasofya artık mahzun değil mesrur. Kalbimizde sevdamız, dilimizde duamız olan Ayasofya Camisi için artık şükür makamındayız. Çünkü Ayasofya bizim kabul olan duamız. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Endülüs ve Kudüs için dua etmeye devam edeceğiz.

Bu tarihi sorumluluk ve bilinçle, bu emaneti gelecek nesillere aktaracağımızı buradan deklare ediyoruz. Bugün biz, yarınlarda ise evlatlarımız bu mirasa sahip çıkacak. Ayasofya Camisi, her daim İslam medeniyetinin bir sembolü olarak yaşamaya devam edecek”