Miting yapan Başbakan’ın konuşması bölünmesin diye camideki ezan sesi kesildi.
Malatya’daki cami yıkılıp yerine AVM yapıldı.
Üsküdar’daki cami depreme dayanıksız diye yıkıldı, AKP’li işadamına arsası satıldı.
CHP yapsaydı, bunların dilinden 100 yıl kurtulamazdı…

Egemen Bağış, Kur’andaki ayetlerle dalga geçti, gazeteci arkadaşıyla “bakara-makara” dedi.
Haram parayla umreye giden AKP’li bakan, 700 bin dolarlık hediye saati kolunda taşımaya devam ediyor.
AKP’li iş adamı “milletin a… k…” dedi, çıt yok.
AKP’li milletvekili Meclis’te “g…s…” dedi, partisindeki yerini koruyor.
Muhafazakarlar hepsine sustu ve yuttu…

Başbakan “camide içki içtiler” dedi, cami imamıyla müezzini yalanladı.
Başbakan “türbanlı bacıma saldırdılar” dedi, kamera kayıtları yalanladı.
Başbakan defalarca “bunlar Ergenekoncu, darbe yapacaklardı” dedi, kendi danışmanı yıllar sonra yalanladı ve “orduya kumpas kurdular” dedi.

Bunlar doğruydu, Ergenekon diye bir terör örgütü aslında yok idi. CD’lerin ve diğer delillerin sahte çıkması, Balyoz iddialarını da çökertti. Ancak “çift yönlü” yazı yazan yazarlar için durum pek açıklığa kavuşmuş değil. Seçime iki gün kalana dek AKP’ye muhalefet eden Ahmet Hakan köşesinden yine kıvırarak,”TSK cami bombalayacaktı” yalanını, “Süleymanşah Türbesi’nin bombalanması” planıyla bir tuttu. Gerçekten de Levent Kırca’nın dediği kadar varmış. Bir de Fatih Altaylı var böyle. Bir o tarafa, bir bu tarafa yamulan. Bir bakarsınız eleştiriyor, bir daha dönüp baktığınızda eleştirdiğinin yanında duruyor. Çünkü bu insanların en büyük savaşı kendi zihin karışıklıklarıyla. Yazık ki milletin de kafasını bulandırdılar yıllarca.

Son skandal: Dışişleri bakanının, Başbakanın talimatını açıkladığı 4’lü toplantıdan çıktı. MİT’çi Hakan ile Dışişleri Bakanı, Müsteşar, yanlarına Genelkurmay’ın 2. adamını da almışlar olmadık işler planlıyorlar. Suriye’den kendi ülkesine füze attırmak, Suriye’deki tek toprağımız Süleyman Şah Türbesi’ni bombalatıp, suçu karşı tarafa atmak gibi. Savaş çıkartmak, Suriye’ye girmek ve seçim öncesi yolsuzluk skandallarını örtbas edip bu işten oy devşireceklerinin planlarını yapmışlar. Bu görüşme kabul edildi, yalanlanmadı. Sadece gizlice dinlendiklerine ve seçim öncesi internete servis edildiklerine kızıyorlar. 

Bu işte kendini uzman sananlar, CIA tarihini iyi okusunlar bari. 1961’de ABD, kendi savaş uçaklarıyla kendi üssünü bombalatmış ve suçu Fidel Castro’ya atmıştı. Bunun neticesinde ABD, kışkırttığı sığınmacı Kübalıları da kendi vatanları olan Küba’ya saldırtmış, Domuzlar Körfezi çıkarmasında başarısız olmuştu. Çünkü hayatta her zaman sahtekarlar ve elinde güçlü silahları olan adamlar kazanmazlar. Ve yalanlar er ya da geç ortaya çıkar. 

Dışişlerindeki toplantının kayıtları Youtube’a yansıyınca , bu sitenin icabına Twitter’dan daha hızlı bakıldı. Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali, bir de bu haberleri yayınlayan gazeteleri bile vatan hainliğiyle suçladılar. Hop dedik kardeşim! 
KİMMİŞ VATAN HAİNLERİ?
Süleyman Şah Türbesi’ndeki askerlerimizin şehit olmasına yol açacak planları yapanlar mı? Kendi vatanına füze attırma planı yapanlar mı?
Reyhanlı’daki patlamayı Esad’a yıkmaya çalışıp, El-Kaide’nin üstlenmesine engel olamayanlar mı?
12 yıldır Türkiye’deki binlerce insan dinlenirken kılını kıpırdatmayıp, 17 aralık yolsuzluk operasyonu yapılınca, devlet kadrolarını oradan oraya sürgün edenler mi?
Suriye sınırındaki mayınlı arazileri İsrail’e satmaya çalışanlar mı? 
TSK’ya kumpas kuranlarla işbirliği yapıp, devlet kadrolarına bu çeteyi atayanlar mı?
Medyayı satın alıp, yalaka-yandaş gazetecileri KUMPASA ortak edenler mi?
ÖSO ve İŞİD(El Kaide) canilerine tırlar dolusu silah gönderenler mi?

NEYMİŞ ÇÖZÜM SÜRECİ?
Türkiye ÖSO’ya daha fazla destek olunca intikam almak isteyen İŞİD’in ülkemizin içine sızıp Niğde’de 1 asker ve 1 bir polisimizi şehit etmesi mi?
Çözüm süreci adı altında, kendi topraklarımızda bundan sonra daha çok PKK tehdidiyle yaşıyor olacağımız mı? Daha birkaç hafta önce, bir askerimiz mayına basıp şehit olmadı mı? Köy korucuları teker teker öldürülmüyor mu?
PKK seçimden sonra özerklik ilan edilmezse, savaşacaklarını ilan etmiyor mu? 
Evet, Kalaşnikoflar uykuda ve güç topluyor. Milleti de “çözüm var, bir yıldır kan akmadı” diye kandırıyorlar. Ancak karşımızda gittikçe büyüyen ve AKP politikalarıyla meşruiyet kazanan silahlı bir güç var ve silah bırakmaya da hiç niyetleri yok.

Suriye tapesinden önce ortaya çıkan, Başbakan’ın “Deniz Baykal’a yapılan kasetli saldırının servis edilmesiyle ilgili” talimat verdiği bir ses kaydı internete bomba gibi düşmüştü. Kaydı yapan devlet içindeki “paralel” yapının, Başbakanın onayıyla bunu internet sitelerine servis ettiğini kanıtlayan çarpıcı bir tapeydi. Başbakana görüntüleri izleten Fethullahçı Cemaat elemanları, aynı anda Başbakanı da kayda alıyordu. Böylesi en kral casusluk filmlerinde bile görülmüş şey değildi. Fethullah Gülen denilen herifin, Tayyip’ten çok daha kurnaz olduğunu da kanıtlıyor bunlar. Ancak buradan hem Tayyip’in hem de siyasetçilerin çıkarması gereken büyük dersler var. En önemlisi de kanun, nizam ve doğruluktan asla şaşmamak ve ülkenin menfaatlerini ilke edinmektir.

Suriye’deki tape ile Baykal’ın kasetinin servis tapesi, bana kalırsa Tayyip Erdoğan’ın sonunu getirdi. Allah’ın sopası yok, diyenler haklı çıktı. Ülkeyi yalanlar, talanlar ve iftiralarla yönetenler ibret alınması gereken durumlara düştüler. Bu öyle bir son ki, bunu sandık sonuçlarıyla izah edemezsiniz. Kapkara adamlar olarak tarihe geçecekler.

Kafamızda bir yığın endişeyle seçimlere yaklaşıyoruz. Bu bir genel seçim değil, yerel seçimdir aslında ve kullanılan oylarda adaylar etkili olacaklardır. “Oylar bölünür mü?” endişesine gelince; Lütfen vatandaşın özgür iradesine bu tür yaklaşımlarla gem vurmayınız. Seçim işbirliğinden ve hatta milli unsurların birleşmesinden yanayım ama olmuyorsa da her oya saygı duymak lazımdır. 

MHP’nin genel olarak kendi içinde istikrarlı bir çizgisi var, bazı bölgelerde ciddi oy artışları olacaktır. CHP’nin reklam çalışmaları hoşuma gitti. Büyükşehir Belediye Başkanlarının birlikte söylediği “Hayat Bayram Olsa”ya bayıldım. Başta Yılmaz Büyükerşen olmak üzere, hemen hepsinin yüzünde bir tevazu ve ışıltı var. Doğrusu bu gerginliklerin tam da ortasında hepimize iyi geldi. Mustafa Sarıgül’ün “Zamanı Geldi” si de tuttu. CHP birçok şehirde oylarını daha da attıracaktır.
İP Genelbaşkanı  Doğu PERİNÇEK’in Ergenekon’dan çıkışı seçimlere renk kattı. Hatay’da bazı ilçeleri İP’li adaylar alacak gibi gözüküyor. İşçi Partisi, son yılların en tutarlı, hareketli ve yıldızı parlayan partisidir ve artık emeklerinin karşılığını hak ettiğini düşünüyorum.
AKP diye bir parti yok artık, onun yerine sadece Tayyip var. Tek başına yuvarlanıp duruyordu meydanlarda, bağırıp çağırıyordu. Ancak sesi iyice kısılınca herkes şoke oldu. Tayyip Erdoğan’ın Van mitingindeki ince ses tonu tarihe geçti, sosyal medya asıl orada yıkıldı!..
 
Ve 30 Mart’taki yerel seçimlere bir gün kaldı. Yalanlar mı seçilecek? Yoksa gerçekler mi? 
Tüm muhalefet partilerine buradan başarılar diliyorum.