Ekonomide yaşanan sorunlara ilişkin açıklamalarda bulunan Saadet Partisi Çorum İl Başkanı Faruk Cıdık, vatandaşların aysonunu korkuyla beklediğini dile getirdi.

Cıdık; ‘Vatandaşlar, bir gün akaryakıta, ertesi gün elektrik faturasına, bir sonraki gün doğalgaz faturasına bakıp ay sonunu nasıl getireceklerini düşünerek yaşıyor günlerini.

Huzurun ve sükunetin adresi olması gereken evlerde; aile fertleri, “Acaba bu ay elektrik faturası ne kadar gelecek?” “Doğalgaz ne kadar gelecek?” diye korkuyla bekliyor.’ ifadesinde bulundu.

20 yıllık bir iktidar süresinin sonunda, gaz yağı alınamayan günlerden gele gele elektrik faturalarını ödeyemediğimiz günlere geldiğimize dikkat çeken SP İl Başkanı Faruk Cıdık, yaptığı açıklamasında şu görüşleri dile getirdi:

‘Ekonominin temel çarkı olan küçük işletmeler ve esnafımız her ay daha da artan elektrik faturalarıyla boğuşuyor; ayakta kalmaya çalışıyor ve maalesef bir çoğu da kalamıyor, kepenk indirmek zorunda kalıyor!

Üretim ve tedarik merkezlerinde, ürünlerin tüketiciyle buluştuğu yerlerde enerji fiyatları bu denli pahalı olması nedeniyle, neredeyse kira fiyatlarını bile geçen elektrik faturaları karşısında üretime devam edebilmek ve ayakta durabilmek özellikle işletmeler için imkansız hale gelmiştir.

DEVLET, MAKUL OLANI TERCİH ETMEDİĞİ ANDA ZULMÜ TERCİH EDER

Şimdilerde halkımızın tepkisi nedeniyle "iyileştirme" yapacaklarını ifade etseler de; %100'leri aşan zam kararlarını Sn. Erdoğan, o günlerde “gayet makul” olarak değerlendirmişti.

Neye göre biz makul anlamakta güçlük çekiyoruz. Ve sormak istiyoruz, yapılan zamların makul olduğu gibi;

-İnsanımızın faturalarını ödeyememesi de sizce makul mü?

-Konut ve iş yerlerine gelen faturalara insanların bir kira bedeli kadar para ödemesi de makul mü?

-Esnafımızın, gelen fatura tutarını dükkanın camına asması, böylece yapılan zamma bir tepki göstermesi de makul mü?

-Vatandaşımız faturasını eline alıp, sosyal medyadan yayınladığı videoda “400 lira - 500 lira elektrik faturası mı olur” diye serzenişte bulunması makul mü?

-Ülkemizin farklı şehirlerinde faturaları protesto etmek amacıyla yürüyüşler düzenlenmesi makul mü?

-Sosyal medyada her gün bir başka zammın gündemde olması, konuşulması sizce makul mü?

Bize göre, yaptığınız bu fahiş zamlardan sonra insanımızın vermiş olduğu tepkiler gayet makuldür!

Peki, vatandaşın tepkisiyle karşılaştıktan sonra yaptığınız zamlar size hâlâ makul geliyor mu?

Hâlâ bu zamlara makul diyorsanız, vatandaşın verdiği tepkiyi de her zaman olduğu gibi “nankörlük” ve "hainlik" olarak değerlendiriyorsanız; bunu vatandaşımızın takdirine bırakıyoruz.

"Yok eğer, vatandaşımız haklı; yaptığımız zamlar makul değilmiş, anladık." diyorsanız; o zaman bir an önce bu zamları geri çekin!

Çünkü devlet makul olmayanı tercih ettiği anda zulmü tercih etmiş olur!

BIÇAK, KEMİĞİ DAHİ GEÇMİŞTİR!

Bugün buradan bir kez daha hem şirketlere hem de iktidara bir çağrıda bulunuyoruz:

Bıçak, kemiği dahi geçmiştir! Zamlar ve faturalar katlanabilme eşiğini çok ama çok aşmıştır!

Artık;

-Zararını ve birtakım giderlerini vatandaşların faturalarından tahsil etmek isteyen dağıtım şirketleri; bu zor zamanlarda halkın yararını düşünmelidirler.

-Şirketler düşünmüyorsa, iktidar bu konuda bir an evvel adım atmalıdır.

-Öte yandan elektrik, doğalgaz, akaryakıt gibi enerji kalemlerinden alınan vergiler, en aza indirilmelidir.

-Kalıcı yaz saati uygulamasına da derhal son verilmelidir.

-Kamu giderlerindeki lüks harcamalar, temsil ve ağırlama giderleri kati suretle kesilmeli, buradan vatandaşlarımıza kaynak aktarımı yapılmalıdır.

"ÇOK PAHALI ETMİŞLER HER ŞEYİ, HİÇBİR ŞEYİ UCUZ BIRAKMAMIŞLAR.."

Pazarda artık yarım kilo satılan sebzeleri görüyoruz, patlıcanın tanesi 8 lira, salatalığın kilosunun 25-30 lira olduğu günleri yaşıyoruz.

TÜİK'in tüm makyajına rağmen; bir asgari ücretli çalışanımızın bir ayda enflasyon nedeniyle 470 lirası buhar oluyor.

Kira öder gibi fatura ödüyor, araba taksidi öder gibi bir depo mazota para veriyoruz.

Küçücük bir genç kızımız gözyaşları içerisinde hepimizi derinden yaralayan şu cümleleri kuruyor: "Çok pahalı etmişler her şeyi. Hiçbir şeyi ucuz bırakmamışlar."

-Bakanlar değişiyor, kurum yöneticileri değişiyor; fakat kötü gidişat değişmiyor! Aksine her geçen gün bu krizler derinleşiyor ve yaygınlaşıyor.

-Döviz artıyor, fiyatlar yükseliyor; döviz kısmen de olsa düşüyor ama fiyatlar bir türlü düşmüyor.

-Maaşlara zam yapılıyor, ama alım gücü her geçen gün eriyor.

Bu işlerde bir terslik var ve o tersliğin ne olduğunu da artık hepimiz görüyor ve biliyoruz!

'TÜRKİYE BİR SİSTEM KRİZİ YAŞAMAKTADIR'

Her geçen gün çok daha iyi anlaşılmaktadır ki; mevcut düzen içerisinde isimlerin önemi yoktur.

Türkiye, tam anlamıyla bir sistem sorunu ve kriziyle karşı karşıyadır!

Bu sistem içerisinde Ahmet gitmiş, Mehmet gelmiş önemi yoktur. Çünkü isimlerin değil sistemin ve zihniyetin değişmesi gerekmektedir.

İNSANCA YAŞAM

Her gün yeni bir polemikle, yeni bir suçlamayla ülkenin gerçek beka sorununa dönmüş yoksulluğa gözlerini kapatan iktidar ve ortaklarına soruyorum;

En temel besinlere ulaşamayan; peynir, süt, yoğurt, yumurta, et gibi temel gıda maddelerinden yoksun sofralarda büyüyen çocuklar ve gençlerle mi gideceksiniz 2071’e?

156 bin öğrenci, yoksulluk nedeniyle okulu bıraktı geçen sene! Ne iş hayatında ne de eğitim hayatında olan on binlerce gencimiz var.

BÖYLE Mİ İNŞA EDECEKSİNİZ 2053’Ü?

Türkiye’nin öncelikli sorunu; iktidarın bizi içine çektiği bu derin yoksulluktur, ağır ekonomik buhrandır.

-Ne derlerse desinler; insanca yaşamı, onurlu bir yaşamı savunacağız.

-Asgari yaşamı değil, müreffeh bir yaşamı savunacağız!

-Adil Devlet ve Adil Paylaşım için mücadele edeceğiz.

-Biz Saadet Partisi olarak, insanımızın içine bırakıldığı bu yoksunluk ve yoksulluk düzenini bitireceğiz!

-Evlatlarımızın ve gençlerimizin okula aç ve mutsuz gitmesine sebep olan bu düzene son vereceğiz.’ diye sözlerine ekledi.