Bayramlar mutluluk ve sevinç, sevgi ve duygu yoğunluğunun arttığı ve birlik olmanın, birlikte olmanın ortak hazzının paylaşıldığı olağandışı günlerdir. Ne kadar şanslıyız ki millet olarak kutlanmaya değer önemli içeriği ve derinliği olan çok anlamlı milli ve dini bayramlarımız var. Birlik olmanın kazanımlarının ve birlikte başarmanın sembolü olan ve her 30 Ağustos’ta kutladığımız Zafer Bayramı her yıl farklı hassasiyetle kutlanıyor. Bu yıl ise özellikle Doğu Akdeniz’de ki haklı duruşumuz sonucu ortaya çıkarılmak istenen uluslar arası kaosu kendi çıkarlarımızı koruyacak şekilde yönetmek durumunda olmamız nedeniyle daha farklı bir anlam yüklenmiş olarak kutluyoruz. 30 Ağustos 1922’den beri elde edilen kazançların ve geleceğe yönelik hedeflerin tartışıldığı bu günlerde toplumsal olarak pek çok gerçeğin farkına varıldığını görüyoruz ve büyük zaferi doksan sekizinci kez birlik ve beraberlik içinde kutluyoruz. 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.

Müziğin büyüsü

Bir görüntülü müzik dinlemiştim. Çok bilinen, hatta hiç bilmeyeninin olmadığı bir ezgi, büyük halk ozanı Aşık Veysel ile özdeşleşmiş bir ezgi. Bu ezgiyi onlarca müzisyen birlikte icra ediyor, her biri solo olarak ezginin bir bölümünü söylüyorlardı. "Uzun ince bir yola çıktıklarından ve gece gündüz gittiklerinden, gitmelerinin gerekliliğinden", bahsediyorlardı. Bunu çalgılarıyla icra edip, kendilerine özgü yorumlarıyla seslendiriyorlardı. İçtendiler, samimiydiler, önyargısızdılar, ciddiydiler, bir araya gelme “gayesine” gönülden destek veriyorlardı ve bir olmaktan mutluydular. Gaye "Doğamızı, ülkemizi korumak için birlikte topluma mesaj vermekti ve bu mücadelenin sürekliliğinin gerekliliğine vurgu yapılıyordu". Katılımcılar, yani “Doğa için çal!” projesine katkı verenler ülkemizin her bölgesindendi, hatta komşu ülkelerden ve uzak ülkelerden de katılımlar söz konusuydu…

Çok kişi tek ses Demir Yürek

Söz konusu müziğin içeriği kadar sunumu da etkileyiciydi ve dinleyeni “bir ve birlik olunca, aynı duyguları paylaşınca, samimiyetle sorumluluklar yerine getirilince meğerse nasıl da güzel şeyler başarılabiliyormuş”, noktasına getiriyordu.

Hakikaten ortaya çıkan ürüne bakınca nerede doğduğunuz, nerede yaşadığınız, adınızın ne olduğu, renginiz, görüşünüz her ne olursa olsun, esas olanın aynı ortak amaç etrafında buluşmak olduğu önem kazanıyor. Tabii sorumluluklar samimiyetle paylaşıldığında, niyet halis olduğunda ve uyum içinde davranıldığında çok sayıdaki kimsenin tek bir bireymiş gibi, tek bir yürekmiş gibi müzik icra etmesi mümkün oluyor. Evet, ne kadar çetin ve zor sorunlar karşı karşıya olunsa da samimiyetle bir ve beraber olunduğunda, sorumluluk alındığında ve paylaşıldığında başarı kaçınılmazdı...

30 Ağustosun mesajı: Tek yürek olmak!

Kurtuluş Savaşı'nın sonucunu belirleyen büyük taarruzun son günü yapılan Başkumandanlık Meydan Savaşı bir olmanın, birlik olmanın ve ortak inancın sonucudur. Ede edilen “Büyük Zafer” ise bunun en önemli kanıtıdır. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal’in önderliği ve üstün komuta becerisi ve Türk Milletinin yüksek inanç gücüyle tek bir yürek olarak kazanılan Büyük Zafer, 1922’den beri her 30 Ağustos'ta farklı konular gündemde olsa da hep güçlü anlamlarla yüklü olarak kutlanmaktadır.

Buna göre 30 Ağustos’un verdiği mesaj; "Ülkeyi korumak ve ilelebet yaşatmak yönünde Milletin aldığı inisiyatifin önünde duracak hiç bir gücün olmadığıdır."

Demek ki sihirli sözcük "Bir olmak, birlikte olmak, tek bir yürek gibi çarpmaktır!".

Bir olmak kazandırır!

Bir olmak, tüm toplumun tek bir yürek gibi tepki vermesi ve aynı gaye etrafında buluşması dün olduğu gibi bugün de büyük ve değerli bir gücü ifade ediyor. O halde "Bir olmak düşüncesinin tüm toplum tarafından benimsenmesi" her alana yönelik olarak sorun çözme ve yenilik getirmede bir anahtar olarak kullanılması olmazsa olmazdır. Bunu sağlayacak olanlar ise genel olarak bakıldığında toplumu oluşturan tüm bireylerdir. Özellikle devlet kurumu burada toplumu tek yürek haline getirmek yönünde inisiyatif sahibidir ve anayasa bunu açık olarak bildirmektedir. Tabii daha somut ifade etmek gerekirse millet adına yürütme erkine sahip olanlar, yani hükümet ve tabi ki muhalefet, sivil toplum kuruluşları ve bu ülkenin tüm kurumları toplumun huzur ve refahının geliştirilmesinde görevlidir.

Sonuç olarak; herkes aynı içtenlikle, sorumlulukla ve uyumla kendini ortak hedeflere odaklayıp çözümün bir parçası olduğunda, karşılaşılan sorunların hepsi bertaraf edilecektir ya da kendiliğinden çözülecektir. Özellikle bugün Türkiye için doğal bir hakkın savunulmasından ibaret olan Doğu Akdeniz’deki varlığı ve tutumu, hak ve hukuk tanımayan karşıt güçlerin hareketleriyle tırmandırılmak istense de, sürecin sonucu hakkını ülkesi ve milletiyle “tek bir yürek” olarak savunan Türkiye’nin lehine olacaktır. Öyle ki bugün 98’inci yılını kutladığımız 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda bir kez daha görülmüştür ki, Türkiye ortak paydada buluşma isteğinde olan samimi insanların yurdudur ve halen vatansever cesur yürekler kırılmaz ve parçalanmaz bir demir yürek gibi atmaktadır…

Biliyoruz ki binlerce yıl öncesinden başlayan kadim yürüyüş, büyük zaferin verdiği özgüven ve cumhuriyetin faziletiyle bugüne ışık tutmakta ve bizi güçlü kılmaktadır. Evet! uzun ince bir yolun hala başındayız ve kadim yürüyüşümüze devam ediyoruz. Bu seyahate ülkemize katkı vererek, birlik ve beraberlik içinde devam ettiğimiz sürece, yol ince ve uzun olsa da keyifli ve onurlu olacak…